On Altıncı Bölüm/Uludağ

555 40 60
                                    

"Olacağımızdan siz nasıl bu kadar eminsiniz?"  dedi Feride.

"Olacaksınız çünkü."  dedi Şeyda.

Bir iki saat daha konuştuk ve sonra onlar gitti. Biz de yattık.
_______

Klip yayınlanmıştı ve kutlamasını yapmıştık. Şimdi koca bir ekip Uludağ'a kar tatiline gidiyorduk. Bavullarımızı hazırlamıştık ve yola çıkmıştık. Ahmet arabayı sürerken Sıla ve ben şarkıları değiştirip eşlik ediyorduk.

Çok kalabalıktık ve çok eğlenceli olacaktı. Birkaç saatin sonunda Bursa'ya girmiştik. Hızlıca Uludağ'a doğru yola çıktık. Otele yerleşecektik.

Resepsiyondaki abi"Odalar iki kişilik. Herkes biriyle kalabilir."  dediğinde Sıla'nın koluna yapıştım. Ahmet de Hasan'la kalacaktı. Sabahtan beri bakışıp duruyorduk. İki gün önceki konuşmadan sonra ondan hoşlandığıma emin olmuştum.

Sıla'yla ben odamıza çıkarken onlar da hemen yanımızdaki odaya yerleşmişlerdi.

"Ay odanın manzarası çok güzel."  diyerek balkonun kapısını açtım ve balkona çıktım. Eş zamanlı olarak yan balkona da Ahmet çıkmıştı.

"Selam."  dedim sakin bir ses tonuyla.

Sigarasından bir duman aldıktan sonra bana bakarak üfledi. "Selam."  dedi.

"Beğendiniz mi odayı?"  diye sordu.

"Evet, siz?" diye sordum.

"Evet güzel. Beğendim." dedi. Gülümsedim ve kaldım. O esnada rüzgar esmesiyle saçlarım uçuştu.

"Gir içeri soğuk hava." dedi. Başımı sallayıp içeri geçtim.

Sıla banyodan çıkıyordu. "Kimle konuşuyordun?" dedi.

"Abinle balkonda karşılaştık da onunla konuşuyorduk." dedim bavulumu açarken.  "Hmm, konuşun bakalım, konuşun." dedi ve 'ayh' gibi bir ses çıkartarak valizini açtı.

Eşyalarımızı birbirimize göstere göstere, kombin yapa yapa dolaba yerleştirdik 4-5 gün buradaydık.

Eşyaları yerleştirme faslı bittikten sonra yemek için hazırlandık.

Ben kalın bir pantolon, üzerine kazak ve montumu giydim. Şapkamı ve atkımı da taktıktan sonra hazırdım.

Sıla da aynı kombini farklı renklerle yapmıştı. İkimiz de aynı anda dudak koruyucumuzu sürmek için aynaya eğildik ve gülerek sürdük.

Tam o esnada kapı çaldı.

"Ben bakarımm!"  dedim ve kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda Ahmet, Mert ve Hasan kapıda dikiliyorlardı. Üzerlerinde kalın kalın kıyafetler vardı. Ama bir tek Ahmet'te atkı yoktu.

"Hadi kızım. Kaç saat oldu sizi bekliyoruz."  dedi Ahmet.

"1.'si bana kızım deme, 2.'si senin atkın nerede, 3.'sü geliyoruz az sabredin!"  dedim. Mert gülerek, "Aman da aman merak da edermiş!"  dediğinde dönüp ona baktım. Ellerini teslim olur gibi kaldırdı.

"1.'si tamam kızım demem, 2.'si atkımı unutmuşum ne kızıyorsun, 3.'sü ağaç olduk, kök saldık birazdan meyve vereceğiz."  dedi Ahmet.

"Tamam gelin içeri."  dedim ve kapıyı ardına kadar açtım. Sıla çantasına bir iki şey atıyordu.

Ben de dolabımı açıp dolaptaki yedek atkılarımdan birini çıkarttım. Siyah olanı seçip, Ahmet'in boynuna astım ve önünü kapattım.

"Üşüteceksin." dedim ve arkamı dönüp küçük çantama koruyucu kremlerimi aldım.

Ateş Hattı-AhFer-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin