*

6K 276 19
                                    

Hayatımın bir günde bu kadar değişeceğini söyleseler hiç düşünmeden kahkaha atar ve oradan uzaklaşırdım ama olmuştu. Berk ile karşılıklı sandalyelere oturmuş birbirimize gözlerimizle cilve yapıyorduk ve bu rüya değildi. Gözleriyle gözlerimin içine bakıp gülümsüyordu. Sanki gözlerini çekse benim ortadan kaybolacağımı zannediyordu. Aynı benim gibi.

"Eee ne çalıyoruz?" Yağmur'un sesini duyuyordum ama gözlerimi Berk'ten çekip ona bakamıyordum. Mert ile Yağmur böyle yaptığında onları şiddetle kınadığımı dün gibi hatırlıyorum ve onlara artık hak veriyordum. Çok güzel bir duyguydu. Sevdiğin kişiyle bir şey konuşmaya gerek kalmadan sadece bakışmak.

Berk ile bakışmak son anda verilen liseler arası müzik yarışmasından daha üstün geliyordu ama Yağmur'un 'hey siz yeni aşıklar dikkatinizi buraya alabilir miyiz?' Lafı utancımı su yüzüne çıkarmış ve bakışlarımı kendisine çekmişti.

"Yarışmaya katılalım diyen sendin sen fikir ver" göz kırpıp konuşmamı sonlandırırken Yağmur gözlerini devirdi.

"Rehberlik öğretmeninin dediği şeyi hatırlatırım. Sınavı kendimize merkez olarak almamamızı kendimize de zaman ayırmamızı söylemişti. Al işte bize zaman" Mert'e baktığında, Mert bana dönüp sevgilisini onaylayan bakışlar attı.

"Siz ikiniz kaytarmaya çok meyilli olduğunuz için değil yani?" Yağmur, Öykü'ye sinirle bakınca hepimiz güldük.

"Her neyse derslerden başınızı iki dakikalığına ayırdığınızda sizi çalışkan inekler, ne çalacağımızı düşünün" Yağmur çantasını toplarken alınmışa benziyordu.

"Bize inek diyene bak, sen bir dakika bile kaldırmayacaksın be" Yağmur sinirle solurken susmam gerekiyordu ama yapmadım." Hepimizin hedefleri var ve çalışmalıyız Yağmur, aynı senin yapacağın gibi. Ama haklısın müzik yarışması ve mezuniyet planları bizim molamız olsun" Çantasını koluna asarken gülümsedi.

"Ben her zaman haklıyım canım" hep beraber göz devirdik. Yağmur böyleydi işte. Çabuk sinirlenirdi ama bir cümleyle siniri sönerdi. Yeter ki egosuna olumlu bir baskı yapın.

Biten milkshake mi masanın üstüne hüzünle koydum ama hemen yanına yarıya kadar dolu milkshake bardağı konunca başımı koyan kişiye çevirdim. Gülümseyip başıyla milkshake bardağını gösteren Berk'e uzaktan öpücük yollayıp, milkshake dolu bardağı sömürmeye başladım ama o da bitince artık hasan amcanın kafesinden kalkmak zorunda kaldık. Bizimkilerle vedalaştıktan sonra Berk ile evin yolunu tuttuk. 'El ele'

"Bir an gözlerin ile beni yiyeceğini sandım, meğersem bardağıma göz dikmişsin" Berk'e baktığımda önüne bakıp sırıtıyordu.

"Ben milkshake yerine bana bakan gözlerine baktığıma eminim" beni kendine çekerken güldüm. Kaldırımın ortasında durmuş birbirimize bakıp gülüyorduk. Dün hayatımın en güzel günüydü. Bütün gün beraber oturup bir birimize bakmıştık. Ara sıra konuşmuş ara sırada öpüşmüştük. Dakikaların durmasını saatlerin bizi rahat bırakmasını istediğim koca bir gündü. Günün sonunda ise eve gelmiş biraz ders çalışmış ve benim yatağımda uyumuştuk. Beyefendi yatağın rahat olduğunu vurgulayıp kendini yatağa atmıştı. Eh şikayetim yoktu zaten.

"Her zaman bana bak tamam mı? Her zaman benim ile atış benim ile didiş" eğilip dudaklarımı öperken sokağın ortasında olduğumuzu unutmuştum bile. Kavgalarımızla inleyen bu sokak şimdi öpüşmelerimizle inliyordu. O kadar güzel bir duyguydu ki. Hiç bitmesini istemiyordum. Küçükken beni ilk öptüğü anı hatırlayınca gülümsemeden edemedim. O da gülümseyip geri çekildi. "Bu neyin gülücüğüydü küçük hanım?"

"Küçükken beni ilk öpüşünün ve yediğin tokatın gülüşüydü küçük bey" tekrar tokat atmışım gibi elini suratına götürdü.

"Asla unutamayacağım bir öpücüklü tokattı" kahkaha atmadan edemedim.

"Emin ol benimde unutamadığım öpücüklü hediyeydi. Her kızın yedinci yaş gününde istediği hediyedir değil mi?" O da kahkaha attı. O na söyleyip egosunu kaldırmayacağım bir gülüştü. Çok güzeldi.

"Çocuk aklı işte ama şuan düşünüyorumda pişman değilim" göz kırpıp elimi tuttu.

"Ya evet çocuk aklınla beni öptükten sonra bir de ' dünyada ki en güzel hediyeyi vereceğimi söylemiştim, benden bir öpücük' demen baya akıllı olduğun göstergesinde. Düşünüyorumda tokat attığım için pişman değilim. Çok utanmıştım." Elini sıkıp benim ile beraber yürümesini sağladım.

"Görüyorum ki artık utanmıyorsun. Sokak ortasında beni öptüğüne göre" durup ona döndüm. Pis ukala pişmiş kelle gibi sırıtıyordu.

"Birincisi sen beni öptün. İkincisi de" seninle öpüşürken nerde olduğumu unutuyorum diyemezdim. Az daha diyordum ama. "İkincisi yok sen öptün bi şey diyemedim" daha fazla gülmeye başladı ve yine bana yaklaştı.

"Saklamana gerek yok Doğa. Bende seni ile öperken nerde olduğumu önemsemiyorum" gülümseyince gülümsedim. Ve yine öpüştük.

Anlayamıyordunuz. Bir şey oluyordu. Ne zaman ve nasıl olduğunu anlayamıyordunuz. Her şey hızlı gelişiyordu. Bazen düşünmeden hareket ediyor ve doğru karar yada yanlış karar alıyordunuz. Bazende siz hareket etmenize gerek kalmadan oluyordu olan. İki seçenek vardı. Ya güzel ve mutlu biterdi yada kötü ve üzücü biterdi. Benimkisi güzel ve mutluydu. Sonsuza kadar sürmesini istediğim bir mutluluk.

"Seni seviyorum Berk" gülümsedi.

"Bende seni seviyorum Doğa, bende seni." Gülümsedim.
---------
Tam iki aydır yazmadığımı farkedince Doğa ve Berk'in dünyasına bir ziyaret yapmak istedim. Ben onları özlemişim :D umarım beğenmişsinizdir. Biraz kısa ama idare edin. 😄
Tesadüf adlı hikayemi de okursanız sevinirim 😄

Yorum ve oylarınızı bekliyorum. Kitabı özlediniz mi?

PENCEREMDEKİ ÇOCUKWhere stories live. Discover now