ᥫ᭡ 23- Unutulanı Hatırlat

92 14 0
                                    


Ellerim cebimde yürürken hava iyice kararmış ve soğumak yerine ılık bir esinti katmıştı kendine, bu sefer hiç bir şey düşünmeden gitmek istiyordum. Bir sorunla karşılaşmadan gelecekte neler döndüğünü çözmek istiyordum, sürekli soru işaretleri vardı kafamda.
Düşünmekten vazgeçip öylesine bomboş yürümeye daldığımda tanıdık bir sokağa denk gelmiştim, buralar labirent gibiydi ve ben bu labirenti çoktan ezberlemiştim bile. Kimin hangi yoldan çıkacağını, nereye gideceğini bilirdim. Şimdi geldiğim sokakta çıkmaza giriyordu, sağ tarafımdaki yoldan devam edip duvarın sonunu görmeye gittim. Evleri teker teker geçerken hepsinin neredeyse yıkık dökük olduğunu, içlerinde çok fazla kişinin yaşamadığını farkettim.

Fakat beni bu eski püskü evlere bakmaktan alıkoyan şey sessizliğin içinde aniden telefonuma gelen bildirim sesiydi. Bildirim sesi kulaklarımda yankılanmışken bu saatte kimin bana ulaşacağını düşündüm ama aklıma kimse gelmemişti. Tedirginlikle mesajlarıma girdiğimde o gezide grup kuran, herkesin numarasını bilen ve aramızdan birisinin katil olduğunu öğrenen bilinmez kişinin özel olarak mesaj attığını gördüm bana. Doğru, sırrımı bir tek o biliyordu ve okulda kameralara yakalandığımda da kulaklarımda onun sesi dolanmıştı fısıltı halinde, o serseri kaçık herif olabilir miydi!?

Ciddi bir yüz ifadesiyle bana attığı videoya göz attım, ilk başlarsa hiçbir şey anlamamıştım çünkü karanlık bir sokaktan başka bir şey görmüyordum. Fakat birden hafif bir ışık orada olanları görmemi sağladığında titredim olduğum yerde, bayılmamak için zor tuttum kendimi.
Genç bir çocuk elinde metalinden kan damlayan bir bıçakla sarhoş bir adamı tehdit ediyordu, siyah maske ve şapka takıyordu. Üzerinde eski siyah bir hırka vardı. Daha sonra birisi gelerek çocuğun ağzını kapatıp ses çıkarmasını engelliyordu ve çevik hareketlerle onu götürüp kadrajdan çıkartıyordu. Çığlıklar ve bağırış seslerinin dolu olduğu bu karanlık video ise bir duvarın arkasından çekilmişti belli ki..
Sonrasında gelen mesaj tüylerimi ürpertti ve mıhlandım orada.
"Onun kim olduğunu merak etmiyor muydun? Uzun süredir keyfini bozmuyorum ama artık öğrenmelisin.  Bebeğin ebeveynlerini öğrenmesi lazım."
Aklım karışıyordu, ne bebeği, ne ebeveyni?..Düzgün düşünemiyordum sanki, hatta düşünmeyi bile bırakmış öylece ekrana bakıyordum. Yazdığı mesajdan bir gram bir şey bile anlamamıştım ve bunun üzerine hiç durmadan fotoğraf atmıştı.

Tir tir titreyen parmağımla fotoğrafa dokunup onu büyüttüğümde, elimdeki telefonu yere fırlatasım ve parçalayasım geldi. Bunun kendi hayal ürünüm olduğunu ve birilerinin bana eşek şakası yapıyor olmasını diledim, gözlerimi açtım ve kapattım. Derin nefesler verdim ve aldım, ama fotoğraf yine aynı fotoğraftı. Kısa mor saçları vardı, yüz hatları keskindi ve kaşları çatıktı, etrafa tehditkar ve ürkek bakışlar atıyordu. Bir melek kadar pürüzsüz ve temizdi teni, benimse gözlerim dolmuştu onu böyle bir fotoğrafın içinde gördüğümde. Böyle bir hale büründüğünü gördüğümde yerimde titremiş ve sendelemiştim sanki vurulmuş gibi, bir yanım 'montaj' diye sorgularken üzerine gelen mesajlar canımı yakıyordu.
"Düşen bıçağın, masken, şapkan hatta çantan bile onun evinde. Minho'nun evinde saklı hepsi."
Yüreğimi derinden dağlayan mesaja inanmak istemesem de sürekli onun evinde gördüğüm kan lekeli çantayı ve sakladığı bıçağı hatırlıyordum.

Hatta artık yaşadığım şoktan çıkmış, ona kızıyor bile olabilirdim.

Neden yapmıştı? Bu kadar güzel bir arkadaşlığımız varken neden bana bunu yapmıştı? Üstelik bunca zaman ona güvenmiş, ne biliyorsam hepsini anlatmıştım teker teker. O da yetmemiş bir de sanki bilmiyormuş gibi davranmıştı, benim psikolojimin bozulduğunu görse ve bilse bile bunu Minho yapmıştı.
"Hataydı, ona güvenmek hataydı.."
İçimden söylenirken elimdeki telefonu sinirle cebime koydum ve nereye gittiğimi umursamayarak ilerledim daha çok. Fakat bu sefer de yürümemi kesen şey karşıma çıkan siyah bir silüetti.

缘分: YUÁNFÈN -Minsung (Mpreg)-Where stories live. Discover now