Şimdilik bu kadar konuşmam yeterli olur belki de. Umarım yarına kadar beni takip etmeyi bırakmaz.
Telefonumu tekrar yerine koyup sırıtarak tavanı izlemeye başladım. Bu muhteşem bir şey. Onunla konuşabiliyordum. Tamam sadece mesajlaşıyorduk hatta hesabım fake ama olsun onun düşüncelerini,mesajlaşma tarzını görebiliyordum en azından.
Okulda yine onu görmüştüm. Hayranlıkla izlemiştim onu. Twitter'a girdim ve mesaj bölümünü açtım.
April: Nasıl birisin?
Yine saçmaladığımı düşünmemeye çalışarak cevap vermesini bekledim. Yaklaşık on dakika sonra cevap verdi.
Liam: Sence nasıl biriyim?
Heyecanla mesajını okurken yutkunup ne cevap verebileceğimi düşündüm. Şimdi ona çok seksisin çok tatlısın yazamazdım tabi.
April: Bilmem ki. Seni tanımıyorum.
Liam: Anlarsın zamanla.
Zamanla. Şuan gerçekten ölebilirim ama.
April: Peki. İyi geceler.
Liam: Bu sefer erken geldi uykun galiba ha?
April: Bugün yorucuydu biraz.
Liam: Anladım. İyi uykular.
Sen iyi dersinde iyi olmaz mı benim uykum ama?
YOU ARE READING
Direct Message || Liam Payne
Fanfiction"Bana kim olduğunu söyle. Artık söylemen gerekiyor." "Söyleyemem." "Neden söylemezsin? Seni merak ediyorum." "Karşına çıkmaya cesaretim yok. Böyle konuşmaya devam edebiliriz bence." "Eğer bana kim olduğunu söylemezsen seninle bir daha konuşmam."
