-74-

10.7K 858 462
                                    

Öğretmenler odasının kapısında dikiliyordum. Amacım Bay Stamp'i yalnız yakalamaktı. Fakat ayakta beklediğim on dakika sonrasında, öğretmenlerin odayı boşaltmayacağını anlayıp yere çökmüştüm. Bay Stamp hep öğretmenler odasından en geç çıkan öğretmen olmuştu ve ben de onunla yalnız kalma şansımı değerlendirmeliydim.

Adını hatırlayamadığım matematik öğretmeni de odadan çıktığında, vaktin geldiğini anladım ve ayağa kalkıp içeri girdim. Bay Stamp sandalyesinde oturmuş biyoloji kitabı ile ilgileniyordu. Gözlüklerini takmış, bacak bacak üstüne atmıştı. Genç ve yakışıklı bir öğretmendi. Bu beni kesinlikle deli ediyordu. Onun bu kadar yakışıklı olması çok yakışıksızdı.

"Bay Stamp," diye seslendim. Başını kaldırıp bana baktı ve karşısında beni görünce gülümsedi. "Merhaba, Calum."

Gözlerimi devirdim. Bu herif neden bu kadar sempatikti?

"Size bir şey sormak istiyordum," dedim gülümsemeye çalışarak. Şu an gülümsemekten çok, üstüne atlayıp onu yumruklamak istiyordum da, her neyse.

"Evet Calum?" Kitabı ile ilgilenmeyi bıraktı ve bana odaklandı. "Seni dinliyorum."

"Malum, siz biyoloji öğretmenisiniz ve sorumu sizden başka kimse yeterince iyi bir şekilde cevaplayamaz."

Bay Stamp kaşlarını kaldırdı. "Sorunu sor."

"Mathilda'yla ilişkiye girerken prezervatif kullanmazsam onu hamile bırakma olasılığım yüzde kaçtır?"

Bu bir tuzak sorusuydu. Eğer beklediğim şekilde bir yanıt vermezse, buradan çıkıp giderdim. Kanmak veya kanmamak tamamen onun elindeydi.

İlk önce yüzü düştü. "Mathilda mı?"

Tuzağa düşmüştü. Ama ona kurtulmak için bir şans verdim. "Evet, Mathilda: Sevgilim."

"Mathilda ile siz... Şey. Sevgili misiniz?"

Kesinlikle tuzaktan kurtulmamakta ısrarcıydı. Cevabı verip olayın peşini bıraksaydı, kesinlikle onunla uğraşmazdım. Ama kaşınmıştı. Şüphelerimde kesinlikle haklı çıkmıştım.

"Neden bu kadar şaşırdınız?"

Ayağa kalktı. "Sevgilisiniz ve ilişkiye gireceksiniz?"

Dudağımı yaladım. "Bu konuyu bu kadar çok irdeliyorsunuz, çünkü?"

Bir an afalladı. "Anlamadım?"

"Mathilda'dan hoşlanıyor musunuz?"

Hayrete düşmüştü. "O benim öğrencim, ne münasebet?"

"O kibar dilini koparıp götüne sokarım," diye patladım birden. Kendimi bu kadar frenlemem bile bir mucizeydi.

"Calum, laflarına dikkat et. Mathilda'dan hoşlanıyor falan değilim. Saçmalama."

"Siktir." Yumruklarımı sıktım. "Sen bildiğin benim kadınımdan etkileniyorsun."

Dışarı bir nefes bıraktı. "Diyelim ki etkileniyorum, ne yapacaksın?"

Kahkaha attım. Bu kesinlikle sadistçe bir kahkahaydı. Filmlerdeki kötü adamlara yakışır cinsten bir kahkaha... "Öğretmen olman umurumda mı sence? Saygını da seni de sikerim."

"Mathilda zeki ve yetenekli bir kız Calum. Dünyada onu, senin dışındaki erkeklerin de fark edebileceğini unutmamalısın."

"Ha anladım, kaşı beni diyorsun."

"Hayır, Mathilda'nın farkına vardım diyorum."

Omuz silktim. "Sen bilirsin, ben memnuniyetle kaşırım."

"Calum, Mathilda etkilenilmeyecek bir kız değil ki."

Dişlerimi sıktım. "Sübyancı kelimesini kıçına damgalayacağım."

"Bak," dedi gülümserken. "Sakin ol. Ben sadece..."

Devam etmesine izin vermeden önünde bittim ve ona kafa attım. Eh, ne de olsa temiz bir dayağı hak etmişti, değil mi?


Aston Martin // hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin