Direct Message-53

1.1K 98 21
                                    

"İyi misin tatlım?" dedi annem beni kapıda karşılayarak.

"İyiyim." Gülümsemeye çalıştım.

"Ne konuştunuz? Anlatmak ister misin yardımcı olmak isterim." Biraz rahatlamıştım onun karşısında ezilip büzülmeyince. En azından ağlamamıştım. Gerçi bu en kötü ihtimal olabilirdi.

"Tamamen bitirdim her şeyimi onunla. Başka bir şey konuşmadık. Her neyse şu aldığımız kıyafetleri birde evde denemeliyim." Gülerek odama gittim.

Şuan okul saatiydi ve bir iki saat sonra Caitlin ile buluşacaktık. Bana anlattıklarından sonra hiç görüşmemiştik zaten. Ona anlatmam ve onun dinlemesi gerekenler vardı. Yani merak ettiği için.

Şuan okul saatiydi ama Liam okulda değildi. Benim okula gitmediğimi bildiğine göre okula gitmişti. Aptal benimle oynamaktan zevk alıyordu.

Ondan nefret etmek için geçerli sebeplerim vardı. Ama nefret etmiyordum. Sinirliydim ona. Bazen sinirimi unutuyordum ve onu düşünüyordum ama sonra kendimi frenliyordum.

Ne kadar sürerdi acaba onu sevmekten vazgeçmem? Onu unutmam? Keşke şu filmlerdeki, kitaplardaki gibi hemen kendine sevgili yapsa da ondan nefret etmem kolaylaşsa. Aslında onda böyle bir şeyi yapma kapasitesi de var.

Her neyse ne saçmalıyordum ki kendi kendime.

Caitlin ile buluştuğumuzda hemen birbirimize sarıldık.

"Nasılsın? Hiç konuşamadık düzgünce."

"İyiyim. Sen nasılsın?" Her ne kadar Liam konusundan uzak durmaya çalışsamda o konuya geleceğimizi de biliyordum.

"Neler oldu? Liam bugün sınıfa sinirli bir şekilde geldi ve gitti. Sonra da bir daha görmedim."

"Ona bir daha görüşmeyelim dedim. Aramızdaki bütün ilişkiyi bitirdim tamamen." Caitlin şaşkınca bakarken işaret parmağıyla beni gösterdi.

"Sen mi? Nasıl dedin? O ne dedi?"

"Bir şey demedi. Suçunu biliyor." Suçunu gayet iyi biliyordu. Zaten bunları bile bile benimle oynuyordu ya.

Düşündükçe daha da sinirleniyordum. Bu yüzden düşünmemem gerekiyordu.

"April sen onu seviyorsun. Böyle nasıl olacak? Kötü görünüyorsun. Sürekli ağladığın çok belli."

"Ne yapabilirim Caitlin? Hiçbir şey olmamış gibi mi davranmalıyım? Midem bulanıyor hatırladıkça." Yine sesim titremeye başlıyordu ve ben yine ağlamaya başlayacaktım.

"Haklısın canım. Üzülme, ağlama artık."

"Ağlamıyorum. Her neyse kapatalım bu konuyu."

Diğer gün okula gitmek için hazırlandım ve kendimi motive etmeye çalıştım.

Hiçbir şey olmayacaktı. Ona karşı kesin bir dille konuşmuştum ve bir daha onunla konuşturmamı gerektirecek hiçbir şey yoktu.

Sınıfa geldiğimde Caitlin'in yanında Liam vardı. Ne işi vardı ki Caitlin'in yanında?

"Günaydın." dedim Caitlin'e ve sırama geçtim. Sabah yatağımda yarım bıraktığım uykumu tamamlamaya niyetlenirken Liam'ın gelmesiyle tüm uyku hevesim de kaçtı.

"Konuşalım." Başımı kaldırıp ona baktım.

"Konuşmayalım." Gözlerini devirip masanın üstündeki bileğimi tuttu.

"Konuşalım. Konuşmamız gerekiyor." Bileğimi çekmeye çalıştığımda daha sıkı tuttu ve beni ayağa kaldırdı.

"Konuşmak istemiyorum. Ben sana ne demiştim neden hâlâ uğraşıyorsun?" Sınıftaki kişilerin çoğu bize bakarken ses tonuma dikkat etmeye çalıştım.

"Bir kere de itiraz etme. Konuşacağız." Bileğimi daha sıkı kavrayıp beni arkasından sürükledi.

Beni şu 'boş sınıfa' getirdiğinde içimde bir burukluk oluştu. Şu ilk başta buluştuğumuz boş sınıf. Buraya ilk kez geldiğimizde beni tanımıyordu. Sonu güzeldi. Ama şuan kötü durumdaydık.

Bileğimi bıraktığında sıktığı bileğimi ovaladım. Acıttı aptal.

"Bak konuşacak bir şey yok tamam mı? Seni gördüm. Gördüğüm anda da her şey bitti." Tabi diğer gün benim kendi aptallığımdan hiçbir şey hatırlamayıp hiçbir şey olmamış gibi devam etmiştim ama sonradan hatırlamıştım neyse ki.

"Ben sarhoştum. Özür dilerim."

"Beni niye kandırıyorsun Liam? Niye bana oynamak bu kadar hoşuna gidiyor? Ben ne yaptım ki sana sanki?"

"Ne? Seninle oynamıyorum. Böyle bir şey yapmam. Seni seviyorum. Gerçekten." Sesimin titremeye başladığını hissettiğimde gözlerimi başka yere çektim. Ona bakınca kendimi tutamıyordum ağlamak geliyordu her an içimden.

"Beni sevmiyorsun. Gözümle gördüm Liam. Bende sarhoştum biliyor musun o gün? Hemde neden? Seninle tartıştığım için. Beni terslediğin için üzgündüm ve içtim. Ama sen eğlencen için içtin eğlencen için o kızla öpüştün." Ben aptal gibi onun için üzülürken o başkalarını öpüyordu.

"Bilinçli değildim April. Özür dilerim. Lütfen affet beni."

"Bilinçli olmaman o kızı öptüğün gerçeğini değiştirecek mi? Ben seni affedince unutacak mıyım gördüklerimi? Sen hâlâ neyden bahsediyorsun?" Hıçkırdığımda gözyaşlarımda arkasından geldi.

"Seni çok seviyorum. Bana bir söz vermiştin. Beni asla bırakmayacaktın."

"O söz ihanetinden önceydi. Ve sen o ihanetini bile bile bana söz verdirttin. Şerefsizin tekisin Liam."

Gözyaşlarımı silip hızlı adımlarla boş sınıftan çıktım.

Kendime tekrar tekrar hatırlatmam gerekiyordu sözlerimi. Onu sevmekten vazgeçecektim. Onu unutacaktım. Onu asla affetmeyecektim.

Direct Message || Liam PayneTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang