Heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Günlerdir konuşuyorduk ve sonunda beni görecekti.
Karşısına çıkıp ne diyecektim? Onu sevdiğimi biliyordu. Beni sevdiğini söylüyordu. Ona inanmayı çok istiyordum. Düşüncesi bile güzelken gerçekten böyle bir şeyin olması beni dünyanın en mutlu insanı ederdi.
Ona sarılmak nasıl bir duyguydu? Onu öpmek nasıl bir duyguydu? Onlardan önce onunla konuşmak nasıl bir duyguydu?
Adımlarımı söylediği sınıfa doğru yönelttim. Sınıfın önüne gelince kapıyı açtım.
Ve karşımdaydı. Liam Payne. Hayallerimdeki kişi. Her gün uyumadan önce düşündüğüm kişi. Rüyalarımda gördüğüm kişi.
Ben ona doğru ilerlerken o da bana doğru yaklaştı.
"April?" dedi hayran olduğum sesiyle. Adımı ondan duymak güzel hissettirmişti. Şuan gözlerimin içine bakıyordu.
"Liam?" dedim kendimi sakinleştirmeye çalışırken.
"Sensin." Ben heyecandan ne yapacağımı bilmezken hemde utanmaktan eminim ki kıpkırmızıydım.
"Bana bak." Parmaklarını çeneme koyup gözlerine bakmamı sağladı.
Heyecandan bayılacak durumdaydım. Parmaklarını çenemde hissedince ürpermiştim.
"Kendini nasıl saklayabildin benden?" dedi duyabileceğim bir şekilde.
"Saklamadım. Gördün işte beni."
"Seni daha önce nasıl fark edememişim?"
Gözlerim dolduğunda kendime lanet edip bakışlarımı tavana diktim. Ağlayacak ne vardı ki sanki?
"S-sana sarılabilir miyim?" dedim titreyen sesimle. Bunu nasıl dediğimi bilmiyordum bile.
Ben daha gözlerine bakmadan beni kollarının arasına aldı.
![](https://img.wattpad.com/cover/48190358-288-k120762.jpg)
YOU ARE READING
Direct Message || Liam Payne
Fanfiction"Bana kim olduğunu söyle. Artık söylemen gerekiyor." "Söyleyemem." "Neden söylemezsin? Seni merak ediyorum." "Karşına çıkmaya cesaretim yok. Böyle konuşmaya devam edebiliriz bence." "Eğer bana kim olduğunu söylemezsen seninle bir daha konuşmam."