2.1

479 63 22
                                    

Sıcaktan kaynaklı rahatsız olduğumdan yorganı tekmeleyip üzerimden atmış, kıpırdanırken gözlerimi aralamıştım. Netleşen görüşümle etraf giderek daha da tanıdık gelirken bir anda yattığım yerde dikleşip yatağın boş olan kısmına baktım. Yoongi ne ara kalkıp gitmişti de ben onu duymamıştım?

Derin bir nefes alıp verirken geri yatıp gözlerimi tavana sabitledim. Dün gece zihnimde canlanırken ellerim hızlıca kalkmış, yüzümü kapatmıştı. Biz.. biz ne yapmıştık öyle?!

Acaba Yoongi her şeyi hatırlıyor muydu? Bir yandan hatırlamasını istiyor, bir yandan da istemiyordum. Ördüğü duvarları yıkmıştı. Yoongi'ye şaşırıyordum fakat kendime daha çok şaşırıyordum. Duygularımı anlayamamış olmam bir yana daha da ilerisini isteyen yönüm varmış meğer.. kendimden korkmaya başladım..

Yataktan kalktığım gibi kapıya doğru ilerlemiştim. Kapıyı açtığım gibi iki büklüm olan hizmetkârlar yüzünden duraksamıştım. Dünden kalma kıyafetlerle dışarı çıkmayı normalde sorun etmezdim fakat şu an nedensizce değişmek istiyordum.

Ayrıca kalkar kalkmaz ne diye yanına gitmek istemiştim ki? Eğer konuşacak bir şeyi olsaydı böyle erkenden kalkıp gider miydi ki? Hem, konuşacağı bir şey varsa da yanına giden ben değil, yanıma gelen o olmalıydı... Daha fazla dikilmemek adına boğazımı temizler gibi yapıp duruşumu dikleştirdim.

"Yıkanacağım, banyomu hazırlayın lütfen. Açım, ve de yeni kıyafetlere ihtiyacım var."

"Hemen hazırlatacağım, Majesteleri."

Gözleri yerde olan kadını görmese de başımla onaylamış, geri çekilip kapıyı kapatmıştım. Sıcak bir duş alıp ardından güzel bir kahvaltı yapacaktım. Daha sonra.. onu sonra düşünürdüm..

••

Giydiğim koyu mavi elbisenin eteklerinden tutup yürürken yavaştım. Kısa süren banyonun ardından dışarı çıkma kararı almıştım. Nemli olan saçlarım beni hasta edebilirdi fakat bu şu an için düşündüğüm şey değildi. Yoongi hâlâ yanıma uğramamıştı..

Aramızda geçenler normal değildi. Belki de çoktan pişman olmuştu. Bu düşünce daha çok rahatsız etmişti beni. Ona karşı boş değildim ne de olsa. İçim daralıyordu düşünmekten.

Kimsenin olmadığı göle vardığımda başımdaki tüllü şapkayı çıkarıp gelişi güzel yere attım. Saçlarımın dağınık kalmasını özlemiştim. Üzerimdeki kıyafetler bile artık canımı sıkmaya başlamıştı. Uzun olan eteğime basmadan duramıyordum.

Derin bir nefes alıp yere oturduğumda arkamdan gelen kadın sesi bana yere bu şekilde oturmamam gerektiğini söylüyordu. Kimin umurundaydı? Kraliçe olarak dikkat çekiyordum fakat gerçekten umursamıyordum. Zaten etrafta kimse yoktu. Olsa da sıkıntı değildi.

"Kraliçe'm, Majesteleri bu tarafa doğru geliyor."

Saera'nın yanıma gelip söyledikleriyle gözlerim etrafta gezinmeye başlamış, oturduğum yerden kalkmıştım. Sonunda görmeyi beklediğim bedenle kesişen gözlerim içimde bir şeylerin hareketlenmesine neden olmuştu. Heyecanlanmaya başlamıştım.

Giderek yaklaşırken hâlâ üzerimde olan bakışları beni daha da geriyordu. Heyecanım ayrı, utangaçlığım ayrı bastırıyordu. Yutkunmadan edemiyordum.

"Hepiniz uzaklaşın."

Tek sözüyle başı eğik olan bedenler geri çekilip bizi yalnız bırakırken bakışlarımı yere indirdim. Giderek bana yaklaşan bedenini fark edebiliyordum.

Veliaht Prens ᴹʸᴳWhere stories live. Discover now