37--Garip--

5.9K 325 65
                                    

Özür dilerim.

Herkesten her şey için özür dilerim. Bunu gelip sizin gözlerinizin içine bakarak söylemek isterdim ama bunu yapacak kadar cesaretim yok. Biliyorum inanmıyorsunuz ama gerçekten yok. Hatamın farkına vardım ben. Biraz geç oldu ama vardım. Bunun için çamur banyosu yapmam gerekiyormuş sanırım.

Her neyse olan oldu. Hiç bir şeyi değiştiremem. Kıskançlığım yüzünden hayatlarınızı zor duruma soktum ve hiç birini düzeltemem. Yüzünüze bakacak ne cesaretim ne de yüzüm var. Hiç bir şeyim yok. O yüzden sizden uzakta yoktan yeni bir hayata başlamak istedim.

Sakın kendinizi suçlamayın. Hele sen Doğa seni tanıyorum. Şimdi kafana takıp durursun hatta yanıma kadar gelirsin ama yapma. Senin yüzünden değil kendi yüzümden uzaklaştım sizden. Aynı senin söylediğin gibi. O yüzden sakın kendinde suç arama olur mu?

Beni düşünme artık. Hayatını yaşa Berk ile mutlu bir hayatın olsun. Sen onu gerçekten seviyorsun. Berk farkın da değil ama o da seviyor seni. Her yerde sen varsın onun için. Her yerde bir anınız bir mutluluğunuz var. Siz değil de kim bir biri için yaratılmış olabilir ki?

Size yaptıklarımın içinde bir tek şeye pişman değilim. İyiki yapmışım. İyi ki Berk'e senin onu sevdiğini kanıtlamışım. Umarım Berk seni sevdiğini farkeder ve yaptığım bu şey boş kalmaz.

Ve Berk, her şey için teşekkür ederim. Bana yaşattığın mutluluklar için teşekkürler. Keşke senden daha fazlasını istemek yerine bekleseydim ama seni kıskanıyordum. Çünkü Doğa'yı sevdiğini en başından beri biliyordum. Kim sevgilisiyle her buluştuğunda tekrar tekrar çocukluk arkadaşıyla yaşanmışlıklarını anlatırdı ki? Anla artık Berk sen de Doğa'yı seviyorsun. İkinizde şansınız varken mutlu olun.

Umarım beni affedersiniz.

Şaşırarak ekrana bakmaya devam ettim. Yeni bir oyun muydu? Hiç sanmıyordum. İşte gerçek İrem buydu. İlk geldiğimde bana cana yakın davranan ve tatlı tatlı konuşan İrem'di bu. Tanıdığım, sevdiğim İrem'di.

Berk bana nazaran umursamaz davranıyordu. İnanmıyordu. İrem'in pişman olduğuna inanmıyordu. Word sayfasında yazan yazıyı okumuş ve geri benim yatağıma yatmıştı. Bense iki kere okumuştum.

"Artık kapasan diyorum." Sessizliği bozan Berk'e baktım. Artık yüzümde nasıl bir ifade varsa yataktan hızlı bir şekilde kalktı. "Sakın bana bu yalanlara inandığını söyleme. Yeniden" gözlerimi devirdim.

Tamam İrem çoğu kez beni kandırmıştı ve ben hep kazdığı çukurların içine balıklama atlamıştım. Bunun farkındaydım ama her ne yaşanmış olsa da İrem'in eski haline o sevdiğim kıza dönmesini istiyordum. Ona her seferinde eski haline döndü umuduyla yaklaşıyordum. Bu zamana kadar hep yanılmıştım ama bu sefer yanılmıyordum. Bu sefer gerçekten pişmandı.

Hem artık beni ne ile tehdit edebilirdi ki? Berk'i sevdiğimi kanıtlamıştı. Ailem ile de tehdit edemezdi. Annem her şeyi biliyordu. Babama bugün yada yarın söyleyecektim. Gerçi nasıl söyleyecektim orası ayrı konuydu. Annem zaten Nermin Ablaya yetiştirmiştir bile. Eh Nedim Abi babama söylemeden babama söylemeliydim sanırım.

Artık benim ile alakalı plan kuracağı bir koz yoktu. Bu sefer gerçekten pişmandı.

"Bu sefer gerçekten pişman gibi gözüküyor" Berk elleriyle başını tutup kendini yatağa attı.

"Allahım kafayı sıyıracağım. İnsan hiç mi yaşadıklarından ders almaz?" Bu haline kıkırdamamak elde değildi.

"Bende onu diyorum artık ders almışa benziyor" tekrar yataktan doğruldu ama konuşmasına izin vermeden ben konuştum. "Bak artık benim üzerime kullanacağı bir koz kalmadı Berk. Üstelik okuldan ayrılmış. Bizle uğraşmak isteseydi okuldan ayrılır mıydı hiç?" Berk başını kaldırıp iki saniyelik düşünmenin ardından başını evet der gibi salladı.

"Böyle düşünmen için okuldan ayrılmış olabilir. Ayrıca hala kozu var. Annene bana aşık olduğunu söyler sonra annen babana söyler. Baban babama söyler. Babam da anneme söyler. Derken sonunun nereye varacağını bilmediğimiz olaylar yaşanabilir" bu kadar açık bir şekilde konuşması beni utandırmıştı. 'Bana aşık' kelimesini pat diye söylemesi ayrıca şaşırtmıştı.

Hem zaten annen ile annem biliyor dersem. Acaba ne derdi? Kızar mıydı ki? Elinde sonunda öğrenecekti.

"Aslında.." Onun aksine ben açık sözlü olamıyordum. Bakışlarını aslında ne? der gibi bakarken söylemekte zor oluyordu. Derin bir nefes alıp verdim. Titremem normal miydi? "A-annem her şeyi bi-biliyor" kekelemekten nefret ediyordum. Keşke şuan sinirli olsaydım. Aklımda ki her şeyi söylerdim ama içimde zerre kadar sinir yoktu. İçimdekileri birine dökmek iyi gelmişti sanırım.

"Hangi her şeyi bi-biliyor" beni taklit edip şuan sırıtmasını açıklıyacak hiç bir düşüncem yoktu. Kaşlarımı çatıp ona bakmak ile yetindim. Yataktan kalkıp yere yanıma oturdu ve bilgisayarı kucağımdan çekti. Hala sırıtıyordu. "Annen neyi biliyor Doğa?" Oyun mu oynuyordu? Daha geçen cumartesi bu yüzden yağmurun altında beni terk edip giden bir insan, şimdi benim ile bu konuda alay mı ediyordu? Sinirlenmiştim işte.

"Neyi kastettiğimi biliyorsun" başını hayır anlamında sallayınca daha çok kaşlarım çatıldı. Beni sinir ediyordu. Tam ağzımı açıp 'benim ile dalga mı geçiyorsun' diye atarlanacakken, sustum. Berk beni sinir ediyordu. Gülümsedim. Susup beni dinlemektense konuyu dalgaya alıyordu. Otuz iki diş sırıtıyordum. Ona aşık olmamı sorun etmiyor bana eskisi gibi davranıyordu.

Kalkıp uzanıp kollarımı boynuna sardım ve sıkı sıkı sarıldım. Kasılan vücuduna aldırmayarak "Teşekkür ederim" dedim. Şaşırmış olmalı ki hala kollarını belime dolamamıştı. Tam ayrılacakken o da bana sarılmıştı.

"Bu teşekkürü neye borçluyuz?" Sesi neşeliydi. Yavaşça kollarımı boynundan çektim. Ama o ellerini belimden çekmedi. Kollarım omuzlarında, yüzüm hemen yüzünün önündeydi.

"Bana artık soğuk davranmadığın için" kaşlarını çatıp sırıtmaya devam etti.

"Haklısın bu yüzden ben teşekkürü hakederken sende benden bir özürü hakediyorsun" şimdi de ben kaşlarımı çatmıştım. Elleri hale belimdeydi.

"Bu özrü neye borçluyuz?" Dedim. Sesimdeki neşe onunkine yakındı. Vücutlarımızın bir birine yakın olduğu gibi. Bu konuşmanın sonucu nereye varacaktı hiç bilmiyordum.

"Sana soğuk davranıp kalbini kırdığım için" ikimizde kıkırdadık. Birbirimizin gözlerine bakarken ikimizde sırıtıyorduk. Dün odanın ayrı köşelerindeyken şimdi odanın ortasında birbirimize sarılıyorduk. Bu durum garipti. Geri çekilmek için hamle yaptığımda elleri daha da sıkı sardı. "Annen neyi biliyor" ah tamam cidden garipti.

"Neyi bildiğini biliyorsun ve beni utandırmayı kes artık" omuz silkince gözlerimi devirdim.

"Peki ne dedi?" Gülümsemem daha da büyüdü. Annemin düşüncelerini söylediğimde benden daha çok şaşıracaktı. Bu sefer geri hamle yaptığımda belimi serbest bıraktı. O kadar yakındayken annemin söylediklerini söyleyemezdim.

"Şaşırmadı. Hatta bizi sevgili sanıyorlarmış" şaşkın bakan gözleri utanmamı engellemiyordu. "Evlenmemizi çok isterlermiş" kaşları şaşırmaktan daha ne kadar kalkardı bilmiyordum. Ya da ben daha ne kadar utanabilirdim.

Gerçekten garipti. Ne olmuştu da Berk bana artık soğuk davranmıyordu? Sonuçta ondan uzaklaştığımı söylüyordu ama şimdi benim ile eğleniyordu. Kalbimi kırdığı için özür diliyordu. Konuşmayı bitirip odadan çıkmak yerine beni dinliyordu. Annemin düşüncelerini soruyordu.

"Kim bilir belki olur"

------------------------------

Umarım beğenirsiniz :D yeni bölüm ve yeni haberle geldim.

Penceremdeki Çocuk bitmek üzere ve wattpadten uzaklaşmak en son istediğim bir şey ve o yüzden yeni bir çalışmayla karşınızdayım. "TESADÜF" adlı çalışmama da bakmanızı isterim. Umarım onuda beğenirsiniz. Çalışmamın henüz düzgün bir kapağı yok bu işte iyi olanlar bana yardımcı olursa sevinirim.

Penceremdeki Çocuk henüz bitmedi. Sakın üzülmeyin :)

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

PENCEREMDEKİ ÇOCUKWhere stories live. Discover now