Epilog

10.9K 613 261
                                    

ZA SÜRPRİZ YAPTIM ;)

Arabam orman yolunda

Gelen mesaja baktım. Calum Sidney'e gelmişti. Heyecandan bacaklarım titriyordu. Benim ve onun beraber dolaşması tehlikeliydi, hele de yeni bir albüm çıkartırlarken. Calum beni 2 hafta önceden şehire göndermiştim. Ailem ile beraber zaman geçirmemi sağlamıştı.

Ceketimin fermuarını çektim, kapşonumu taktım. Eve dönmek güzeldi. Havaalnında insanlar Calum'u görmek için akın etmişti. Calum'un farklı bir hayatı vardı artık. Bunu biliyordum ve ona elimden geldiğince yardım ediyordum. Beraber geçirdiğimiz 5 hafta boyunca kaçmaktan başka bir şey yapmadık. Belki Sidney'e gelmek mantıklı değildi ama en çok burada rahat edecektik. Sadece istediğim eskisi gibi olmaktı. Sadece ben ve o. Evimize dönecektik.

Üzerimde durmasını en sevdiği siyah pantolonu giymiştim. Adımlarımı daha fazla hızlandırdım. Tahminimce Calum şu an da hayranlar ile fotoğraflar çektiriyordu. Kafamda ki kapşonu çıkarttım. Üstü açık siyah arabasını gördüm. Ağaçların yanında öylece duruyordu. Kocaman bir araba yolun oradan geliyordu. Her ihtimale karşı görünmemek için ormanlığa girerek kütüğün arkasında saklandım. Sessizliği dinledim, nefes alış verişlerimi dizginlemeye çalıştım. Heyecandan ölüyordum, bacaklarım titriyordu. En son böyle olduğumda Calum ile aynı sahnedeydim.

O gördüğüm araba geldiğim yoldan, giderken arkasından baktım. Ünlü insanların kullandığı arabalardan biriydi. Araba kapıların açıldığını belirten o 'dı dıt' sesini çıkartıktan sonra kafamı kütükten kaldırdım.

Calum gelmiş olabilirdi. Dudaklarımı yaladım. Kafamı yavaşça ağacım arkasından çıkarttım ve farların çıkardığı ışığa baktım. Nefesimi hızlıca verdim ve koşmaya başladım. Calum sırtında ki çantasını arka koltuğa atıyordu. Ayak seslerimi duymuş olmalı ki hemen kafasını kaldırdı. Beni gördüğü o an o kahverengi gözleri büyük bir ışık ile doldu. Gülerek kapıyı açtı. Daha hızlı koştum. O direksiyona otururken bende yanında ki koltuğa oturmak için kapıyı hızla açtım ve aynı anda kapattık. Arabaya bindiğim de nefeslerimi verdim. İkimizde karşıda ki dağ manzarasına bakıyorduk. Dudaklarımı yaladım; soğuk havada bedenim alev saçıyordu. Yutkundum ve o da aynı anda kalçasını biraz öne attı. Ona dokunmak istiyordum.

"Matilda?"

Dedi. O boğuk sesi beni ezdi ve geçti. Bu konserlerde ya da şarkılarda dinleyeceğiniz bir ses değildi. Bu anın büyüsü idi. Nefesimi verirken duyulmayacak bir şekilde fısıldadım. "Calum?"

Gözlerimi saçma dağ manzarasından alarak solumda duran Calum'a çevirdim. İkimizde birbirimize bakıyorduk. "Gitsek iyi olur."

Kafasını sallayarak anahtarı deliğe soktu. Gözlerini benden çektiğinde onun saçlarına baktım. Dolgun dudaklarını yüzünün her tarafından görebiliyordum. Onları öpmek istiyordum. Benim dudaklarımı kendinde hapsedecek kadar beni aralıksız öpmesini istiyordum. Sevişmemizden sonra ki kırmızı ve büyük dudaklarıma dokunmasını istiyordum.

Arabayı çalıştırdığında yavaş bir şekilde hareket ettik. Elini direksiyona koydu. O uzun kemikli parmaklarını bedenimin her yerinde gezdirmesini istiyordum. Ona olan arzum artıyordu. Elini vitese koymak üzereyken, fısıldadı.

"Ah Tanrım, gel buraya."

Sanki bu anı bekliyormuş gibi dudaklarına yapıştım. Dizlerimi koltuğa çıkarttım ve hafif bedenimi kaldırdım. Parmaklarını hızlıca kazağımın içine geçirdi. O soğuk parmakları bedenim ile temas ettiğinde, aramızfa kalabilecek tek şey yırtılmış birkaç kıyafet olacaktı. Beni bir tek hamlede kucağına aldı. Üst dudağını dişlerken gülüşünü, dişlerimin arasına sıkıştırdığım dudaklarından anlıyordum.

more and moreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin