Yüzüne boş boş bakmaya devam ettiğimi görünce gözlerini devirip lafa girdi.

"Cuma akşamı sahildeki kafelerden birinde parti verilecekmiş."

Ah, Balım Hanım'ın derdi buydu demek.

Kuzenimin eniştemden bir yere -özellikle de bir partiye- gitmek için izin alması genellikle uzun ve acılı bir süreçti. Partiye ise sadece dört gün vardı. Eniştemi ikna etmek Avrupa Birliği Müzakerelerinden bile daha çetrefilli bir süreç olduğu için vakit kaybetmeden üç aşamalı planını uygulamaya başlamıştı.

Planın ilk kısmında babasına durumla ilgili bilgi veriyordu. Ben buna 'bilgilendirme evresi' diyordum.

"Hangi kafedeymiş?" dedi teyzem çatalının ucuna taktığı zeytini teatral bir biçimde ağzına atarak. "Yan sitenin sahilinde mi?"

Evet, teyzemin katılımıyla planın ikinci aşamasına geçilmişti. Destek evresi. Bu evrede teyzem gidilecek yerin ne kadar yakın -hemen yan sitede, hemen yan komşuda, uzak değil hemen yanımızdaki kıtada- olduğunu anlatmaya çalışırdı.

"Teyze orada kafe yok ki," dedim kendime engel olamayarak. Eniştemi göz göre göre kandırmalarına gönlüm razı gelmemişti. "Emekliler lokali var. Oradakilerin vereceği tek parti protez diş partisi olur."

Teyzem bana bezgin bezgin bakarken çenemi kapattım. Böylece kuzenim devam etti.

"Yan sitenin değil, evet." dedi Balım, bir yandan da bana kızgın kızgın bakmayı ihmal etmedi. Aslında 'kızgın' kelimesinin bu durumda doğru bir seçim olduğunu sanmıyorum. Kızın gözlerinden ateşler çıkıyordu resmen.

Muhtemelen partinin tam yerini söylerse, eniştemin izin vermeyeceğini düşünüyordu. Yalan söylemek istemediği için de partinin verileceği kafenin yakında bir yerlerde olduğunu ima ediyordu ve ben az önce bunu fütursuzca batırmıştım. Tebrikler bana!

"Ama bizim siteye çok yakın." dedim yaptığım hatayı düzeltmeye çalışarak. Yüzüme yalan-söylüyorsam-burnum-uzasın diyen dürüst bir ifade oturtmaya çalıştım ve bir kez daha denedim. "Çok yakın."

Eniştem gözünü gazeteden ayırmadan sordu:

"Kimlerle gideceksiniz?"

"Çınar'la." dedi Balım hemen. "Diğer arkadaşları da olacak yanımızda."

"Seldaların oğlu Çınar mı?" diye araya girdi teyzem fırsatı çok iyi değerlendirerek.

Gözlerimi devirmemek için hatırı sayılır bir çaba sarf ettim.

Tanıdık Çıkma Evresi planın üçüncü ve son kısmıydı. Bu safhada teyzem ne yapar eder dışarı çıkacağımız insanlarla aramızda bir bağlantı bulur ve enişteme, onların ne kadar iyi aile çocukları olduğunu göstermeye çalışırdı. Böylece onu ikna etmenin daha kolay olacağını düşünüyordu.

Teyzemin hesaplamamaları ile yazlıktaki ve hatta şehirdeki herkesle bir şekilde tanıdık çıkabilirdiniz. Kadının dünyayı görüş şekli bu şekildeydi. Onun için Ayşe ya da Ahmet yoktu. Eski komşusunun kızının çalıştığı yerdeki adamın kızı Ayşe ya da kayınvalidesinin ahretliğinin torunun oğlu Ahmet vardı.

"Evet, o."

"Aa çok iyi çocuk." diye devam etti ölçülü bir ses tonuyla.

Performansı tek kelimeyle kusursuzdu. Bu tür durumlarda Balım'la ikisinin prova yapıp yapmadığını her zaman merak etmişimdir zaten. Eğer provasızsa ikisi de doğaçlama konusunda müthiş yetenekliydi gerçekten. Bu konuda bir ödül veriliyor olsaydı, teyzemle Balım'ın güçlü adaylar olacağı kesindi. Ama diğer yandan, eniştem de olan bitene gösterdiği yüzde yüz kayıtsızlıkla ödülü hak ediyordu.

Güzel RuhWhere stories live. Discover now