-27-

15.2K 947 292
                                    

Bölüm Calum'dan...

*

"Uyuyordum, Calum!" diye bağırdı Luke telefondan bana. Telefonu kulağımdan uzaklaştırarak bağırmasının kulak zarımda oluşturacağı hasarları önlemeye çalıştım. Sonunda sakinleştiğine emin olduğumda telefonu tekrar kulağıma dayadım. "Siktirme belanı, burada düzgün bir soru sorduk cevap ver."

"Sorduğun soru da normal bir soru olsa..."

"Gayet normal."

İç geçirdi. "Haklısın, bana kız arkadaşının sana iki saat yirmi bir dakikadır mesaj atmadığını söyleyip bunun neden olabileceğini sormak çok normal bir şey."

"O benim kız arkadaşım değil." Saatime baktım. "Ayrıca iki saat yirmi iki dakika beş saniye oldu. Altı, yedi, sekiz..."

"Bana ne Calum, bana ne?" Bir şeyleri devirme sesi doldu kulağıma. Bana çok sinirlenmiş olmalıydı. Uykusundan uyandırılmayı sevmiyordu.

"Ben Mathilda'nın yerinde olsam, sana mesaj atmayı bırak yüzüne bile bakmazdım."

"Ama değilsin."

"Tanrıya şükür!"

"Tamam birader, senden bir bok olmaz. Kapa telefonu başkasına danışacağım."

Luke ağzında bir şeyler gevelerken içeri annem girdi. Elinde poşetlerle mutfağa doğru ilerlerken salondaki koltukta uzanan bana baktı. Gülümsedi.

"Calum karşı eve Richard ve annesi tekrar taşınıyor," diye haberini verdi hemen. Kafamı salladım. Richard ibnesiyle ilgilenmiyordum. Tabii annem konuşmaya devam etti. "Mathilda da onlara yardım ediyordu."

Az kalsın koltuktan düşüyordum. Luke bunu duymuş olacak ki, kahkaha atmaya başladı. "Sen kızın üstüne bir soğuk su iç bence, Richard ile aynı evde çok uzun yaşamaz. Oksijeni sömürür o."

"Siktir," deyip telefonu kapattım ve karşıdaki koltuğa attım. Demek Mathilda Richard'a yardım etmeyi benim mesajlarıma cevap vermeye tercih ediyordu.

Richard'ın kafasını kesip insanlara ibret olsun diye saat kulesinden sallandırmak vardı, ama hapishaneye girmek için fazla yakışıklıydım. Yazık olurdu bana.

Kendimi koltuktan atıp hızla evden çıktım. Karşılaştığım manzara şok ediciydi. Richard Mathilda'nın kucağında tuttuğu karton kutuyu aldı ve ona göz kırptı. Mathilda ise gülümsedi.

Hangi ara oraya gittim, hangi ara Mathilda'yı kendime çektim bilmiyorum. İçimdeki sahiplenme duygusu kabarmış, taşıyordu. Ve Richard'ı bayılana kadar dövmek istiyordum.

"Selam Richard," diyerek zorla gülümsedim. Bana kaşlarını çatarak baktı ve elindeki kutuyu köşeye bıraktı. "Selam Calum. Burada ne işin var?"

"Ne o, varlığımdan rahatsız mı oldun?"

"Hiçbir zaman senden rahatsız olacak kadar farkına varmadım, kusura bakma."

Mathilda'ya baktım. "Bu bana laf mı soktu?" Richard'a döndüm. "Sen bana laf mı soktun?"

Richard gevşekçe sırıttı. "Ne haddime?"

"Benim sınırlarımdasın Richard. Arkadaşlarımı kendine arkadaş seçme. Özellikle Mathilda'yı hiç kendine arkadaş seçme."

Mathilda şaşkın şaşkın etrafa bakıyor, olan biteni idrak etmeye çalışıyordu. Normal bir an olsa, bu haline gülerdim.

"Merak etme," dedi Richard. "Mathilda arkadaş olacağım bir kız değil zaten. O daha çok, sevgili olunası bir kız."

Dişlerimi sıktım. Benim inadıma yapıyordu. Mathilda'ya olan ilgimin hep farkındaydı ve beni uyuz etmeye bayılıyordu. Bana karşı onu kullanması beni deli ediyordu.

Mathilda'yı kolundan tutup peşimden sürüklerken Richard'a hareket çekmeyi ihmal etmedim. Mathilda, şaşkın şaşkın peşimden geldi. Onu evime sokup sertçe kapıyı kapattım.

Ona baktığımda, kaşları çatıktı. "Az önce ne oldu?"

"Onu bunu boş ver Mathilda," diye çıkıştım. Saate baktım. "İki saat, yirmi sekiz dakika, otuz altı saniyedir neden mesajlarıma cevap vermiyorsun? Açıkla."

Hayretle yüzüme bakınca ofladım. Kendine gelmesi uzun zaman alacaktı. 

Eh, zamanım vardı.

Aston Martin // hoodWhere stories live. Discover now