ᥫ᭡ 32- Nefret Ettiğin Adamdan

63 9 1
                                    


Elim yine net gözüken camın üzerinde, parmaklarım hafif kırık biçimde duruyordu buğlu gözlerim içeriyi seyrederken. Yorgundum ve derince nefes vermekten başka bir şey yapamıyordum, sadece içimdeki sıkıntıyı bu şekilde dışarı vurmamla bakıyordum pencere arkasındaki minik bebeğe. Orada durmaktan asla sıkılmamıştım ve hiç sıkılmayacaktım da o bebeği izlerken, yine de ona karşı samimiyet kuramıyordum ya da kabul edemiyordum kendimi böyle.

İki gün önce gece hastanede tanıştığım insanlarla kısa sürede yakınlaşmış ve onlarla hasta olsak bile eğlenmiş, gülmüştüm. Çenem gülmekten ağrıdığı vakit gerçekten gülmenin ne demek olduğunu bu zamana kadar unutmuş olduğumu farkettim, sadece kendi kafamdaki seslere odaklanmış olduğumu. Bu zamana kadar onun varlığını da hissedemememin normal olduğunu öğrenmiştim, yaşım bu duruma göre fazla küçük olduğu için karnımın gerçekten bir bebek taşıyormuşum gibi büyümesi olanaksız bir şeydi.

Sadece kilo aldığımı sanmıştım, sadece kilo aldığımı düşüneceğim kadar büyümüştü, ya da gerçekten ben aptaldım da farketmemiştim bunu.

Belki başka bir durumda karşılaşsaydım Minho'yla, o zaman belki daha mutlu olurduk ikimiz de. O zaman herşey daha sağlıklı olurdu ya da gerçekten aramızda olan bir çocuğun psikolojisini etkilemezdi geçmişim. Ne yaparsam yapayım elimin kanının silinmeyeceğini biliyordum, sayısız insan öldürmüştüm onlarla, nasıl masum bir ebeveyn olabilirdim ki?

Bunları düşünürken saat daha sabah altı civarıydı ve herkesten önce uyanıp ses etmeden gelmiştim bu odaya, ironik olan şeyse minik bebeğin diğerlerine göre tıpkı benim gibi sabahın köründe gözlerini açmış olmasıydı. Elim hala cama dayalıyken anında başka bir elin sıcaklığı ısıttı soğumu, omuzuma ise soğuk ve yumuşak bir nefes vuruyordu hafif ürkmüşken. Daha sonra kemikli ve damarları gözüken elini benim elimin üzerine koyan kişiye bakmak istedim ama başımı döndüremeden o hızlıca yanıma gelmişti ve içeriye dikmişti gözünü.

"Neden geldin? Gitsene."
"Merak ettim."
"Kimi merak ettin?"
"Anlarsın, seni ve onu.."
"Seni yanımda istemiyorum Minho, onu da istemiyorum. Rahat bırakın beni."
"Sana bu kadar yakınken nasıl uzağında kalacağım peki?"
"Ben kargaşa çıkartmadan siktir git buradan, gözükme gözüme."
"Böyle yapma Jisung, üzülüyorum."
Artık sinirlenmiş ve yüzüne dönerek sinirimi ona da gösterip bağırmıştım yumruğumu sıkarken.
"Üzül orospu çocuğu! Umarım daha çok üzülürsün!.."
Boynumdan başlayan kızarıklık yüzüme ulaşmış ve damarlarım belli olmuş olmalıydı serum askısını avucumda sıkarken.

Ah, pes etmiyordu bu çocuk.
"Bugün hastaneden çıkışını yapacakları için gelmiştim."
"Seni ilgilendirmeyen konularla uğraşma."
"Beni nasıl ilgilendirmez Jisung?"
"Bu böyle olmayacak!.."
Derin bir nefes verip kendimi sakinleştirmeyi denedim ve bir çırpıda güçlü bir hareketle onu kolundan çekiştirip peşimde sürükledim. Minho da böyle bir şey yapmamı beklemiyor olmalıydı ki şaşırmış ve yürümüştü sadece, bense askıyı taşımak zorlandığından kolumdaki iğneyi sertçe koparıp devam ettim. Sonunda, ikimizi de denizin hemen kıyısında olan hastaneden çıkarmış ve temiz hava alarak kayalıklara oturmuştum.

Rüzgar yüzümüze vururken havanın beni yatıştırdığını farkettim ve Minho'nun hoş kadife sesi de kulaklarımı doldurdu nazik bir dokunuşla.
"Özür dilerim."
İkimiz de birbirimizin yüzüne bakamıyorduk, denizin ufuklarında gezerken gözlerimiz ben sinirden gülmeye başlamıştım.
"İnanamıyorum Minho, senden bir bebeğim var ve lise çağındayım."
"..."
"Gerçekten, ikinizi de nasıl kabul edeceğim ben?"
"O evde ne işin vardı?"
Bu sefer bir süre ben susmuştum çünkü hiç beklemediğim bir soru yanıltmıştı aniden netleşen tonuyla.
"Ben gitmedim oraya, kiralık katilin işi hepsi."
"Nasıl?"
"Sence bunu düşünmenin sırası mı Minho? Adamın teki beni kaçırıyor ve ben bilmeden o evde doğum yapıyorum, üstelik en yakın arkadaşımdan olan bebeği...Ah devamını getiremiyorum bile, ikimizi neye sürüklediğinin farkında mısın?"

缘分: YUÁNFÈN -Minsung (Mpreg)-Where stories live. Discover now