Direct Message-40

1.4K 127 11
                                    

O hayran olduğum gülüşünü bana atmasını beklerken o başkalarına gülüyordu. Halinden çok memnun gözüküyordu.

Aptaldım. Beni sevdiğine nasıl inanabilmiştim ki? Sevebileceğine nasıl inanmıştım? O kızla aramızda o kadar fark vardı ki. İncecik upuzun bacakları vardı mesela. Manken gibiydi. Boyu çok uzundu. Güzeldi. O elbiseyi asla ben giyemezdim.

Kendime lanet etmeyi tekrar edip ayağa kalktım.

Onu farklı düşünebilmiştim. Düşünmek istiyordum çünkü. Ama kendim aptal olduğum gibi aptallıklarına inanmıştım.

Gözlerim dolduğunda hemen kendimi toparlamaya çalışıp ayağa kalktım. Caitlin ve Ashley muhtemelen birileriyle dans ediyorlardı. Kenny ise içkisini içiyordu.

"Ne oldu?" dedi çantamı alınca.

"Siz devam edin. Benim gitmem gerek." dedim bağırarak. Duyması imkansız gibiydi. Bir daha tekrar etmeyip hemen oradan ayrıldım.

"April." Kenny'nin sesini duyduğumda durdum.

"Neyin var?" dedi kolumu tutup. Gözyaşlarım benden izinsiz süzülürken Kenny'e sarıldım.

"Neden ağlıyorsun?" dedi sırtımı sıvazlayıp.

"Beni eve götürebilir misin?" dedim ondan ayrılıp.

"Ağlama. Götürürüm." Elimi tutmasına izin verip onunla birlikte ilerledim.

Lanet olsun Liam.

Sana mesaj attığım güne lanet olsun.

Sana aşık olduğum güne lanet olsun.

Liam: Günaydın!

Liam: Yoksa uyanamadın mı?

Liam: Okula geç kalacaksın hazırlanmalısın

Mesajlarına gözlerimi devirip telefonu yatağımın üstüne fırlattım. Bir de hâlâ mesaj atıyordu.

Benimle oynamak hoşuna mı gidiyordu? Neden hâlâ mesaj atıyordu ki? Aptal gibi ona biz farklıyız diyordum. Ve aptal gibi onun için ağlıyordum. Aptal gibi ona inanmıştım. Ve hâlâ aptal gibi ona aşıktım.

Telefonun zil sesi odamda yükseldiğinde telefona uzandım. O arıyordu. Şimdi de arıyordu. Nasıl konuşabilecektim ki onunla? Telefonla bile konuşamıyordum okulda onu görünce ne olacaktı?

Aramayı reddedip mesaj yazmaya karar verdim.

"Uyandım. Hazırlanıyordum."

"Bunları mesaj atarak söylemek zorunda değildin." Mesajına gözlerimi devirip hazırlanmaya başladım.

Sınıfa gireceğim sırada onun adımı seslenmesiyle durmak zorunda kaldım.

"Günaydın." dedi gülümseyerek. Tanrı aşkına o gülünce o kıza gülmesi aklıma geliyordu. Ona gülmesi,ona yakınlığı.

"Günaydın."

"Dün konuşamadık tam olarak." dedi gözlerini kısıp gülümsemesine devam ederek.

"Konuştuk ya sınıfta." dedim. Yine aynı şey oluyordu. Ona bakınca dayanamıyordum.

"O şekilde değil. Konuşmamız bir sonuca varamamıştı." dedi bana yaklaşıp. Okuldaydık ne yapıyordu bu? Onu görünce içimden bir şeyler kopuyordu ama böyle davranınca ondan iğrenmeye başlıyordum. Yani beni neden kandırıyordu ki? Benimle dalga geçiyordu. Sevilmek hoşuna gidiyordur belki de zaten kimin hoşuna gitmez ki.

"Konuşmamız sonuca varmıştı Liam." dedim bir adım gerileyerek.

"Sonuç?" dedi meraklı bir şekilde.

"Sonuç şu. Bir daha mesajlaşmayalım. Konuşmayalım. Okulda da birbirimizi görmezden gelelim." O şaşkın bir şekilde bana bakarken sınıfa girdim.

Herkesin meraklı bakışlarını görnezden gelmeye çalışarak sınıfa girdim.

Direct Message || Liam PayneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin