-37-

14.6K 942 271
                                    

Mathilda küçük evlerinde, sadece sevdiği arkadaşlarını çağırdığı bir doğum günü partisi veriyordu. Biraz dans etmiş, arkadaşları ile eğlenmiş ve hediyelerini açmıştı. Mutluydu. Fakat bir yandan, Calum burada olmadığı için çok üzülüyordu. Ona âşık olmuştu ve o olmadan olmuyordu.

Arkadaşlarının yanından ayrıldı ve su içmek için mutfağa girdi. Bir bardağa su doldurup kafasına dikti ve hepsini içti. Bardağı mutfak tezgâhına koyup somurttu. Calum'ı düşünmekten kendini alamıyordu.

"Mathilda?"

O, her seferinde onu büyüleyen sesi duyduğunda Mathilda az kalsın düşüp bayılacaktı. Yüzünde kocaman bir sırıtmayla arkasına döndü ve elinde küçük bir paketle karşısına dikilmiş Calum'a baktı. Buradaydı.

Calum dolgun dudaklarını birbirine bastırdı. Endişeli ve biraz da heyecanlı görünüyordu. "Aslında buraya gelmeyip sana sadece 'dgko' diye mesaj atacaktım. Ama o zaman berbat bir arkadaş olurdum. Ve hediyemi düşündüm. Bunu sana mutlaka vermeliydim."

Calum Mathilda'ya yaklaştı ve elindeki paketi, beyaz elbisenin içindeyken gözlerini kamaştıran Mathilda'nın eline tutuşturdu. "Bunu sana bugün vermem gerekiyordu."

Mathilda elindeki pakete, sonra Calum'ın gözlerine baktı. Ve bir saniye bile beklemeden paketi yırtıp açtı. İçinde cam bir kutunun içine yerleştirilmiş Titanik'in biblo maketi vardı.

Calum dışarı derin bir nefes bıraktı. "Sana Titanik aldım."

Mathilda'nın gözleri dolmaya başlayınca, Calum'a bakmamayı tercih etti. Onun yanında ağlamak istemiyordu. Calum kendisine Titanik verdi diye ağlarsa, ona rezil olurdu.

"Söze nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum." Calum boğazını temizledi. "Seni arkadaşım olarak görmüyorum, Mathilda."

Mathilda dolan gözlerine aldırmadan şaşkınlıkla Calum'a baktı. Calum devam etti. "Aslında seni hiçbir zaman arkadaşım olarak görmedim. Bunu henüz fark ediyorum."

Calum elini kalbinin üstüne koydu. "Sen buradasın." Sonrasında işaret parmağıyla başına dokundu. "Ve burada." Yüzünde acı bir ifade belirmişti. "Oradan çıkmıyorsun. Bunun hep canımı acıttığını düşünürdüm. Ama asıl acıtanın oradan çıkmaman değil, seni oradan çıkartmaya çalışmam olduğunu anladım. Bu kadar geç olması ve sana bunu söylemekte hâlâ tereddüt ediyor olmamdan dolayı üzgünüm."

Calum gülümsedi. "Şimdi söyleyecek cesaretim var ve işte söylüyorum. Sana âşık oldum. Ve inan ki, şans eseri bir poker oyununda Titanik bileti kazanan, hayatının aşkıyla tanışan Jack Dawson'dan daha şanslıyım. Tanrı biliyor ya, başka bir dünyada hayatımda sen olmasaydın, tüm şanslarımı seninle olmak adına harcardım."

Mathilda tek kelime dahi edemedi. Calum da başka bir şey söylemeden orayı terk etti. Mathilda ilk defa kendini bu kadar garip hissediyordu. Hem uzun süredir ortada olan belirsizlikten kurtulduğu için mutluluktan ağlayacak gibiydi, hem de şiddetli fırtınanın yeni rahat bıraktığı bir deniz kadar durgundu.

Elindeki cam kutuya baktı ve daha önce fark edemediği, kutunun hemen üstünde duran küçük beyaz kâğıdı gördü. Kâğıdı eline aldı. Üstünde siyah mürekkeple tek bir cümle yazılmıştı:

Sen atlarsan, ben de atlarım.

*

Medyadaki gifte de göreceğiniz üzere, bu bölümün son cümlesi; Titanik'in vurucu repliklerinden sadece biri.

Ve Titanik'i, on yaşımdan sonra ilk defa ucunda ağlamak olsa da sırf bu bölümü yazabilmek adına yeniden izledim. KIYMETİMİ BİLİN ÇÜNKÜ O FİLM BENİ DELİ GİBİ AĞLATTI!

Aston Martin // hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin