13.BÖLÜM-Ona Aşığım...

3.6K 351 65
                                    

Arkadaşlar öncelikle hepinize musmutlu akşamlar dilerim :) Size tatlı mı tatlı bir haber vereceğim:) Aylardır hazırlığını yaptığım kitabım BU NİKÂH KIYILAMAZ ön satışta:) Hem ciltli hemde indirimli fiyatıyla:) kitabı almak isteyenler siparişini verebilir:) romantik komedi türünde ki kitabımı beğeneceğinizi umut ediyorum :)
Kitabın kapağını multimedya da paylaştım oradan bakabilirsiniz:)
Hepiniz seviliyorsunuz. İyi okumalar :)

Sana 'Seni seviyorum' diye fısıldadığım o geceye geri dönebilseydim, tüm yaşananlara rağmen yine, yine ve yine korkusuzca seni sevdiğimi söylerdim...

Ilgın nefes nefese kalmış dudakları bir kaç saniye önce ne yaptığını belli edercesine şişmişti. Yanaklarının kızarması soğuktan değil duyduğu utançtandı. Doruğa bakmaya cesaret edemediğinden  bakışlarını önüne eğdi. Kalbi henüz düzene girmemişti. Havanın soğuk olmasına karşın içinin yandığını hissediyordu. Sanki çölde kalmıştı ve susuzluk çekiyordu.
Doruk ise afallamış bir şekilde bir iki adım geriledi. Böyle olacağını tahmin etmemişti. Sadece basit bir öpüşme olacağını düşünmüştü. Oysa hiçbir şey düşündüğü gibi olmamıştı. Sadece bir kaç saniye önce tutkuyla öptüğü dudakları tekrar ve tekrar delicesine öpmek istiyordu. Ilgın'a baktı. Şişen aralık dudaklarına... Hızla nefes alış verişine... İçinde ki alev git gide büyüyordu. Neydi bu? Neden ergen bir erkek gibi davranıyordu? Öptüğü ilk kız değildi ya! Bundan daha da ileri gittiği olmuştu. Bir sürü kadın geçmişti hayatından. Ama şu ana dek hiç birinden bu denli etkilenmemiş, hiç bir kadını bu kadar çok arzulamamıştı.
Neler oluyordu kendisine? Sadece kısa bir öpüşme bu denli aklını karıştırabilir miydi? Neden? Ilgın kimdi ki? Kendisi için ne ifade ediyordu? Lanet olsun! Böyle düşünmemişti! Ilgın'ın güvenini kazanacak, onu kendine aşık edecek sonra da defolup gidecekti. Peki şimdi bu işin sonunu düşündüğünde neden canı acıyordu? Sahiden de sonunda defolup gidebilecek miydi?
Düşündüğü her şey dehşete kapılmasına neden oluyordu. Ilgın'dan bir an olsun gözlerini ayırmadı. Hala kendisine bakmayan genç kızın ne denli utandığını fark edebiliyordu. Bir şeyler söylemesi gerektiğini de biliyordu. Ama ne söyleyecekti ki? Kendi karmakarışıkken karşısında ki kıza ne diyebilirdi?
"Ilgın bana bak." dedi. Belki gözlerini görürse bir şeyler söyleyebilirdi. Evet, o gözleri görmeye ihtiyacı vardı. Kaybettiği cesaretini bulmak zorundaydı.
Ilgın ağır bir şekilde başını kaldırdı. Doruğun gözlerine baktı. O gözlerde gördüğü ifade hayal kırıklığı yaşamasına neden oldu. Neden karmakarışıktı bakışları? Az önce yaptığı şeyden pişmanlık mı duymuştu? Yoksa kendisinin söylediği iki kelime yüzünden miydi? Kendisi ne söylediği sözden ne de yaptığı şeyden pişmandı. Ama Doruk? O belli ki bir şeylerden hoşnut kalmamıştı. Yüzü düştü. Gözleri buğulandı. Böyle olacağını hiç düşünmemişti? Doruğun kendisine bir şeyler söylemesini istiyordu. Bir cevap bekliyordu. Bir cevabı hak ediyordu öyle değil mi?
"Pişman mısın?" diye sordu Ilgın. Böyle bir soru sormayı aklının ucundan dahi geçirmemişti. Ta ki o gözleri görene dek... Doruk bakışlarını Ilgın'ın yüzünde gezdirdi. Gözlerinin dolduğunu fark etmişti. Kırılmıştı. Ilgın yanlış anlamıştı kendisini. Pişman olduğunu sanmıştı. Ama değildi. Yaptığı şey yüzünden asla pişman değildi.  Sadece karışmıştı işte. Duygudan yoksun olduğunu düşünürken aklını, kalbini allak bullak eden bu küçük kız kendisini fena halde dumura uğratmıştı. Şimdi onu kırmak isteyeceği son şey bile değildi. Artık kesinlikle onu mutlu edecek bir şeyler söylemeliydi. Ama ne?
"Pişmansın." dedi Ilgın bir cevap alamayınca. Gözünden bir damla yaş firar etti. Yüzünde kalan bir damla yaşın Doruk tarafından öpülmesiyle afalladı. Doruğun dudakları yanağında sabit kalırken kendisi kıpırdayamıyordu. Ne düşüneceğini şaşırmıştı. Bu öpücüğün anlamı??? Pişman değil miydi?
Doruk tek bir damla yaşın süzüldüğünü görünce hiç düşünmeden Ilgın'a yaklaştı ve yanağına uzun soluklu bir öpücük kondurdu. Ardından yine hiç düşünmeden Ilgın'ın kulağına " Pişman olamayacağım kadar güzeldi. Akmasın incilerin. Hele ki benim yüzümden asla!"
Ilgın gülümsedi. Doruk kulak memesine küçük bir buse kondurduğun da kesik bir nefes saldı dudaklarının arasından. Geri çekilerek kendisine bakan adama delicesine aşık olduğunu bir kere daha anlamıştı. Doruk olmadan yaşayamazdı.
"Doruk ben Kaan'dan ayrıldım. Yani yapamadım. Onunla olmayacaktı. Daha fazla sürdüremezdim."
Doruk Ilgın'ın söyledikleriyle aniden gülümsedi. Ilgın'ın Kaan şerefsizinden ayrılmış olması fena halde hoşuna gitmişti. Zaten Ilgın'ı o itle düşündükçe deliye dönüyordu. Artık Ilgın'a yaklaşamayacağını bilmek gerçekten de huzur bulmasını sağlamıştı.
"Ilgın ben..."
"Burada mıydınız? Bende sizi arıyordum. Hadi aşağı gelin eğlenceyi kaçırıyorsunuz."
Aleyna'nın sesini duymasıyla susan Doruk oldukça sinirlenmişti. Gelecek zamanı bulmuştu!!! Oysa o gelmeseydi belki de ilk kez Ilgın'a içinden geçen ne varsa söyleyecekti. Aleyna'ya döndü gözleri. Kendisine şüpheyle baktığını görse de tepki vermedi.
Ilgın ise Aleyna'ya bakamıyordu. Nedenini bilmese de fazlasıyla utanmıştı. Kesin anlamıştı aralarında bir şeylerin geçtiğini. Burada ki güzel ortamı görüp de  anlamaması mümkün müydü ki sanki.
"Sen git biz geliyoruz birazdan." Doruğun sesi sert ve soğuktu. Aleyna hiçbir şey söylemeden gidince genç adamın bakışları Ilgın'ı buldu.
"Hadi artık gidelim. Daha sonra konuşuruz."
Beraber arkadaşlarının yanına gittiler. Doruk mümkün olduğunca Aleyna'dan uzak durmaya çalışıyordu. Çünkü biliyordu ki Aleyna yakaladığı ilk fırsatta kendisine yapması gereken şeyi hatırlatacak ve duygularını bir kenara atmasını isteyecekti. Bunu şimdi duymak istemiyordu. Yaşadığı güzel anların etkisinden çıkmadan kalbini köreltemezdi. Önce bu anı sindirebilmeliydi. Sonra zaten yapması gerekeni yapacak ve Ilgın'ın hayatını kendi elleriyle mahvedecekti.
                                                                                 ***
"Hepsini sevdim, iyi insanlara benziyorlar ama şu Melih denen adamdan hoşlanmadım. Oldukça sinir bozucu!"
Ilgın şüpheyle arkadaşına baktı. Dilem ise bu bakışlardan rahatsız olmuş bir şekilde "Ne!!!" diye bağırdı.
"Canım  hatırlıyor musun lisede beni de ilk gördüğün de hiç sevmemiş hatta bana uyuz olduğunu söylemiştin. Ama sonra en yakının olup çıktım. Aynı şekilde Burak'tan da ilk başlarda nefret ediyordun ama şimdi onu da çok seviyorsun."
Dilem anlamaz gözlerle baktı üzerini değiştiren arkadaşına. Nereye varmaya çalıştığını anlamamıştı. Hem bunun konuyla ne ilgisi vardı?
"Bütün bunların şuan ki konumuzla ne ilgisi var?"
Ilgın gülümseyerek arkadaşının yanına yatağa oturdu. "Demek istediğim sen baştan kimden nefret ediyorsan sonra onu nefret ettiğinden daha çok bir şekilde seviyorsun. Az önce Melih'ten hoşlanmadığını söyledin ya, ilerde onu da..."
"Saçmalama! Ay yok artık! Ilgın ne alakası var! Sonuçta her nefret ettiğimi seveceğim diye bir kaide yok ya! Mesela ben lise de Ayça denen kızdan da nefret ediyordum ama bak onu hiç sevmedim!"
"Çünkü Ayça erkek arkadaşının seni aldattığı kızdı Dilem. Onu sevmemen çok doğal değil mi sence de?"
Dilem afalladı. Ne diyeceğini bilemedi. Hayır, bu saçmalıktı. Evet söyledikleri doğruydu. Başlarda kime uyuz olursa genellikle onu sonradan çok severdi ama bu adam... Asla! Bu adamın sevilecek bir yanı yoktu ki! Var mıydı yoksa???
"Saçmalık söylediklerin. Hem bu adamı bir daha görebileceğimi hiç sanmıyorum. Şunun şurasında iki hafta sonra geri döneceğim."
"Bir daha hiç gelmeyecekmiş gibi konuşmasana. Okulun bitince geleceksin. Hem nereden biliyorsun bir daha hiç görüşmeyeceğini. Belki benim sayemde sık sık görüşürsün."
Bu sefer gözlerini kısarak bakma sırası Dilem'deydi. Bu ne demekti? Bir şeyler mi ima etmeye çalışıyordu.
"Ağzında ki baklayı çıkar bakayım sen. Ne söylemeye çalışıyorsun."
Ilgın mutlu gözlerle arkadaşına baktı ve "Doruk beni öptü  ve bende ona 'seni seviyorum' dedim" dedi. Dilem'in dudaklarından tiz bir çığlık koptu. Mutlulukla yatağa çıkıp arkadaşının ellerini tuttu.
"İnanamıyorum. Bunları bana şimdi mi söylüyorsun! Ah, demek öpüştünüz. Aman Allah'ım!!! Ilgın bu sevgili olduğunuz anlamına mı geliyor? Peki sonrasında sana ne söyledi? Oda seni sevdiğini söyledi mi? Yoksa direk evlenme teklifi mi etti? Ama bak ben anlamıştım böyle olacağını. Adam sana bakarken gözleri ışıldıyordu. Ay o değil de düğün de ben ne giyecem Ilgın??? Ya kına da??? Ay şimdiden hazırlıklara başlamam lazım. Sonuçta senin nedimen olacağım. Senden sonra en güzel benim görünmem gerekiyor. Ay bakarsın bende düğünde bir kısmet bulur yıldırım nikahı ile o anda evleniveririm. Çifte düğün olmuş olur hem. Ay Ilgın hemen yarın alış verişe çıkmamız gerekiyor. Sana nişan kıyafeti bakalım. Aaaa doğru ya ben asıl nişanda ne giyece..."
"Ayyyyy!!! Sus, Allah'ını seversen bir nefes al Dilem. İki dakikada beni  hayatımı çizdin yani. Ortada fol yok yumurta yok daha. Hem bir şey söyleyemedi, Aleyna geldi o sırada konuşamadık."
Dilem enerjisi düşmüş bir vaziyette kendini yatağa bıraktı. "Hadi ya, o kadar boşuna mı konuştum yani?"
Ilgın onaylarcasına başını salladı ve oda arkadaşının yanına uzandı. Şimdi ikisi de öylece tavana bakıyordu. Dilem ona her şeyin güzel olacağını söyledi. Ilgın ise fısıldayarak "Biliyorum." dedi. Saatlerce konuştular. Beraber hayaller kurdular. Ilgın'ın evlenmesinden, çocuk doğurmasına, Dilem'in kariyer yapmasından, aşık olmasına dek her şeyi planladılar. Ta ki uykusuz gözleri kapanıncaya dek...
                                                                                ***
Doruk son kadehi de kafasına dikip sertçe bardağı masaya bıraktı. Karşısında kendisine bakan gözleri umursamadan garsonu çağırarak bir büyük daha istediğini söyledi. O kadar içmesine rağmen o an kafasından silinmemişti. Tüm canlılığıyla sürekli gözlerinin önünde tekrar yaşanıyordu. Ona doğru eğilişi, dudaklarına dokunuşu, o dudakları nefessiz kalana dek öpüşü... Hiç birini unutamıyordu işte. Ilgın'ın söylediği iki kelime kulaklarından silinmiyordu. Seni seviyorum demişti. Korkmadan, çekinmeden tüm masumluğuyla söylemişti. Kendisi hak ediyor muydu peki bütün bunları? Hayır, hak etmiyordu!
"Doruk biraz yavaş git." diyen Melih'ti. Abisi bu gece fazlasıyla dağılmıştı. Nedenini az çok tahmin etse de konu hakkında bir şey söylemek istemiyordu.
"Melih'e katılıyorum. Çok içtin dur artık."
Doruk alayla Batı'nın yüzüne baktı. "İçmekte mi yasak oldu artık!" Sesi de bakışları kadar sertti. Bu gece yalnız kalmayı nede çok istemişti. Ne diye bu adamlar çekip gitmiyordu ki. Bir başına kalsaydı da sürekli Ilgın'ı düşünseydi nede iyi olurdu.
"Doruk Ilgın yüzünden böyle olduğunu biliyoruz ama yapma! Eğer bu işi bitireceksen dağılmaman lazım!"
Kuzey her ne kadar sert olsa da kardeşi bildiği adamı böyle görmek canını fazlasıyla yakıyordu.Böyle olsun istememişti. Bu işe başlarken tek düşündüğü Yasemin'di. Onun intikamını alacak ve rahata kavuşacaktı. Oysa hiçbir şey düşündüğü gibi olmamıştı. Vicdanı sızlıyordu. Ilgın'a her baktığında ve Doruğun gözlerinde ki o tanıdık duyguyu yakaladığında...
Belki de yanlıştı. Ilgın'ın ne günahı vardı ki? Oda en az Yasemin ve diğerleri kadar masum değil miydi? Neden başkalarının günahlarının bedelini masum bir kız ödemek zorundaydı? Yanlış mıydı düşündükleri? Yoksa katı mı olması gerekiyordu? Arkadaşlarını yarı yolda bırakamazdı ama ya Ilgın? Ona sonra ne olacaktı? Onun hayatını mahvettiklerin de rahatça uyuyabilecek miydi? Yasemin bu yaptıklarını bilse kendini yine sever miydi? Böyle bir adama dönüştüğünü görmüş olsaydı gözlerinde ki aşk devam eder miydi?
"Ilgın... Beni seviyormuş. Seni seviyorum dedi bana. Seni seviyorum... Diliyle değildi bu itirafı. Kalbiyleydi. Gözlerinde gördüm. O gözler bana aşkla bakıyordu. Hiç düşünmeden, korkmadan beni sevdiğini söyledi. Seni seviyorum dedi. Seni seviyorum... Seni seviyorum..."
Herkes sessizce Doruğa bakıyordu. Doruk ise doldurduğu bardağı alarak tekrar kafasına dikti. Yüzü buruşurken gözlerini sıkıca kapattı ve Ilgın'ı hayal etmeye devam etti. Ta ki Kuzey'in sesini duyana dek.
"Peki sen? Sen onu seviyor musun?"
Doruk ifadesiz bir şekilde baktı Kuzey'in yüzüne. Herkesin kendisine baktığının farkındaydı. Ve bir cevap beklediklerinin de...
"Ilgın'ı seviyorum" dedi sonra. "Ona aşığım"
Kimseden çıt çıkmıyordu. Doruk bakışlarını masada dolaştırdı. Ardından teker teker hepsine baktı.
"Ağır geldi cevabı duymak değil mi? Bende kalbime sorup bu cevabı aldığım da bir hayli afallamıştım ama artık eskisi gibi ağır gelmiyor. Daha rahatım. Kabullenmek hafiflememe sebep oldu. Sizde zamanla alışırsınız merak etmeyin."
"Ne olacak şimdi?" diye soran Melih'ti. Bu hayatta en son isteyeceği şey abisinin üzülmesiydi. Ona kalan en değerli iki kişiden birisiydi abisi. Kimi vardı ki başka? Bir annesi, birde baba bellediği abisi...Eğer o mutlu olacaksa her şeyden vazgeçebilirdi. Şimdi aşık olduğunu söylüyordu. Ilgın'ı seviyordu. Peki bunu bile bile nasıl olurda intikam diye tutturabilirdi? Bunu yapamazdı. Yapmayacaktı da...
"Şimdi ne olacak? Bunu bende soruyorum kendime ama cevaplayamıyorum. Hadi benim yerime siz cevap verin. Ne olacak şimdi?"
"Beyler bunu sağlam kafa konuşalım bence. Bu gece daha fazla ileri gitmeyelim. Yarın oturur adam akıllı ne yapacağımıza karar veririz."
Batı'nın söyledikleri Doruk hariç hepsinin kafasına yatmıştı. Doruk ise sanki yarın olunca her şey daha da kötüleşecekmiş gibi hissediyordu. Yarın olacaktı ve kendisi o soğuk, kötü adama dönüşecekti. Yarın olacaktı ve sanki Ilgın'ı tamamen kaybedecekti.
                                                                                          ***
Ilgın üzerindekileri değiştirecek kadar bile vakti olmadığı için gerçekten üzgündü. Doruğun kendisini bu kadar paspal bir halde görmesini hiç istemezdi. Ama sabahın yedisinde arayıp acilen aşağı inmesi gerektiğini söyleyince çok korkmuş ve yataktan kalkıp apar topar dışarı çıkmıştı. Şimdi ise üzeri ince olduğundan tir tir titriyordu. Ama üşümüş olması kesinlikle umurunda değildi. Doruk kendisine böyle güzel güzel bakarken tek düşündüğü dağınık saçları ve çapaklı olduğunu düşündüğü gözleriydi. Sahi yüzünü bile yıkayamamıştı. Kesin berbat görünüyordu. Doruk bu halini gördükten sonra kendisinden uzak durursa hiç şaşmazdı.
Doruk ise kendisine tatlı küçük bir kız çocuğu gibi bakan Ilgın'a hayranlıkla bakıyordu. Her haline ayrı bir aşık olması normal miydi bilmiyordu ama umursamıyordu. Sabahın ilk ışıklarında aldığı kararla yatağından fırlamış ve hiç düşünmeden soluğu Ilgın'ın evin de almıştı. Çünkü düşünürse cayacağından korkuyordu. Vazgeçmek istemiyordu. Belki sonra çok pişman olacaktı ama Ilgın'sız kalmak istemiyordu. Sonu ne olursa olsun onun yanında olmasını istiyordu. Geri kalan ne varsa canı cehennemeydi. Artık ne intikam ne de başka bir şey umurunda dahi değildi. İlk defa verdiği sözü tutmuyordu. İlk defa korkuyordu. Hem de hiç olmadığı kadar...
"Doruk kötü bir şey olmadı değil mi?"
Doruk kararlı gözlerle Ilgın'a baktı. Ardından ikisinin de tüm hayatını değiştirecek şeyleri fısıldadı.
"Ilgın evlen benimle."

FISILTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin