0.2

1.6K 169 154
                                    

İzlediğim tavana bakmayı bırakıp nefesimi sesli bir şekilde dışarı verirken yattığım yerden doğruldum. Birkaç saattir bana fazlaca yabancı olan bu odadaydım. Hâlâ mantıklı bir şey bulmuş değildim.

Üzerimdeki yorganı üzerimden sıyırıp ayağa kalktığımda sızlayan ayaklarımla yüzümü buruşturdum. Ortalık sakinken Nayeon denen kızla konuşsam iyi olacaktı.

Yavaş adımlarla kapıya yaklaşıp tuttuğum iki halkayı kendime doğru çekip kapıları iki yana aralamıştım. Karşıma çıkan iki kadına çatık kaşlarımla bakarken önümde eğilmişlerdi. Bunlar diğer çalışanlardan daha farklıydılar. Siyah giyinimli, yüzleri peçeliydi ve kılıçları vardı.

Onlara aldırış etmeyip odadan çıkıp kısa koridora girdiğimde peşimden geldiklerini fark etmiştim. Bunlar da nesiydi?

Adımlarımı yavaşlatıp durduktan sonra arkamı dönüp onlardan tarafı bakmıştım. Başlarını aşağı eğerken "Neden peşimden geliyorsunuz?" diye sormuştum tok bir sesle. Bi' kuyruğum eksikti burada.

"Muhafız Namjoon'un emri üzerine artık size eşlik edeceğiz."

"Neden?"

"Sizin güvenliğiniz için."

"Gerek yok, peşimden gelmeyin."

Arkamı dönüp yanlarından uzaklaşırken duyduğum adım sesleriyle tekrardan duraksadım. Bakışlarım bir kez daha arkamdan gelen ikiliyi bulduğunda sinirle derin bir nefes aldım.

"Dediğimi duymadınız mı?"

"Üzgünüm, her ne olursa olsun sizinle geleceğiz."

Elimi başıma götürüp ovduktan sonra başımı iki yana sallayıp yüzümü buruşturdum. Sanki burada çok rahatmışım gibi bir de bunlar dolanacaktı peşimde.

Bir şey söylemeyip tekrardan arkamı dönüp ilerlemeye başlamıştım. Yapabildiğimce görmezden gelmeye çalışacaktım. Zaten burada her şey isteğimin tersinde oluyordu.
Evden çıkıp bahçeye vardığımda ilk sağıma, ardından soluma bakmıştım.

Nayeon'u beyaz örtüleri asarken gördüğümde durmayıp yanına doğru adımlamıştım. Astığı örtünün ardından beni fark ettiğinde yüz ifadesi hemen değişmişti. Biraz endişeli duruyordu. Ya da bana mı öyle geliyordu?

"Hanımım? Neden dışarı çıktınız? Dinlenseydiniz.."

"Seninle konuşmam gerekiyor."

"T-tabi, konuşalım."

Başımla onayladıktan sonra evden tarafı dönüp ilerlemeye başladım. Odamda(!) konuşmamız daha iyi olacaktı. Peşimdeki polis köpekleri bana rahat vermeyecekti.

Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından odama geçtiğimizde kapıları kapatıp odanın ortasında dikilmekte olan Nayeon'a doğru ilerlemiştim. Başını kaldırıp bana bakamıyordu. Bir şeyler vardı.

"Otur lütfen."

Yatağa oturup onun da oturmasını bekledim. Başı hâlâ eğik bir şekilde ellerine bakıyordu. Onu tedirgin eden neydi?

"Neden bana bakmıyorsun?"

"Ben..."

Birden ileriye doğru atılıp ellerini yere koyarak önümde eğilmişti. Bu hareketi beni şaşırtmıştı.

"Özür dilerim hanımım! Üzerime gelince kaçtığınızı söylemek zorunda kaldım! Affedin beni!"

Ah, şimdi anlaşılıyordu karın ağrısının ne olduğu. Bana karşı mahçup hissediyor, terslememden korkuyor olmalıydı. Fakat hiçbir konuyla alakam olmadığından sorun yoktu. Belki olaylardan biraz etkileniyordum ama yine de sorun yoktu..

Veliaht Prens ᴹʸᴳWhere stories live. Discover now