63. Bölüm

5.8K 380 9
                                    

Uyandığımda daha güneş bile doğmamıştı. Yan tarafıma baktığımda David'in hala uyuduğunu gördüm. Telefonumdan saate baktım. Saat daha 5.30 du. Okulun başlamasına 2.30 saat vardı. Aşağıya inip dolaptan yiyecek bir şeyler çıkardım. Ve hepsini mideme indirdim. Çok acıkmıştım. Pis tabakları bulaşık makinesine yerleştirip makineyi çalıştırdım. Uzun zamandır burda yemek yememiştim ve eşyaları kullanmamıştım. Gerçi Jessica makineyi dün kullanmış.
Televizyonu açıp birkaç kanal karıştırdım. Ve kararımı bir haber kanalını açmakta kullandım. Televizyon hala çalışırken mutfağa yönelip bir bardak süt içtim. O sırada gözüm televizyondaki habere takıldı. Salonun ortasına doğru yürüdüm.
"Dün gece saatlerinde ormanda yaşanan cinayetler hala soruşturuluyor. Bir havyan saldırısı olduğu düşünülen cinayetlerde ikisi çocuk olmak üzere 7 kişinin kimlikleri hala bulunamadı. İşte o cinayetlerde elimize geçen fotograflar...
Şimdi diğer haberimize dönelim."

Elimdeki kumandayla televizyonu hemen kapattım.
"Kim yapmış?"
David'in arkamdan gelen sesiyle bir anda çığlık attım.
"Korkma benim."
Ona doğru döndüm.
"Öyle arkadan sinsice yaklaşılır mı?"
"Özür dilerim. Habere bütün dikkatini vermiştin. Ben de seni hipnozundan uyandırmak istemedim."
Bana biraz baktı.
"Bella iyi misin?"
"Evet iyiyim. Sadece şu haber."
"Kim yapmış?"
"Bir hayvan."
David'e tuhaf tuhaf baktım.
"Ne oldu?"
"O hayvanın bir kurt olma olasılığı yoktu değil mi?"
Omuz silkti.
"Hiçbir fikrim yok. Neyse hadi hazırlan geç kalmayalım."
"İyi de saat daha çok erken."
"Olsun hem beni biraz ders çalıştırısın."
"Ders çalıştırmak mı?...aaa..olamaz ben Skyler'a onu ders çalıştıracağıma söz vermiştim."
"Skyler mı? O da kim?"
"Biyoloji dersinden. Güya iki gün önce onunla ders çalışacaktım."
"Bunu senden o mu istedi?"
"Evet."
"Hımm. Neyse hadi hemen giyin de çıkalım."
"Tamam" diyerek elimdeki kumandayı koltuğun üzerine bıraktım ve koşarak odama çıktım.
Hemen üzerime pantolon tişört ve kot ceketimi geçirip biraz makyaj yaptıktan sonra çantamı da alıp aşağıya indim. Evin kapısını sert bir şekilde kapatıp arabaya bindim. Sürücü koltuğuna geçtim ve arabayı çalıştırıp sürmeye başladım.
"Şimdi ne olacak?"
"Ne demek bu şimdi?"
"Ne demek olduğunu biliyorsun David. Öleceğim değil mi?"
"Bella böyle bir şey olmayacak. Seni kurtarmak bir yol bulmak için elimizden geleni yapıyoruz."
"Ama ya elinizden gelenler buna engel olamazsa.."
Vitesin üzerinde duran elimi tuttu.
"Mutlaka bir çözüm yolu olmalı."
"Ama şöyle düşününce de ölmek çok kötü bir şey gibi gözükmüyor."
"Nasıl yani?"
"Yani en azından annem ve babamın yanında olacağım."
"Peki bizim yanımızda kim olacak?"
Sesimi çıkarmadım. Yol boyunca bir daha hiç konuşmadım.
Okula geldiğimizde arabayı bir yere parkedip indik ve birlikte yürümeye başladık. Hava da her ne kadar güneş olsa da kar soğuğu vardı.
İlk dersimiz biyolojiydi. Ama daha yarım saat vardı. David ile birlikte kütüphaneye gittik. David çantasından çıkardığı kitabı incelemeye başladı. Birkaç dakika sonra bana baktı.
"Ne oldu? Bir şey mi buldun?"
"Hayır. Henüz"
Derin bir nefes alarak çantamdan çıkardığım elmamı yemeğe başladım. O sırada arkadan birinin bana seslendiğini duydum.
"Bella." Masaya doğru geldi.
"Skyler. Naber?...nasılsın?"
"İyiyim sen?"
"Ben de işte...iyi sayılırım...yani iyiyim."
Gülümsedim.
"Merhaba David." Dedikten sonra kafAsını bana çevirdi.
"Ders çalışmak için o gün geldim ama kapıyı açan olmadı. Ben de geri dönmek zorunda kaldım."
"Aaa..evet..şey üzgünüm. O gün evde değildim. Dışarıda bir işimi halletmem gerekiyordu da"
"Peki anladım. O zaman beni ne zaman.."
"Bugün."
"Okul çıkışında mı?"
"Evet. En fazla bugün olabilirsin biliyorsun yarın yılbaşı akşamı olduğu için. Başka planlarım var."
"Peki öyleyse. Biyoloji dersinde görüşürüz. Hoşçakal David."
"Hoşçakal."
David suratıma dik dik bakıyordu.
"Ne var?"
"Hiçbir şey yok."
"Öyleyse öyle bakma."
Gözlerini kitaba geri dikti. Bir süre sonra telefon çaldı.
"Seninki mi?" Diye sordum.
"Evet" diyerek telefonu cebinden çıkardı.
"Kim?"
"Anna. Ben hemen geliyorum."
Bir şey demedim. Kütüphanenin kapısının önünde telefonu açtı ve konuşmaya başladı. Bir süre sonra yanıma geri döndü.
"Ne diyor?"
"Okulun kapısının önündeymiş. Buluşalım diyor."
"Gidiyor musun?"
"Biyoloji dersinde görüşeceğimizi söyledim."
"Peki." Eşyalarını toplamaya başladı.
"Öyleyse nereye gidiyorsun?"
"Dolaptan lazım olan kitaplarımı alıp bir şeyler atıştıracağım. Oradan da sınıfa giderim."
"Tamam sınıfta görüşürüz."
Masada duran kırmızı kitabı önüme doğru çektim. Ve karıştırmaya başladım. Neredeyse bütün doğaüstü varlıkları anlatıyor, tanıtıyordu. Bunların hepsinin gerçek olma ihtimali olduğunu sanmıyordum. Ama kitap yine de hepsini anlatmıştı. Belki de kendi sorunuma göre aramalıydım. Kısa kısa vizyonlar görüyor. Ama ne olduklarını bilmiyor. Ne ölüyor ne de kurda dönüşüyor. Gerçi artan burun kanamalarının ölümümün habercisi olduğunu söylediler. Ama hala yaşıyorum.
Jessica'nın sesiyle dikkatim dağıldı. Kitabı kapattım.
Masaya oturdu.
"Naber?"
"İyiyim. Senden?"
"Gerçekten nasılsın?"
"Yo hayır ciddiyim ki gayet iyiyim."
"Biraz düşünceli gibisin."
"Evet şey kitabı okuyordum da."
"Bir şey bulabildin mi?"
"Hayır henüz bulamadım."
"Neyse şimdi onları boşverelim ve biraz kafa dağıtalım olur mu?"
"Nasıl olacakmış o?"
"Sana daha önceden bahsetmiştik. Yarın akşam Dans salonunda yılbaşı partisi var. Bütün okulla konuştum. Neredeyse hepsi o parti için hazırlık yapıyor."
"Ve sen benim de gelmemi istiyorsun."
"Aslında hepimiz istiyoruz." Gelen sesle arkamı döndüm. Chris, Ed, Katherine, Eric hepsi buradaydı.
Chris yanıma oturdu.
"Nasılsın?"
"İyiyim. Bininci kere söylüyorum."
"Ee geliyor musun?" Dedi Jessica gözlerini süzerek.
"Bilemiyorum. Ben.."
"Hadi ama Bella." Dedi Eric arkadan.
Biraz bekledikten sonra karar verdim.
"Belki de biraz eğlence bana da iyi gelebilir."
"Harika" diyerek Katherine ve Jessica el çırptılar.
"O zaman hemen alış verişe çıkmamız lazım."
"Alışverişe mi?"
Chris'in suratına baktığımda sırıttığını farkettim. Ve hafif bir şekilde kaşlarımı çattım.
"Üzgünüm ama şimdi olmaz. Derslere girmem gerek."
"Öyleyse okul çıkışı."
"Okul çıkışı da olmaz."
"Hadi ama Bella. Neden olmazmış?"
"Skyler ı biyoloji çalıştıracağım."
"Skyler mı? O da kim?" Diye sordu Chris.
"Bu çocuğu kimse tanımıyor mu?"
"Biyoloji sınıfımdan Skyler mı?" Diye sordu Katherine.
"Evet o."
"Niye senden böyle bir şey istedi ki?"
" Benim biyoloji de iyi olduğumu bildiği için olabilir mi Ed?"
"Katherine de o sınıfta ve onun da biyolojisi iyi."
"Ee Ed benim kimyam iyi."
"Ya her neyse. O kadar kız varken seni mi buldu?"
"Şu an Ed'in böyle davranması tuhaf ama bir bakıma haklı Bella. Çocuk bunu niye senden istiyor ki."
"Chris yapmayın lütfen. Ondan da mı şüpheleniyorsunuz? Bence o beni bu okulda öldürecek son kişi."
"Kimse gerçek yüzünü yansıtmayabilir Bella."
"Pekala. Bu kadar sorgu yeter. Artık derse girmem gerekiyor. Yarın alışverişe çıkarız. Nasıl olsa parti akşama doğru olacak. Ben gidiyorum." Diyerek oturduğum yerden kalktım. Ve eşyalarımı toplayıp çantamı omzuma taktım.
"Geliyor musun Katherine?"
"Evet geliyorum."
Arkama bakmadan Katherine ile biyoloji sınıfına doğru yürümeye başladım.
Sınıfa geldiğimizde David ve Anna'nın orada olduğunu ve hararetli bir şekilde konuştuklarını gördük. Anna gözlerini buraya dikti.
"Merhaba Bella." Dedi sırıtarak.
"Merhaba çocuklar." Dedi Katherine. Ama ben sesimi çıkarmadım. Boş sıralardan birine çantamı ve kitaplarımı masanın üzerine bıraktım.
Katherine de yanımdaki sıraya oturdu. Ve kitaplarını karıştırmaya başladı.
Anna ile göz göze geldik. Tuhaf tuhaf sırıtıyordu. Bir kaç dakika bakıştıktan sonra önümdeki sıraya oturdu. David de onun yanındaki sıraya oturdu. Daha sonra geri kalan öğrencilerde gelmeye başladılar. Zil çalınca neredeyse herkes sınıfa dolmuştu. Öğretmen zili de çalınca kapıdan Skyler geldi. Ve bana bakıp gülümsedikten sonra arkamdaki sıraya oturdu. Arkamdan
"Merhaba" diye seslendi. Arkamı döndüm. Ve karşılık verdim.
"Merhaba."
"Okul çıkışı için sabırsızlanıyorum."
"Ne için?"
"Beni çalıştıracaksın ya."
"İyi de bunun neresinde..."
"Her zaman biyolojiye merak salmışımdır. Ama konuları öğretmenlerden bir türlü anlayamıyorum. Umarım senin dersin beni aydınlatacaktır."
Gülümsedim. Ve önümü döndüm.
...
Derslerden sonra kapının önünde Chris'i çıksın diye bekledim. Ama bir türlü gelmedi. Kapıdan Chris yerine Skyler çıktı.
"Skyler geliyorsun değil mi?"
"Evet"
"Tamam hadi gel o zaman."
"Gerek yoktu. Ben kendim gelirdim."
"Ne manası var. Sonuçta ikimizde aynı yere gidiyoruz."
"Peki o zaman." Dedi ve yanımdan yürümeye başladı. Biraz yürüdükten sonra birlikte arabaya bindik.
Eve doğru sürmeye başladım.
"Sen nerden geliyordun?"
"Washington"
"Peki hangi güç seni Washington'dan California ya kadar getirdi?"
"Babamın işleri diyebilirim."
"Baban ne iş yapıyordu?"
"Kardeşleriyle birlikte şirketlerini büyüttüler ve bunu başka şehirlere de yaydılar."
"Holding gibi bir şey mi?"
"Sayılır"
"Peki annen?"
"Annem normalde çalışmıyordu ama bazen babamın yanında bazı projeleri yürüttüğü oldu."
"İyiymiş. Umarım onları rahatsız etmem."
Bu dediğine aşırı derecede bozulmuştum. Haberi yok muydu yani?
"Merak etme. Etmezsin."
"Evde değiller mi?"
"Değiller."
"Peki ne zaman gelirler. Yani ben yük olmak istemem."
"Skyler onlar hiçbir zaman gelmeyecekler. Çünkü hayatta değiller."
Bir anda gözlerini patlattı.
"Bella sen ne diyorsun?...Çok üzgünüm ben...bilmiyordum."
"Önemli değil."
"Ne kadar oldu?"
"Aslında bugün tam 4 ay oldu."
"Hımm anladım."

Kısa bir süre sonra nihayet eve varabilmiştim.
Hızlı adımlarla arabadan inip kapıya yapıştım ve açtım.
Skyler da arkamdan geldi.
"Pekala. İşte evim nerede çalışmak istersin odamda mı yoksa burda mı?"
"Benim için farketmez."
"Öyleyse burada çalışalım. Ben yukarıdan kitaplarımı getireyim ve hemen başlayalım."
"Tamamdır. Ben burda bekliyorum." Dedi ve sırtındaki çantasını yere bırakıp koltuklardan birine oturdu. Ben de yukarı çıkıp gerekli kitaplarımı alıp aşağıya geri indim.
"İstersen masada çalışalım."
"Olur." Diyerek masaya doğru yaklaştı.
Kitaplarımı açtım ve bir konudan başlayarak anlatmaya başladım.
Neredeyse 3 saat boyunca hiç soluk vermeden ders çalıştık. En sonunda pes eden taraf Skyler oldu.
"İnan bana Bella harika anlatıyorsun ve aklımda kaldığına da emin olabilirsin. Ama biraz ara vermek hem sana hem de bana iyi gelecektir. Ne dersin?"
"Haklısın biraz ara verelim. İçecek bir şeyler ister misin?"
"Olur ne var?"
"Meyve suyu, süt, soğuk çay. Ne istersen"
"Ben meyve suyu alayım."
"Harika fikir. Ben de meyve suyu içeceğim."
İki bardak çıkarıp meyve sularını doldurdum. Yanına bisküvit ile çikolatalarla birlikte salona geri döndüm.
Skyler koltuğa geçmişti. Ben de onun yanına geçip elimdekileri ortadaki masanın üzerine koydum. Getirdiğim şeyleri birlikte yemeğe başladık.
"Çok üzgünüm. Bu böyle hiç olmadı." Dedim meyve suyumdan bir yudum alarak.
"Nasıl yani?"
"Yani keşke yemek falan hazırlasaydım ya da en azından bir pizza söyleseydim. Bu böyle hiç olmadı."
"Benim in hiç farketmez. Zaten sende oldukça yorgun görünüyorsun. Hem ben sana yük olmak istemem."
"Yok yüklükle alakası yok. Sadece sen benim misafirimsin ve..."
"Bella diğer arkadaşlarına karşı da bu kadar mesafeli ve aşırı derecede kibar davranıyor musun?"
"Aslına bakarsan hayır."
"O zaman bana da öyle davran. Ben seninle yakınlaşmak istiyorum." Dedi ve bana doğru iyice yaklaşmaya başladı.
"U..umarım bunu arkadaşça söylüyorsundur Skyler."
"Hayır Bella. Senden çok hoşlanıyorum. Ve benimle çıkmanı istiyorum."
Gözlerimi aşırı derecede pörtlettim.
"Bella benimle çıkar mısın?"

Kurtlar Arasında  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin