1.8

704 85 61
                                    

Yorucu geçen gecelerin ardından sonunda Yangsan Krallığına varmıştık. Bedenimdeki ağırlık her geçen saatte daha bir artıyordu. Sıcak bir duş almaya ve de uykuya ihtiyacım vardı.

Hatırladığım bahçeye giriş yaptığımızda bakışlarımı Yoongi'nin yanında yürüyen Jungkook'a çevirmiştim. Yol boyunca pek konuşamamıştık. Yoongi'yle konuştuklarımı duymuş olduğunu biliyordum. Büyük bir ihtimalle bu yüzden mesafeli davranıyordu.

Bakışlarımı önüme çevirdiğimde Taehyung'un bize doğru yaklaştığını görmüştüm. Bana kısa bir bakış atıp gülümsedikten sonra bakışlarını Yoongi'ye çevirerek duraksamıştı.

"Uzun yoldan geldik. Bugün dinlenin yarın yaparız ne yapacaksak."

Yoongi başıyla onaylarken elini önüne uzatan Taehyung "Size kalacağınız yeri göstereyim." demiş, ilerlemeye başlamıştı. Arkasından onu takip ederken kaşınan burnumun yüzünden sesli bir şekilde hapşırmıştım. Bakışlar benden tarafı döndüğünde samimi ve utangaçlık bulunan bir gülümseyişle bakmıştım onlara. Sesimin bu kadar yüksek çıkacağını tahmin edememiştim.

Büyük bir konağın önüne geldiğimizde Taehyung yanımızdan ayrılmıştı. Ben önden Yoongi ardımdan konağa girdiğimizde gözlerimi etrafta gezdirmiştim. Açık olan pencereye doğru ilerlerken bir kez daha burnumun kaşınmasıyla hapşırmış dengem bozulmuştu. Neydi bu böyle?

"Bu sıcak havalarda hasta olmazsın herhalde?"

Bakışlarımı arkamda kalan Yoongi'den tarafı çevirirken yüzümü buruşturdum. Hasta olacakmışım gibi hissetmiyordum fakat burnumu kaşındıran her neyse pes etmiyordu.

Kolumun iç tarafını burnumun üzerine örtüp bir kez daha hapşırırken "Yeter artık!" diye sesimi yükseltmiştim. Alerjim mi vardı bir şeye anlamadım ki!

"Sanırım olabiliyorsun.."

"Hayır, iyiyim ben. Burnum kaşınıyor sadece."

"Kaşı o zaman."

"İç tarafı kaşınıyor."

"Parmağını sok kaşı işte."

Yüzümü buruşturarak ona baktığımda hafif bir tebessüm edip sırtını dönmüştü bana. Dalga geçtiğini anlamam uzun sürmemişti. Burun karıştırmak iğrençti..

"Yarından sonra hayatın bir anda değerlenecek. Hakkında birçok şey söylenecek. Buna hazırsın değil mi?"

"Söylenilenlerin hiçbiri umurumda olmayacak. İstediğim tek şey bu işin bir an önce bitmesi."

Oturup benden tarafı bakarken başını aşağı yukarı sallayarak onaylamıştı beni.

"Peki buradan ne zaman gideceğiz?"

Sorduğum sorunun üzerine tek kaşını kaldırarak bakmıştı bana. "Uzun süre kalmak mı istiyorsun?" Soruma soruyla cevap verirken başımı iki yana sallayarak reddettim onu. Uzun süre kalma gibi bir düşüncem yoktu.

"Hayır, tam tersi. Burası bana rahatsız hissettiriyor."

Bakışmamızı bozan kapı sesiyle adımlarımı kapıya doğru ilerlettim. Büyük bir ihtimalle hizmetçiler olmalıydı. Kapıyı açtığımda gördüğüm beden düşüncelerimi haklı çıkarmıştı.

"Size yiyecek bir şeyler getirdik."

"Teşekkürler."

Elindeki tepsilerle içeri giren iki beden oda içerisindeki masayı hazırlarken gözlerimi yemeklere bakan Yoongi'ye çevirmiştim. Açıkçası yemek konusunda hep tedirgin olurdum. İçerisine zehir konulmasından korkuyordum.

Veliaht Prens ᴹʸᴳWhere stories live. Discover now