15.BÖLÜM-Beni Sensiz Bırakma

4K 368 78
                                    


Seni sevdiğimi unutma.
Bunu bilmen ilerde bana duyacağın nefreti azaltacak...

Doruk Ilgın'ı bıraktıktan sonra tekrar eve geldi. Tahmin ettiği gibi içeri girer girmez Aleyna'nın öfkesiyle karşılaştı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun ha!!! Delirdin mi??? Nasıl evleneceğini söylersin! Böyle aptalca bir kararı nasıl verebilirsin!!! Buna izin vereceğimi düşünmüş olamazsın değil mi? Doruk sen kendinde değilsin! Bunun tek açıklaması bu! Ne yaptığının da ne dediğinin de farkında değilsin! Kendine gel! Kendine gel ve eski haline dön!"
Doruk çıtını dahi çıkarmadan Aleyna'nın içinde ne varsa dökmesini bekledi. Doruk gibi diğerleri de sessizce bağırarak konuşan genç kızı dinliyordu. Aleyna susunca bu sefer konuşan Doruk'tu.
"Senden izin aldığımı hatırlamıyorum Aleyna. Ben verdiğim karardan eminim. Ilgın'ı seviyorum ve onunla evleneceğim! İntikamımızı alacağımı bil ama bunu Ilgın'a zarar vermeden yapacağım. Bu olayda Ilgın yara almayacak! Sende bütün bunları kafana sok!"
Aleyna alayla gülümsedi. İçinde ki öfkeyle haykırdı. "Onu seviyorsun öyle mi!!! O yara almayacak!!! Peki bize ne olacak! Bizim aldığımız yaralara ne olacak söylesene! Senin verdiğin onca söze ne oldu? İntikamımı almadan ölmeyeceğim diyen adam nerede! Ya sizi asla yarı yolda bırakmayacağım diyen adam! Ne ara unuttun bunları! Bir kız yüzünden bütün aileni satacaksın öyle mi???
Aleyna'nın nefes alışverişleri düzensizleşirken Batı hızla kardeşinin yanına giderek onu kolları arasına aldı. "Aleyna sakin ol. Nefes al prenses."
Doruk Aleyna'nın kötüleştiğini gördüğünden sesini çıkarmadı. Diğerleri Aleyna ile ilgilenirken genç adam hızla odasına gitti. Böyle olmayacaktı. Aleyna'nın üzülmesini istemiyordu ama Ilgın'ı bırakamazdı. Bunu yapmayacaktı. Ilgın'dan asla ayrılmayacaktı.
Yatağa uzandı. Aklına yine Ilgın geldi. Kırgın ayrılmasın diye ne kadar uğraşsa da bu olanlardan ötürü kırıldığını biliyordu. Keşke onu mutlu edebilseydi. Hiç üzülmemesi için çabalasa da onu üzeceğini biliyordu. İşte bunu bilmek daha çok canını sıkmasına neden oluyordu.
***
"Ilgın hadi ama en azından şu kızartmalardan ye. Bak Sinem Abla senin için yaptı."
"Dilem gerçekten canım bir şey istemiyor. Zorlama lütfen."
Dilem elinde ki tepsiyi komidinin üzerine koyduktan sonra tekrar yatağa oturdu. Ilgın'ı üzgün görmeyi hiç sevmiyordu. Aleyna ve diğerlerine sırf bu yüzden çok öfkeliydi. Neden saçma sapan tepkiler vermişlerdi ki sanki? Ilgın ile alıp veremedikleri ne olabilirdi?
"Ama artık sinirleniyorum bak! Gidip hepsini eşek sudan gelinceye dek döveceğim o olacak!!!"
Ilgın tebessüm ederek arkadaşının elini tuttu. "Deli, ben iyim. Kimseyi dövmene gerek yok."
"İyi değilsin işte. Baksana haline, bir günde yüzün çöktü resmen. Zayıfladın!"
"Abart abart biraz daha abart. Dilem vallahi iyim ben. Biraz üzüldüm ama artık umursamıyorum. Doruk her şeyi halledeceğini söyledi. Ona inanıyorum."
Dilem onaylarcasına başını salladı. O sırada odanın kapısı tıklatıldı ve içeri Burak girdi. Elinde kocaman bir nutella kavanozuyla...
"Duydum ki birileri yataktan çıkmıyormuş. Bende ona en sevdiği şeyi getireyim dedim." derken nutella kavanozunu Ilgın'a doğru uzatmıştı. Ilgın gülümseyerek kavanozu aldı. Burak'ın uzattığı tatlı kaşığını da alarak hızla kapağı açtı ve yemeye başladı.
"Sen harikasın biliyorsun değil mi?" derken bir yandan da ağzında ki çikolataları yutmaya çalışıyordu.
"Aman ben iki saattir kızartma ye diye cebelleşeyim yediremeyeyim ama Burak Bey nütella getirsin hiç nazlanmadan ye! Adalet mi bu?"
"Kızım anla artık Ilgın beni daha çok seviyor."
"Bana bak oğlum dağdan gelip bağdakini kovamazsın sen. Ilgın'ı önce ben tanıdım bir kere. Senden önce ben vardım BEN!"
"Heyyy tartışmayın boşuna, ben ikinizi de çok seviyorum. Dilem çocuğa öldürücü bakışlar atmayı keser misin? Burak sende gel otur şuraya."
Burak Ilgın'ın yanına oturdu. Dilem ise hala öldürücü bakışlar atıyordu.
"Çirkef bu kız Ilgın ben sana söyleyeyim. Senin beni sevmeni çekemiyor."
Ilgın kahkaha attı. Dilem ise homurdanarak Ilgın'a baktı. "Aman bakıyorum da çok hoşuna gitti çirkef lakabının bana konulması! Ilgın gülmeyi keste çikolatanı ye! Burak sende o gereksiz çeneni kapat. Hem sen niye geldin! Sen yokken buranın havası daha bir iyidi!"
Burak ayaklarını uzattı. Rahat bir tavırla "Senin için değil Ilgın için geldim cadı. Ilgın'ın beni özlediğini düşündüm."
"Tabi özledim özlemez olur..."
"Hiç özlememiştik! Sen gidip kız falan tavlasana!"
"Of bana göre kız yok şu sıralar. Her kızı beğenmem bilirsin."
"Bir gün birine çok fena tutulacak bu Dilem, bak demedi deme."
Burak gür bir kahkaha atarak parmağıyla kendini gösterdi. Şaşırmış bir edayla "Ben mi? O gün hiç gelmeyecek Ilgın." dedi. Ilgın ise sadece gülümsedi. Burak'ın da bir gün birini seveceğinden emindi. Sonunda hep öyle olmaz mıydı? Aşk gelir ve hiç beklemediği bir anda insanı buluverirdi. Burak'ta aşık olacak ve bu güzel duyguyu tadacaktı.
***
"Doruk bu kararı vermeden önce keşke bizimle konuşsaydın. En azından haberimiz olurdu."
Kuzey karşısında oturan adama bakıyordu dikkatle. Doruk'a kızmıyordu. Ya da belki de kızamıyordu. Emin değildi. Ama bu kararı almadan önce kendileriyle paylaşmasını isterdi. Sonuçta bu basit bir şey değildi. Evleneceğini söylemişti. Hem de intikam alacağı adamın kızıyla. Bunu Aleyna'nın sindirememesi çok doğaldı. Peki o zaman neden kendi sindirebiliyordu. Neden Doruğa Aleyna gibi kızamıyordu? Doruğu çok sevdiğinden mi? Yoksa Ilgın'ın masum olduğunu bildiğinden mi?
"Konuşsam ne olacaktı? Aleyna daha mı iyimser karşılayacaktı?"
"Ona da hak ver. Bu kolay bir şey değil!"
Batı'nın sesi sert ve bir o kadarda soğuktu. Doruk da aynı şekilde sert bir şekilde Batı'ya baktı.
"Benim içinde kolay değil! Anlamıyor musunuz! Onu seviyorum. Üzülmesini görmektense ölmeyi tercih ederim!"
Batı bu sefer daha büyük bir öfkeyle baktı genç adama. "Aleyna'da benim için her şey Doruk. Bende onun üzülmesini görmektense başkalarını üzmeyi tercih ederim. Seni anlıyorum ama bu seni desteklediğim anlamına gelmiyor!"
"İkiniz de sakin olun. Abi bak ne olursa olsun yanındayım ama sen bu kararından emin misin? Kabullenebilecek misin? Ilgın Kenan'ın kızı. Onunla gerçekten mutlu olabilecek misin?"
Doruk koltuktan kalktı. Parmaklarını sertçe saçlarından geçirdi. Derin bir nefes çekti içine.
"Bilmiyorum! Ne olacağını ne yapacağımı nasıl idare edeceğimi bilmiyorum! Emin olduğum tek şey Ilgın olmadan nefes alamayacağım! İntikamımızı alacağım ama bunu Ilgın'ı kullanarak değil bizzat bize zarar verenlerden alacağım!"
"Nasıl olacak? Ilgın eninde sonunda zarar görmeyecek mi? Ilgın'ın babasına zarar verince Ilgın mutlu olacak mı sanıyorsun? Ya da ömrünün sonuna kadar senin yanında kalacağını mı düşünüyorsun?"
Batı diğerlerine göre daha sertti. Onun düşündüğü kardeşiydi. Aleyna bu intikam alınmadan mutlu olamayacaktı. Eğer Aleyna mutlu olmazsa kendide mutlu olamazdı. Kardeşi için her şeyi yapardı. Yapacaktı da. Bu intikam alınacaktı. Doruğun vazgeçmesi kendisinin vazgeçeceğini de göstermezdi. Tamam, Ilgın madem Doruğun sevdiği kadındı ondan uzak duracaktı. Ama diğerlerine yaptıklarının bedelini teker teker ödetecekti.
"Ben nefes aldıkça Ilgın benden uzaklaşamayacak. Buna izin vermeyeceğim. İster seve seve ister zorla. Ilgın benimle olacak."
"Buna izin vermeyeceğim! Bu evliliği gerçekleştirirsen bir dakika durmam Ilgın'a tüm gerçekleri anlatırım!!!"
Salondan içeri giren Aleyna'ya döndü tüm gözler. Doruk iki adımda Aleyna'nın yanına geldi. Kızgın gözlerle yüzüne baktı.
"Bunu yapmayacaksın! Ben Ilgın ile evleneceğim ve sende bunu kabul edeceksin! Ilgın'a da hiç bir şey anlatmayacaksın!!!"
"Doruk sesini alçalt. Aleyna'ya bağırma!"
"O zaman sen söyle kardeşine Ilgın'dan uzak dursun!"
Doruk hızla dışarı çıktı. Aleyna arkasından bağırsa da durmadı.
"Buna izin vermeyeceğim, bunu kafana sok!"
"Aleyna sakin ol artık. Gel şöyle otur."
Kuzey'in yanına oturdu. Melih hiçbir şey demeden kalkıp abisinin peşinden gitti. Kuzey ise kalıp Aleyna'yı sakinleştirmeyi tercih etti.
"Bir şeyler yapsanıza!!! O kızla evlenmesine müsaade etmeyeceksiniz herhalde!!!"
"Belki de Doruk haklıdır. İntikamı bize zarar verenlerden almamız gerekirken neden masum bir kıza zarar vermeye çalışıyoruz?"
Aleyna öfkeyle Kuzey'e baktı. Ardından hiçbir şey söylemeyen abisine...
"Sende mi Kuzey gibi düşünüyorsun Abi!!"
Batı sesini çıkaramadı. İki ara bir derede kaldığını hissediyordu. Aleyna kardeşiydi. Doruksa kardeşinden ayırt etmediği insan. Aleyna intikam diyordu, Doruk Ilgın... Ne yapacaktı? Kimin yanında yer alacaktı?
"Demek hepiniz intikamdan vazgeçtiniz! Bu kadar mıydı sizin erkekliğiniz! Adam dediğin bir işe girdi mi sonunu getirir! Sizse yarı yolda bırakmayı tercih ediyorsunuz! Ailemize yaptıklarını ne çabuk unuttunuz! Siz vazgeçmiş olabilirsiniz ama ben vazgeçmeyeceğim! İntikamımı alacağım!"
Aleyna koşarak salondan çıktı. Merdivenleri aynı hızla çıkarak odasına girdi. Spreyini alıp hızla içine çekti. Nefesini düzene sokmaya çalıştı. Hırıltıları azalırken ağlaması çoğalmıştı. Hıçkırıkları git gide artıyordu. Komidinin üzerinde duran resimlere baktı. Birinde annesi ve babasıyla çekindiği fotoğraf yer alırken, diğer çerçevede ailem dediği insanlarla çektirdiği fotoğraf vardı. Fotoğrafta yanında duran Yasemin'e baktı. Nede güzel gülümsüyordu.
"Görüyorsun değil mi Yasemin? Senden vazgeçtiler. Sana yapılanları da diğerlerine yapılanları da yok saydılar. Abin aşık olmuş Yasemin. Ilgın denen o kızla evlenecekmiş! Seni bizden alanlardan biri olan adamın kızıyla! Burada olsaydın keşke. Yanımda olsaydın ve bana yine her şeyin iyi olacağını söyleseydin."
Aleyna yatağa uzandı ve dizlerini kendine doğru çekerek ağlamaya devam etti. Artık sessizce akıyordu yaşları. Bu olanlara inanamıyordu. Hayatından alınanlar yetmezmiş gibi şimdi elinde kalan son kişilerde ondan uzaklaşıyordu. Doruk, Kuzey, Melih,Batı... Onlardan başka kimsesi yoktu. Şimdiyse kendinden uzaklaşmalarına engel olamıyordu. Her şey o kız yüzünden olmuştu. Ilgın hayatlarına girmiş olmasaydı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı!
***
"Burak kızlar sana emanet bak oğlum."
"Sen merak etme sultanım. İkisine de gözüm gibi bakacağım."
"Ay sen sadece kendine bak yeter bize."
Dilem homurdanmaya devam ederek çıktı evden. Ilgın ise kıkırdıyordu. Annesine sıkıca sarılıp çantasını aldı ve ikilinin arkasından çıktı. Burak'ın ısrarlarına dayanamamışlar ve en sonunda dışarı çıkma teklifini kabul etmişlerdi.
Bahçe kapısından çıktıklarında şaşkınlıkla biraz ileride kendisini izleyen adama baktı. "Doruk" diye fısıldadığında genç adam yaslandığı arabadan uzaklaşmış, Ilgın'a doğru yürümeye başlamıştı. Ilgın aşkla kendisine yaklaşan adama bakarken Dilem arabanın diğer yanında duran Melih'e umursuzca bakıyordu.
Melih ise tüm yaşananları unutmuş zümrüt gözlerde çoktan kaybolmuştu. İyi ki abisiyle gelmeyi tercih etmişti. Bu sayede zümrüt gözlüsünü tekrar görebilmişti.
"Seni görmeyi beklemiyordum." dedi Ilgın yanına gelen Doruğa.
"Sevinmedin mi?"
"Sevindim ama sen iyi misin? Yorgun görünüyorsun."
Doruk gülümsemeye çalıştı. Ilgın'ın yanağını okşayarak "Yorgundum ama şimdi iyim." Ilgın tebessüm ederek elini Doruğun çıkmaya başlayan sakallarında gezdirdi. Doruk ise sıkıca yumdu gözlerini. Bu anın hiç bitmemesini istese de biteceğini biliyordu.
"Hooopppp! Çek lan elini kızdan!"
Burak'ın bağırtısıyla gözlerini açan Doruk kaşlarını çatarak kendisine bakan adama baktı. Bu kimdi şimdi! Ne hakla kendisine karışıyordu!
"Burakçım sana ne! Doruk sen bu adama bakma. Aklınca bize göz kulak oluyor."
"Sen sus kız! Ilgın sende yanıma gel bakim! Siz bana emanetsiniz!"
Doruğun kaşları havaya kalktı. Ilgın'ı kendine çekerek kollarıyla sardı. "Birader bence kaşınma. Dilem'i istediğin kadar koruyabilirsin ama ben varken Ilgın'ı korumak sana düşmez!"
"Dilem'i korumakta ona düşmez!!!"
Dilem yanına gelen adama baktı. Aynı anda bütün gözler Melih'e döndü. Genç adam ise sinirli bir şekilde Burak'a bakıyordu. Bu adamın Dilem'in yanında olması fena halde canını sıkmıştı. Dilem'e hiç kimse bu kadar çok yaklaşamazdı.
"Sana ne oluyor be!"
"Dilem bu adam kim?"
"Doruğun kardeşi olur kendisi."
Burak bakışlarını Melih'in üzerinde dolaştırdıktan sonra "Dilem'i korumak bana düşer!" dedi. Melih yumruklarını sıktığının farkında değildi. Aynı zamanda dişlerini sıktığının da...
"Arkadaşlar bir sakin olabilir miyiz? Doruk biz yemek yemeye gidiyorduk. Sizde gelmek ister misiniz?"
"Ilgın arkadaşlarla vedalaş çünkü sen benimle geliyorsun. Onlar hep birlikte yemeğe gidebilirler."
Ilgın'ın elini tuttu. Ilgın izin istercesine Dilem'e baktı. Dilem gülümseyince Doruk ile beraber arabaya doğru ilerledi. Arkada kalan üçlü ise anlamsızca birbirlerine bakıyordu. En sonunda sessizlikten sıkılan Dilem "Hadi Burak bizde gidelim" deyince Melih Dilem'in önüne geçerek yürümesine engel oldu.
"Burak'a hoşça kal de güzellik çünkü sende benimle geliyorsun."
Melih Dilem'in elini tutarken Burak afallamış bir şekilde ikiliye bakıyordu. Bu cadaloz ne ara sevgili edinmişti? Hem neden tüm olanlara Fransız kalmıştı?
"Bırak ya! Bıraksana elimi! Burak sende aval aval bakacağı bir şey yap!"
Burak alayla sırıtarak kendine bakan Dilem'in arkasından el salladı. "Yanındakine dikkat et Dilemcim. Elinden kaçmasın."
Dilem hayretle arkadaşına bakarken Melih gür bir kahkaha attı ve Dilem'i zorla arabasına bindirdi. Kendiside arabaya bindiğinde ilk işi kapıları kilitlemek oldu.
"Sen! Sen ne yaptığını sanıyorsun! Bu yaptığın zorbalık! Bırak beni!"
Melih Dilem'e doğru eğildi. Dilem ise hızla geri çekildi. Gözlerini kocaman açıp bağıracaktı ki Melih'in kemerini taktığını görünce söyleyeceklerini geri yuttu. Nefes alış verişleri git gide hızlanıyordu. Nasıl hızlanmayacaktı ki? Adam tam dibinde duruyordu!
"Allah'a şükür elim kolum tutuyor! Kemerimi ben takabilirim!"
Melih çapkınca gülümseyerek baktı Dilem'e. Bakışları kısa bir süre yüzünde dolaştı. Dilem'e daha çok yaklaştı. Dudakları neredeyse birbirine değecekti.
"Yanakların kızarmış. Soğuktan olsa gerek. Üşüdüysen klimayı açayım."
Melih'in alayla söylediği şeyler Dilem'in canını sıksa da daha çok utandığından bir şey söyleyemedi. Melih hayran bakışlarını Dilem'den çekti ve uzaklaşarak kendi kemerini de taktı. Arabayı çalıştırdı. Dilem'e bakmadan "Ne yemek istersin?" diye sordu.
"Zıkkımın kökünü!!!" diyen Dilem hala çok sinirliydi. Kendi iradesi dışında yaptığı her şeyden nefret ederdi. Babası bile kendisine zorla bir şey yaptıramazken elin bilmem hangi adamı kendisini zorla yemeğe görüyordu. Bu nasıl bir cüretti böyle!!!
"Zıkkımın kökü yeni çıktı herhalde. Böyle bir yemek olsaydı ben kesin bilirdim çünkü. Sana yemek yemeyi çok sevdiğimi söylemiş miydim? Söylemedim sanırım. Yemek en sevdiğim şeydi. Ta ki gözlerini görene dek."
Dilem şaşkınlıkla Melih'e baktı. Bu adam??? Bu adam nasıl kendisiyle böyle konuşabiliyordu?
"Saçmalıklarını daha fazla dinlemek istemiyorum. Hem beni zorla alıkoyamazsın! Bu... Bu resmen adam kaçırma!!!"
" Bende inkar etmiyorum zaten."
"Ne? Yani beni kaçırdığını kabul ediyorsun öyle mi?"
"Evet, seni kaçırıyorum."
Ilgın gözlerini kocaman açtı. Bu adam kadar rahatını da görmemişti. Kendisini kaçırması yetmezmiş gibi bunu bir de rahatlıkla itiraf ediyordu! Pes Doğrusu!
"İndir beni hemen! Seninle gelmek istemiyorum!"
"Zaten benimle gelmek isteseydin seni kaçırıyor olmazdım."
"Ayyyyy!!! Sen ne tür bir manyaksın be adam!!!"
Melih yoldan bakışlarını ayırarak Dilem'e baktı. Göz kırptıktan sonra "Sadece gözlerin için seni tüm hayatıma dahil edecek kadar manyak bir adamım." dedi ve tekrar yola baktı. Dilem ise hızla gözlerini kırpıştırdı ve kızaran yanaklarını saklamak için bakışlarını yola çevirdi. Neden kalbi garip tepkiler veriyordu? Ve neden midesine ağrılar girmişti?
***
Doruk yüzündeki tebessümüyle yemek yiyen Ilgın'ı seyrediyordu. Ilgın ise o kadar açtı ki Doruğun bakışlarından habersizce büyük bir iştahla önünde ki yemeği bitirmeye çalışıyordu. Bakışları bir anlığına Doruğu bulduğunda duraksadı. Lokmasını dahi yutamıyordu. Doruk dakikalardır kendisini mi izliyordu? Utandığını hissetti. Yanaklarının domates gibi kızardığına emindi.
"Hiçbir şey yememişsin." dedi konuşacak bir şey bulamayınca.
"Seni izlemek yemek yemekten daha güzel."
Ilgın heyecanını saklamaya çalışsa da yüzünden her şey anlaşılıyordu. Doruk sevgiyle gülümseyerek elini uzattı ve Ilgın'ın masanın üzerinde duran elini kavradı. Dudaklarına götürdüğü eli nazikçe öptü.
"Ilgın ne olursa olsun yanımda kal. Beni asla bırakma."
Ilgın anlamsız gözlerle Doruğa baktı. Neden böyle bir şey söylediğini anlamamıştı.
"Neden böyle söyledin? Ne olabilir ki?"
"Hiçbir şey. Sadece beni bırakmamanı son nefesime kadar yanımda kalmanı istiyorum."
Ilgın Doruğun elini iyice kavradı ve hafifçe okşadı. Dudaklarına yerleştirdiği gülümsemesiyle beraber "Son nefesime kadar yanında olacağım." dedi.
"Yarın sizinkilere kararımızı söyleyelim.Artık sensiz bir sabaha uyanmak istemiyorum."
Ilgın onaylayınca rahatladı ve yemeğinden yemeye başladı. Yaptıkları tatlı sohbet eşliğinde yemeklerini yediler. Doruk gözlerini biran olsun Ilgın'dan ayırmıyordu. Sanki ona bakmazsa kaybolacaktı. Buna dayanamazdı. Ilgın'ı görmemeye tahammül edemezdi.









FISILTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin