ᥫ᭡ 21- Say Goodbay

92 18 3
                                    


Sokak ışıkları yüzüme vururken mutlu ve dardan kurtulmuş gibi hissediyordum ve mutluluğumu da saklamıyordum, sevimli gülümsemeler sunuyordum gözleri yolda olan Minho'ya. Eun-Ho'yu gerçekten bir köşede bırakmış ve beni eve götürebileceğini söyleyip sanki benle ilgilenmiyormuş gibi yapmıştı, ama içini bilirdim ben onun içini!

Sarı ışıklar onun da ara ara yüzüne ve kollarına vururken düşündüm bir anlığına bir insanın teni daha ne kadar pürüzsüz ve beyaz olabilir diye? Damarlarında aktığı kanla zıtlık taşıyan teni ve kollarında çıkan o damarları, beni bakmaya zorluyordu ona.
"Bir kez olsun öldüğünü görebilseydim.."
"Damarındaki kanın ortaya çıkıp yavaşça kanamasını, görmek istiyorum."
Bir şey dememiş ve susmuştu kadifemsi çıkan yorgun sesime, bense artık gözümü ondan alıp yola dönmüştüm sonunda.
"Seni öldürmek istiyorum Minho."
"Diğerleri gibi mi?"
Anlayışı çıkan sesi tıpkı bir bebekle konuşuyormuş gibi değişip duruyor, tonu sona doğru yükseliyordu.
"Hayır, diğerleri önemsizdi. Yani.."
"Beni o kadar seviyorsun ki sevgini bünyene sığdıramayıp öldürmek mi istiyorsun yani.."
"..."
Bir süre sussam da dediği şeyi bir kaç dakika düşününce kızarıp bağırmıştım üstünü kapatmak için bahsi geçen 'sevgi' konusunu.

'Aranan ve yakalandığı düşünen seri katil aslında kiralık olduğunu söyleyince polisler olaya bir daha göz attı. Şimdi ise kiralık katil hapisten kaçmış, sokaklarda dört geziyor. Dikkatli olun.'
Kulaklarımızı dolduran bu şüpheci ses arabadan geliyordu, bir an tedirgin olmuştum ve Minho'ya yalvarır gibi bakmadan edememiştim. O ise gözleri yoldayken hızlıca ara ara benim yüzüme dönüyor ve teselli etmeye çalışıyordu beni dolan gözlerimi görünce..

Ama bilmiyordu ki, benim endişem kendim değildi. Onun yaralanmasından korkuyordum deli gibi.

Arabayı bir kenara çekmesini rica ettiğinde ilk başta neden diye sorsa da dediğimi tekrarlayarak onu ikna ettim. Sonuçta araçtan inmiştik ve yanyana yürüyorduk hava karanlık ve soğuk olmasına rağmen.
"O nereden çıktı?"
"Üzümü ye bağını sorma."
"..."
"Yakalanmayacağını biliyorsun değil mi? Bugüne kadar işini en temiz yapanın sen olduğunu biliyorsun."
"Bana kızgın değil misin?"
"Neden olayım?"
"Beni pavyonlardan topluyorsun yani..."
Cümlemin devamını getirmeden sesim git gide kısılarak korkuyla yüzüne baktığımda başını yere eğmiş 32 dış sırıtıyordu çocuk eğleniyormuş gibi.
"Yani en yakın arkadaşını.."
Demek istediğimi sonlandırdığım ve 'arkadaş' kelimesini duyduğu gibi gülüşü silinmiş, ciddi bir hal takınmıştı aniden. Daha sonra bana kızıyormuş gibi yapmayı denese de bunun sadece moralini bozduğumdan suçlu birisini aradığı için yaptığını ve gerçekten sinirli olmadığını anlamıştım.

Çenemi kapatıp ellerim cebimde öylece yolda yürürken karşımda ne var pek dikkat etmiyordum, zira Minho'nun da çok umrunda olmadığı belliydi çevrede neler döndüğü. Fakat başımı kaldırıp ileriye baktığımda ve yanımızdaki binanın kenarında gecenin karanlığından başka bir karaltının oynaştığını görünce kaşlarım çatıldı.
Bir süre gözlerimi orada tutsam da birşey görmeyince yanlış gördüğümü düşünüp tekrar önüme dönmüştüm ve Minho da bana dönmüştü yüzünü.
Mutlu gözükmeye çalışıp ona baktım güler yüzle yanaklarımı şişirerek, şirinlik yapmaya çalışarak.

Ama keşke eş geçmeseydim o gölgeyi..

Siyah gölge gözümü açıp kapattığım gibi birden önümüze çıkmış ve anında Minho'nun yakınına gelmişti nefesini duyacak kadar. Yüzümdeki mutluluk gittiğinde ve ifadem endişeye büründüğünde Minho'nun yüz ifadesinden ne olduğunu anlamaya çalıştım. Gözleri doluyordu, ağzı hafif açıktı ve dudakları titriyordu, derince yutkundu ama vücudu titremeye başlamıştı bundan sonra. Tabii, artık yere değil tam karşısında uzaklara biryerlere bakıyordu ama buğluydu gözleri..

缘分: YUÁNFÈN -Minsung (Mpreg)-Where stories live. Discover now