ᥫ᭡ 38- Sene Sonu Neşesi

54 8 1
                                    


Acil medyadaki fotoğrafın tam haline bakmalısınız cok tatliii

(Burayı biraz sey yazacagim ehehehe...)

Adamın kesik nefeslerini duyuyordum, benim yüzüme vuruyordu derin, sıcak solukları. Kaşlarım çatılmıştı bir süreden sonra ve elim yanağını okşuyordu onun..
"Minho tamam.."
Ondan zorla ayrıldığımda ve somurtkan bir suratla yüzüne baktığımda bana 'ne var?' der gibi bakarken belime sardığı kolunu sıkarak iyice kendine çekmişti beni. Bense ona durmasını söyler gibi başımı sallıyordum.
"Yeter"
İtiraz edeceği sırada kedi gözlerini ve büzdüğü dudağını görmezden gelerek zorla çıktım kollarının arasından, eve geldiğimizde bana gösterdiği banyosuna gittiğimde ve kapı açık halde aynada yüzümü incelediğimde takip etmişti beni.

"Şerefsiz!..Kıpkırmızı olmuş dudağım gerizekalı!"
"Dudağının sorumlusu ben değilim Jisung!"
"Kes sesini!"
"Hani bana izin vermiştin? Bu tepki ne şimdi?"
"Bana hiç öyle itiraz etme, geçmez de bu şimdi.."
"Niye bu kadar agresifsin Jisung?..Bağırmasana!"
Çocuk şimdi merakla bakıyordu bana ama ben geldiğimizden beri çok gergindim nedense, bir his beni çok rahatsız ediyordu. Şimdi de gerginliğimi Minho'dan çıkartıyor olmalıydım, anlaşılan teselli etme şekli beni tam olarak yatıştırmamıştı.
Gözlerim açık bir şekilde yüzüne dönüp bağırmıştım ona bütün gücümle..
"Büyükannemi kaybettim amına koyayım!? Nasıl olmamı bekliyorsun!"
"..." hiç birşey dememesine ve bana öylece bakmasına karşı gözlerimi kapatarak derin bir nefes verdim, şimdi onu da yakıyordum kendi sinirimin içinde.

Bana tek bir laf etmediğini farkettiğim sırada gergin halimden kurtularak düşünceli bir şekilde yanına yaklaşmış ve ellerimi beline dolayıp başımı koymuştum göğsüne. Gözlerim belli bir yeri izlemiyordu, öylece dalıp gidiyorlardı sadece düşüncelerin içinde..
O ise sadece elini başıma götürerek parmaklarını saçlarıma sokmuş ve sevmişti bir süre tellerimi, onu daha fazla zor durumda bırakmamak için ayrıldım bedeninden ve sıcağından.

"Okulu ziyaret etmeliyiz." durgun sesimle onun evinin içinde birlikte kaldığımız odaya adımladım, o ise yine bıkkın bir ifadeyle cevap vermişti bana.
"Belge felan alamıyoruz zaten, bu umursamazlıkla devamsızlık yazılmıştır çok."
"Umurumda mı sanıyorsun? Dersleri düşünecek halim yok.."
Ona ters ters bakarak geri başımı yere eğmiştim ve kucağıma almıştım gözleri hafif açık olan bebeği, o ise ellerini beline koymuş bakıyordu dağınık saçlarıyla bana.
"Ah..Sen ve bebeğin."
"Bebeğimiz, Minho."
"Doğru.."
Pürüzsüz ve temiz yüzüne masum bir gülümseme eklemişti aniden, daha sonraysa sırıtmasını saklayarak arkasını dönmüştü.

Peşinden giderken ne yapacağını merak ediyordum, istemsizce kollarım da hafif sallanıyordu. Oturma odası dediği düzgün odadan siyah kanepelere doğru yürüyüp oradan bir tane şal getirmişti üzerime, onu sırtıma ve kollarıma örttüğünde sadece ona baktım gözlerimde oluşan kalp şeklinde parıltılardan emin olarak. O ise eliyle benim kolumdan tutarken aniden hızla yüzüme eğilmiş ve küçük bir öpücük bırakmıştı dudağıma, değdirmişti sadece. Bense iyice koluma girmesine izin verdim küçüğü tek kolumda taşıyıp başını omuzuma yerleştirmişken.

Dışarı çıktığımızda temiz havayı çekmiştim içime, evinin olduğu yer gerçekten güzeldi, tabii bu sokaklar bana tanıdık geliyordu. Onu beklediğimde anahtarıyla kapıyı kitlemiş ve bir çırpıda yanıma ulaşmıştı, birlikte yürümeye başladığımızda susmuştuk bir süre o sokağı geçerken. Okula giden yola doğru ilerleyecekken başka işlek bir caddeye çıkmıştık ve orada açmıştı Minho ağzını.
"Bang Chan diye birisinden bahsetmiştin?"
"Neden merak ettin?"
"Benden önce en yakın arkadaşın olduğuna göre nasıl birisi olduğunu merak ediyorum.."
"Aslında abim sayılırdı, yaş farkımız vardı. Onunla sadece arkadaş olduğumuzu ve.." cümlemin devamını getirecekken istemsizce gözlerimdeki bakışlar koyulaşıyor ve sesim boğuklaşıyordu.
"Onu nasıl öldürdüğümü hatırlıyorum. Gerisi yok, kim olduğunu bile unuttum."

缘分: YUÁNFÈN -Minsung (Mpreg)-Where stories live. Discover now