Otuz Sekizinci Bölüm/Hamiş

292 16 48
                                    

"Lan amca oluyorum amca!" diye bağırdığında Ahmet elinden zor kurtulup, "He inanır mısın ben de baba oluyorum!" demişti.

Daha sonra heyecan üzerine heyecan eklenerek, yemeğe geçmiştik.

--------

"O portakal suyunu içmelisin hemen!" Ahmet'in ikaz dolu sesiyle gözlerimi devirdim ve derin bir nefes aldım. İki aydır tepemdeydi, ne yediğime içtiğime benden daha çok dikkat ediyordu.

Kaç defa bu konuda tartışmıştık ama pes etmeye niyeti yoktu.

"Ahmet, doydum." dedim sakin ama net bir sesle. Tabi o bunu umursamadı. Elindeki kahvesinden içerken, son attığı videonun yorumlarına bakıyordu. Hamile olduğumu duyurduğumuzdan beri videoların ana başlığı buydu. Geçen gün de bebek eşyalarını incelediğimiz bir video çekmiştik.

Henüz cinsiyeti belli olmadığından sadece odası için aldığımız cinsiyet belirtmeyen şeyleri incelemiştik.

"Doyman beni zerre ilgilendirmiyor. Vitamin eksiğin var." Oflayarak portakal suyunu içmeye devam ettiğim esnada elinde poşetlerle Sıla eve girdi. O hala düğün alışverişiyle uğraşıyordu. Poşetleri girişe bıraktı ve kendini koltuğa attı. Ahmet bakışlarını laptoptan çekmiş ona bakıyordu. Ben de bir elim karnımda bir elim bardakta portakal suyumu içiyordum.

"Öldüm." dedi Sıla derin bir nefes verirken. "Kocan olacak hayırsız nerede?" dedi Ahmet, nişan olduğundan beri Berkay'a olan kini iki katına çıkmıştı. Sıla göz devirdi. "Beni bırakıp damatlık provasına geçti." dediğinde Ahmet göz devirdi.

"Senin gelinlik provan ne zaman? Ben de geleceğim bu sefer." dediğimde gülümsedi. "İki gün sonra ve gelmen lazım zaten, emin olamıyorum bir türlü." dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Ahmet'e çaktırmadan dibinde az bıraktığım portakal suyundan uzaklaştım ve koltuklara geçtim.

Geceleri mide bulantısından doğru dürüst uyuyamıyordum. Koltuğa uzandığımda gözlerime ağırlık çökmüştü.

Gözlerim kapanırken Sıla'nın, "Gece uyumadı mı yine?" dediğini duydum. Ahmet, "Hayır, dönüp durdu sabaha kadar." derken Sıla kıkırdamıştı. "Bu sıralar sürekli gündüzleri uyurken buluyorum Feride'yi. Normal değil." dediğinde Ahmet de ona gülmüştü.

Uyku tatlı tatlı gelirken, onları dinlemeyi bırakıp uykuya daldım.

(bu kısmı yazıp uyudum gece devam ediyorum)

Uyandığımda odamdaydım. Üzerim örtülmüştü. Saate gözlerimi iliştirdim. 13.40
Kaç saattir uyuyordum ben?

Üzerimden yorganı kaldırıp, yoğun tuvalet ihtiyacıyla tuvalete geçtim.

İşimi hallettikten sonra terlediğim için üzerimi değiştirdim. Triko bej eşofmanımın üzerine beyaz bir crop giyip, üzerine de eşofmanla takım olan hırkamı giydim. Saçımı ev topuzu yapıp, gözlüğümü taktım. Parfümümden iki fıs sıkıp aşağı indim.

İnerken elim istemsiz karnımdaydı. Merdivenleri bitirdiğimde Sıla'nın televizyon izlediğini, Ahmet'in de telefonuna baktığını gördüm.

"Selam." diyerek Sıla'nın yanlarına oturdum. Ahmet içtiği sigarayı, beni görür görmez söndürmüştü. Bu halini görünce gülümsedim. O da ona gülümsediğimi fark etti, gözünü kırparken son dumanı da dışarı doğru üfleyip içeride kalan duman eliyle dağıttı.

"Günaydın." dedi Sıla gülümseyerek. Yerime iyice yerleştikten sonra, "Günaydın." dedim. Ahmet, "İyi uyudun mu güzelim?" dediğinde gülümsedim. "Uyudum, uyudum. Ama uyurken sanırım maraton koştum. Kurt gibi açım şu an." dediğimde Sıla güldü. "Yemek yiyip yatmamış mıydın?" dediğinde gülümsedim. "Vallahi ben iki kişilik yaşıyorum bu hayatı." dediğimde Ahmet güldü.

Ateş Hattı-AhFer-Where stories live. Discover now