1.BÖLÜM- Yeni bir başlangıç

11.1K 546 95
                                    

'ANNE' Günahsız bir meleğin diğer adıydı...

8 HAZİRAN 2014
"Annecim sadece iki sene ayrı kaldım Türkiye'den. Ayrıca sene de iki kere geldiğimi göz önünde bulundurursak evimizi bulabileceğimi düşünüyorum. O yüzden lütfen sakin ol ve yarın hava alanına sakın gelme."
Annesinin telaş içerisinde ki konuşmasını gülümseyerek dinledi. Bir haftadır sürekli arayıp öğütler veriyor, kendisine dikkat etmesi gerektiğini tekrarlayıp duruyordu. İki sene boyunca gün de iki kere aradığı için artık bu duruma alışmıştı genç kız. Annesine merak etmemesi gerektiğini ve onu sevdiğini söyleyerek kapattı telefonu.Neredeyse sabah olacaktı ancak genç kız hala bavulunu hazırlayamamıştı. Ne çok eşya birikmişti bu iki yıl boyunca.
" Sinem Abla yine seni bıktırmışa benziyor."
Arkadaşının uzattığı kahve dolu kupayı alıp tahta zeminin üzerine koydu. Bağdaş kurmuş yere attığı eşyalarını düzenli bir şekilde katlamaya devam ediyordu. "Biraz... Kahve için teşekkürler."
Dilem kırmızı renkteki geniş koltuğa yayılarak kahvesinden bir yudum daha aldı. Hüzünlü gözlerle valizini yerleştiren arkadaşına baktı. Sürekli espriye vurup evin artık kendisine kalacağını söylese de aslında hiç de mutlu değildi. O kadar çok alışmıştı ki Ilgın'a yokluğu yerini büyük bir boşluğa bırakacaktı.
"O gelmeye hazırlanan yaşları hemen geri göndermezsen eşyalarımı geri çıkartacağım ve gitmekten vazgeçeceğim."
Hüzünlü gözlerde dolaştı bir süre bakışları. Arkadaşı gibi o da üzülüyordu. Alışmıştı sonuçta ona. Beraber bir sürü deliliğe imza atmışlardı ne de olsa. Hayatının en güzel yıllarını geçirmişti bu evde, bu harika insanla...
" Ah! Hayır! Bak geriye gönderdim bile. Kızım bunlar sevinç gözyaşları. Görürsün sen gittikten sonra kına yakacağım."
Kabullenemiyordu ikisi de. Biri öylece gidendi... Diğeri ise arkada kalandı. Birine alışmak, kardeş bellemek böyle bir şey olsa gerekti.
Zordu alışkanlıklardan vazgeçip her şeye yeniden başlamak...
Öyle bir ironiydi ki gerçekleşen bir yanı zil takıp oynarken diğer bir yanı karalar bağlayıp ağlayabiliyordu. Bundan sonra ailesinin yanında olacağı bilmek genç kıza huzur verse de geri de kalan arkadaşının yokluğunu daha şimdiden hissetmek canının sıkılmasına yol açıyordu.
Dilem düşüncelerine savaş açan arkadaşını izledi uzun bir müddet. Biliyordu ne düşündüğünü. Yüz hatları kendini ele veriyor, aklından geçenleri ortaya seriyordu. Üzülmesini hiç istemezdi. Hele ki kendisi için üzülmesine dayanamazdı.
"Ilgın bak ne diyorum. Sen gittikten sonra benden çok kalamam zaten buralarda. Bakarsın bir kaç aya kalmaz peşinden İstanbul'a gelirim."
Anında gözleri parladı Ilgın'ın. Güneşin dünya'ya saçtığı o muhteşem renk cümbüşü gibiydi gözlerin de beliren renk. Gülüşü karşısındakini mutlu edebilecek kadar içtendi. Dilem de arkadaşıyla birlikte gülümsedi. Ortaya attığı bu fikri kendisi de çok sevmiş, hatta şimdiden planlar yapmaya başlamıştı. Ilgın hızla doğrulup koltukta ki arkadaşın yanına oturdu. Kollarını sonuna kadar açarak kendisine sarılmasını bekledi. Dilem ise vakit kaybetmeden açılan kollarda buldu kendini.
Gülüşme sesleriyle doldu küçücük oda. Hayaller kuruldu saatlerce. Gelece dair mutlu planlar yapıldı. Minik yürekline sığdırmışlardı kocaman hayalleri. Sabaha karşı huzurla kapandı göz kapakları. Dudaklarında son gülüşlerin kırıntıları kalmıştı. Belki de mutlulukların son kırıntılarıydı...
.....................................................................................................
Hava alanının kapısından çıkar çıkmaz muazzam bir koku ağırladı onu. Memleketinin huzur veren kokusu... Bir süre etrafına bakındı. Her şeyi özlediğini fark etti. Sonra kendisine özlemle bakan bir çift göz çekti dikkatini. Oysa o kadar çok konuşarak gelmemesini söylemişti. Zaten ne zaman sözünü dinlemişti ki!
"Meleğim hoş geldin."
Sıkıca sarıldı annesine. Nefesi tükene dek içine çekti kokusunu. Özlemle tutuşan yüreği hasret giderdi. Yüzüne baktı bir süre sonra. İkisi de birbirinin yaşlı gözlerinde dolaştırdı parmaklarını. " Annem... Gelme demiştim o kadar sana."
Sitem etti Sinem Hanım bakışlarıyla. Ilgın ise anlamıştı annesinin bakışlarında ki manayı. Özür diler gibi peş peşe öptü o ıslanan yaşlı yanakları.
Hiç susmadılar eve gidene dek. Bir Ilgın anlatıyor annesin dinliyor, bir zaman sonra annesi anlatıyor Ilgın dinliyordu. Sanki uzun yıllar hiç görüşmemişlerdi. Birbirlerinden hiç haber almamışlardı. Hasretin en yoğun kıvamını yaşıyordu iki yürekte...
.....................................................................................................
Geleli bir kaç hafta olmasına rağmen daha doğru düzgün evden dışarı çıkmamıştı. Sürekli annesiyle vakit geçiriyordu. Nadir zamanlarda ise Kaan ile buluşuyordu. Nişanlısı ile çok vakit geçirmemesine rağmen Ilgın bu durumdan hiç rahatsız değildi.
Ama Sinem Hanım bunu dert edinmiş olsa gerek ki bugün buluşup yemek yemeleri için kızına baskı da bulunmuştu. Kaan da aksine işinin olmadığını söyleyince, Ilgın istemese de kabul etmek zorunda kalmıştı.
"Anne!" mutfağa girdiğin de annesini ağlarken bulmayı beklemiyordu. Sinem Hanım akan yaşları aceleyle silse de yine de yakalanmıştı kızına. Kendisini bu halde görmesini istemezdi. Ilgın telaşla sandalyeyi çekip annesinin karşısına oturdu. Gözlerine bakıyor, ısrarla açıklama yapmasını bekliyordu.
"Anne?"
Bu sefer daha bir buyurgan çıkmıştı sesi. Bir cevap beklediğini açıkça belli ediyordu.
"Baban ile tartıştık ama sen telaşlanma önemli bir şey yok. Sanırım ben biraz abarttım."
Geçiştirmeye çalışsa da söyledikleri Ilgın'ı tatmin etmemişti.Genç kız daha da dikkatle inceledi annesinin yüzünü. Annesi önemsiz bir neden yüzünden sorun çıkartarak ağlayacak bir insan değildi. Babasına karşı her daim anlayışlı olduğunu bilmese belki bu söylediklerine inanırdı. Ne gibi bir problem olabilirdi ki annesi bu denli üzülmüştü?
"Anne ne oldu? Neden tartıştınız? "
"Dedim ya meleğim büyütecek bir şey yok! Hadi sen çık artık bak yoksa geç kalacaksın."
"Anne!" Dedi ısrarla. Bu sefer kızgınlık vardı sesinde. Sinem Hanım başını yerden kaldırıp kızına baktı. Gözlerinde biriken öfkeyi görmeyi beklemiyordu.
"Geçiştirme beni. Bir şey olmuş işte. Ne oldu anlat bana!"
Ne zaman bir şey olsa suçu kendin de görür, büyüttüğünü düşünürdü. Karşısındakine kızmak yerine sürekli kendini paralardı. Ilgın oldu olası annesinin bu huyundan nefret etmişti. Kendisiyle paylaşıp rahatlamasını isterdi hep. Ama Sinem Hanım çoğu kez konuşmak yerine içine atmayı tercih ederdi. Şimdi de aynısını yapıyordu. Yine içine atıyor, sonra da sessizce köşesine çekilerek ağlıyordu.
Öfkesi annesine değildi aslında. Kızgın olduğu babasıydı. Son bir kaç yıldır tanıyamıyordu babasını. Yanlarında olduğu nadir zamanlarda ne kadar değiştiğini gözlemleyebiliyordu. Sürekli sinirleniyor, olur olmaz her şeye bağırıyordu. Kim bilir şimdi de hangi saçma sebepten kırmıştı annesinin ürkek kalbini?
"Hadi kızım sen git şimdi akşam geldiğin de uzun uzun konuşuruz nasıl olsa."
"Tamam!" dedi bıkkın bir sesle. İstemese de kalktı sandalyeden. Sıkıca sarıldı annesinin boynuna. İçinde ki sevgiyi onun da görmesini istiyordu. Sinem Hanım'ın gözünden akan yaşlar kızının omzunu ıslatıyordu. Kırılmış kalbine derman olabilecek kızını hiç bırakmak istemese de yanağına öpücük kondurup gülümsedi. Gözlerinde ki kırgın ifadeyle baktı canından çok sevdiği kızına...
Evden çıktığında sadece annesi vardı aklında. Sürekli eli telefona gidiyordu. Kaan'ı arayıp buluşmaya gitmeyeceğini söylemek istiyordu. Ama biliyordu ki gitmezse eğer annesini daha çok üzecekti. Arabasına binerek kemerini bağladı. Bir müddet durdu öylece. Ardından isteksizce çalıştırdı arabayı. Buluşacakları noktaya doğru sürmeye başladı.
Arabayı otoparka park ettikten sonra çantasını alıp indi arabadan. Bir kaç adım atmıştı ki yaklaşan sesler yüzünden duraksadı. Arkasını döndüğün de serseri tipli iki adamın kendisine doğru geldiğini gördü ve adımlarını hızlandırdı.
"Hey güzellik bu ne acele? Bekle de sana eşlik edelim."
Sesler git gide yaklaşıyordu. Ilgın koşar adım yürümeye devam ediyordu. Çevresine baktığında hiç kimsenin olmadığını görmüş ve daha çok korkmuştu. Lanet olasıca otopark neden bu kadar boş olurdu ki?
Kolunu sıkıca kavrayan el yüzünden durmak zorunda kaldı. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi hızla atıyordu. Ayakları kendisinden bağımsız dermanını git gide kaybediyordu. Bedeninin yaprak misali titrediğini de hissedebiliyordu.
"Abi ben hayatım da böyle bir güzellik görmedim ya!"
Ne diyordu bu salaklar ya! Bahsettikleri o güzellik kendisi olamazdı değil mi? Aklından onlarca soru geçiyor, verdiği cevaplar ise daha çok korkmasına sebep oluyordu. Önüne geçen oldukça yapılı adama kaydı gözleri. Pis pis sırıtarak kendisini süzmesi midesini bulandırmıştı. Kim bilir aklından hangi iğrençlikleri geçiriyordu?
"Bırakın beni! Polis çağırmadan defolun gidin!"
Sesinin güçlü çıkması, gözlerinde ki asi bakışları sayesinde korktuğunu az da olsa saklayabilmişti. Lakin bu durum işe yaramamış olsa gerek ki kolunu sıkıca tutmaya devam eden adam iyice sokuldu kendisine.
"Çok korktuk! Baksana korkudan altımıza kaçıracağız."
Atılan iğrenç kahkahalar otoparkta yankılandı. Ilgın artık düşünemiyordu. Mantığı tamamen devre dışı kalmıştı. Otoparkta tecavüze uğrayacak ve ardından belki de öldürülecekti.
"Umarım bizi mutlu edebilirsin güzelim."
Çenesini sıkıca kavrayan adamın yüzüne tükürdü. Bunu nasıl bir cesaret patlamasıyla yaptığını bilmiyordu. Sadece sonucunun kendisi için çok kötü olacağından emindi. Adam sinirle elini kaldırıp tokat atacakken arkadan gelen öfke dolu sesle eli hava da asılı kaldı.
"Lan! Rahat bırakın kızı!"
Ilgın şuanda kim olduğunu bilmediği sesin sahibine dua ediyordu. Adamlar arkalarına dönünce bir grubun kendilerine doğru geldiğini görmüş, açtıkları ağızlarını kapatarak kaçmaya başlamışlardı.Genç kız derin bir nefes alarak arkasına döndü. Üç erkek ve aralarında bir kızın bulunduğu guruba doğru yaklaştı.
"Ben nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Gerçekten büyük bir iyilik yaptınız bana. Eğer siz olmasaydınız burada belki de ölebilirdim."
"Sen iyi misin? Bir şey yapmadılar değil mi?" dedi aralarında ki tek kız. O sırada erkeklerden ikisi selam verip arabalarına doğru ilerlemeye başladı. Ilgın tekrar siyah saçlı kıza döndürdü bakışlarını. Gülümseyerek kendisine baktığının görünce kendisine aynı şekilde tebessüm etti.
"Sizin sayeniz de iyim. Geçekten çok teşekkür ederim."
Kızın hemen yanında yer alan uzun boylu adama baktı bu sefer de. Sırık dese daha iyi bir tanım olurdu her halde. Adam o kadar uzundu ki yanında kendini cüce gibi hissetmişti.
"Lafı bile olmaz. Ama bundan sonra daha dikkatli ol. Buralar da it kopuk çok olur."
Onaylar bir şekilde kafasını salladı. Minnettardı karşısında ki insanlara. Onlar gelmemiş olmasaydı belki de... Şuanda bunu düşünmek dahi istemiyordu.
"Ben Aleyna bu arada."
Uzatılan eli hiç tereddüt etmeden sıktı. "Ilgın" dedi naif sesiyle. Bu sefer sırık diye nitelendirdiği adam elini uzatarak "Kuzey" bende diye kendini tanıttı. Ilgın aynı şekilde karşılık verdi adının Kuzey olduğunu öğrendiği adama. Ardından uzun bir sohbet başladı aralarında. Otoparkın orta yerin de her şeyin başlangıcı olacak olan o ilk tanışma gerçekleşti.
Hayatının bugün, burada tanıştığı insanlar yüzünden yerle bir olacağını bilseydi oraya hiç gitmez hatta belki de İstanbul'a dahi gelmezdi. Ya da ilerde O'nu tanımasına sebep oldukları için teşekkür edecekti koskoca şehrin içinde onu bulan bu insanlara... Tesadüf değildi hiç bir şey. Sadece öyle gösterilmişti...

FISILTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin