Direct Message-35

1.3K 127 14
                                    

Heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Günlerdir konuşuyorduk ve sonunda beni görecekti.

Karşısına çıkıp ne diyecektim? Onu sevdiğimi biliyordu. Beni sevdiğini söylüyordu. Ona inanmayı çok istiyordum. Düşüncesi bile güzelken gerçekten böyle bir şeyin olması beni dünyanın en mutlu insanı ederdi.

Ona sarılmak nasıl bir duyguydu? Onu öpmek nasıl bir duyguydu? Onlardan önce onunla konuşmak nasıl bir duyguydu?

Adımlarımı söylediği sınıfa doğru yönelttim. Sınıfın önüne gelince kapıyı açtım.

Ve karşımdaydı. Liam Payne. Hayallerimdeki kişi. Her gün uyumadan önce düşündüğüm kişi. Rüyalarımda gördüğüm kişi.

Ben ona doğru ilerlerken o da bana doğru yaklaştı.

"April?" dedi hayran olduğum sesiyle. Adımı ondan duymak güzel hissettirmişti. Şuan gözlerimin içine bakıyordu.

"Liam?" dedim kendimi sakinleştirmeye çalışırken.

"Sensin." Ben heyecandan ne yapacağımı bilmezken hemde utanmaktan eminim ki kıpkırmızıydım.

"Bana bak." Parmaklarını çeneme koyup gözlerine bakmamı sağladı.

Heyecandan bayılacak durumdaydım. Parmaklarını çenemde hissedince ürpermiştim.

"Kendini nasıl saklayabildin benden?" dedi duyabileceğim bir şekilde.

"Saklamadım. Gördün işte beni."

"Seni daha önce nasıl fark edememişim?"

Gözlerim dolduğunda kendime lanet edip bakışlarımı tavana diktim. Ağlayacak ne vardı ki sanki?

"S-sana sarılabilir miyim?" dedim titreyen sesimle. Bunu nasıl dediğimi bilmiyordum bile.

Ben daha gözlerine bakmadan beni kollarının arasına aldı.

Direct Message || Liam PayneWhere stories live. Discover now