Finale - prom (part I)

10K 713 246
                                    

"Bu görüntüye daha fazla dayanamayacağım." Babam eliyle gözlerini kapattı. Annem elbisemi düzeltirken, babama kahkaha atıyordum. Yüzü garip bir hal almıştı ve çok komik gözüküyordu.

"Charles," diye azarladı annem babamı. "Kız alt tarafı baloya gidiyor. Evleniyormuş gibi davranmasana."

Babam anneme karşılık vereceği sırada, annem ona kötü bir bakış attı ve babam sustu. Annemin elbisemi düzenleme işi bittiğinde beni elimden tutup aynanın karşısına geçirdi. Gözlerimi kısarak aynaya yansıyan görüntüme baktım. Farklı görünüyordum. Normalde makyaj bile yapmadığım için, yüzümdeki makyaj, açık düz saçlarım ve üstümdeki annemin siyah elbisesi beni olduğumdan farklı biri gibi gösteriyordu. Bu farklılık hoşuma gitmişti.

"Çok güzel oldun," diye fısıldadı annem saçlarım okşayarak. "Erkek arkadaşın seni çok beğenecek."

"Tabii beğenecek. Benim güzel kızımı beğenmemek o Gargamel'in ne haddine?" Babamın homurdanmasına karşılık gözlerimi devirdim. Calum kesinlikle onu sinir ediyordu. Ama bir yandan, onu sevdiğini de biliyordum.

Ve kapı çaldı.

Neredeyse heyecandan düşüp bayılacaktım. Calum gelmiş olmalıydı. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Acaba beni beğenecek miydi?

Annem hızla kapıyı açtı ve Calum gözüktü. Takım elbise giyinmişti. Saçlarını taramıştı. Her zaman olduğundan daha derli toplu gözüküyordu. Ama her zamankinden daha fazla yakışıklı değildi.

Annem onu içeri aldı ve içeri adım attığı an gözleri beni buldu. İlk önce gözleri kocaman açıldı ve beni baştan aşağı süzdü. Sonra gözleri gözlerime odaklandı ve kalakaldı. Ağzını açtı. Sonra geri kapattı. Bir şey diyemedi. Bu haline güldüm.

Anneme dönüp elindeki çiçek kutusunu ona verdi ve vakit kaybetmeden yanıma geldi. Bakışları tekrar üstümde dolandı. Gözlerindeki ifade kalbimi delip geçti. Onun daha önce bu kadar anlamlı baktığına şahit olmamıştım.

"Çok güzelsin," diye mırıldandı. "Benim olduğun için çok şanslıyım."

"Şunu gözümün önünde yapmayın." Babamın sesi, aramızdaki tüm romantizmi bozdu. Bakışlarımı babama çevirdiğimde, koltuğuna oturmuş gazete okuduğunu gördüm. Gece gece gazete okumak alışkanlıklarından değildi. Muhtemelen bizi görmezden gelmeye çalışıyordu.

Bir anda gazeteyi indirdi. Gözlerini Calum'a dikti. "Ayrıca kızımın senin olduğunu da nereden çıkardın? Benim sinirlerimi daha fazla bozmadan defolun şuradan."

Calum güldü. Ben de öyle. Annem ise babama dik dik bakıyordu. Onun hakkından gelebilen bir tek annemdi zaten.

Calum bana kolunu uzattı. Gülümseyerek koluna girdim. Sonraki birkaç dakikada annem bileğime Calum'ın getirdiği beyaz çiçeği taktı ve bir sürü fotoğrafımızı çekti.

Sonunda evden dışarı çıkabildiğimizde, mutluluktan ölmek üzereydim. Mezun oluyordum. Baloya gidiyordum. Hatta ve hatta baloya Calum Hood ile birlikte gidiyordum. Hayatım bundan daha mükemmel olamazdı.

Evin önünde hiçbir araba yoktu. Calum'a baktım. "Beni nasıl ve neyle götürmeyi planlıyorsun Calum?"

Bir anda, parlak bir ışık gözlerimi kamaştırdı. Ve buraya doğru gelen çekiciyi fark ettim. Kaşlarımı çattım. Ne oluyordu?

"Sorunun cevabını birazdan alacaksın," diyerek yanağıma bir öpücük kondurdu. Dikkatle buraya doğru gelen çekiciyi izledim. Çekici gelip bizim evin önüne park ettiğinde, şaşkınlıktan dilimi yutacaktım.

Çekicinin arkasında eski bir araba duruyordu. Ve bu araba kesinlikle sıradan bir araba değildi. Titanik'te Jack ve Rose'un birlikte olduğu arabaydı.

Hayretler içindeydim. Calum sırf mezuniyet balosu için filmdeki arabanın aynısını mı almıştı yani?

"İnanamıyorum!" diye bağırdım. Calum sırıtıyordu. "O baloya limuzinle gidecek kadar klişe bir adam değilim. Tabii arabayı çalıştıramadığımız için, çekici bulmak zorunda kaldık; o ayrı mesele."

Çekiciden inen Ashton, Luke ve Michael'ı sonradan fark ettim. Ashton dışında, ikisi de takım elbise giyinmişti. Ashton'ın neden takım elbise giymediğini sorgulayamayacak kadar şaşkındım.

"Romantiklik yapacaksın diye bizi köpek ettin şerefsiz," diye konuya girdi Ashton. Michael onaylayan bir ses çıkardı. "Koca lise balosuna çekici ile gidiyoruz, sikeyim."

"Şerif yok mu?" diye sordu Luke, eve bakarak. "Calum ofladı. "Şu salağı niye getirdiniz?"

Michael omuz silkti. "Peşimize takıldı."

Dördü aralarında saçma bir tartışmaya girdiler ve sonunda benim burada olduğumu hatırlayınca, sustular. Gülümsedim. "Sonunda."

Hepsi bir anda gözlerini bana dikti ve beni baştan aşağı incelediler. Hepsinin ağzından birkaç hayranlık nidası çıktığında, utanarak bakışlarımı yere indirdim.

Ashton, "Çok güzel olmuşsun," dedi kocaman bir gülümsemeyle. Michael onaylayan bir şekilde kafasını salladı. "Calum olmasa, sana asılırdım."

Luke Michael'ı dürttü. "Calum tarafından ciddi hasarlar almak istemiyorsan sus bence Michael."

Michael Calum'a baktı. "Sanki beni dövebilir de..."

Calum pis pis güldü. "Ne dövmesi, seni bir güzel beceririm."

Ashton Michael'ı çekiciye doğru itekledi. "Yeter bu kadar konuştuğunuz, hadi arabalara! Yetişmemiz gereken bir balo var."


Aston Martin // hoodWhere stories live. Discover now