1.7

736 84 94
                                    

Sabahın erken saatlerinde çıktığımız sarayı bir hayli geride bırakmıştık. Yolculuğun sıkıcı geçmesi bir yana özel günümde olmam çok daha berbattı. Bunlar neden böyle bir araya sıkışmıştı anlayamıyorum.

"Geceyi burada geçireceğiz."

Gelen sesin ardından hareket halinde olan araba durmuştu. Aşağı inip derin nefesler çekmek istiyordum. Sallanıp durmaktan içim dışım birbirine girmişti.

Oturduğum yerden kalkıp arabanın kapısını açtıktan sonra dikkatli bir şekilde aşağı inmiştim. Etrafta fazlasıyla asker vardı. Kollarımı esnettikten sonra arkamı dönüp diğerlerinin ne yaptığına baktım. Bu gece burada kalınacağından çadır yapma işine koyulmuşlardı.

Kalabalığın arasından sıvışıp gözüme kestirdiğim ağaca doğru ilerledim. Arabanın içinde oturmaktan daha iyiydi dışarıda oturmak. En azından ne yaptıklarını izlerdim.

Yanına vardığım ağacın dibine çöktükten sonra sırtımı gövdesine yaslamıştım. Ortam fazla güzeldi. Yeşil yapraklı ağaçların arasından sızan güneş ışınları, estiren ılık rüzgâr insanı soyutlayacak cinstendi.

Öylece kalabalığı izlerken görüş açıma giren kırmızı elma dikkatimi dağıtmıştı. Elmaya uzanan elimle eş zamanlı olarak önüme uzanan kolu takip edip sahibine bakmıştım. Sırıtan Jungkook'u gördüğümde aynı şekilde karşılık vermiştim.

"Ne yapıyorsun burada oturmuş?"

Karşıma geçtiğinde ona bakmam daha da kolay olmuştu. "Arabanın içinde daraldım." diye cevapladıktan sonra elimdeki elmaya ısırmıştım.

Etrafına bakındıktan sonra "Bir yere uzaklaşma." diyerek benden tarafı çevirmişti bakışlarını. Küçük bir çocukla konuşuyordu sanki. "Tamam anne." diye cevapladığımda küçük çaplı bir kahkaha atmış, "Gidiyorum." demişti. Başımla onayladığımda arkasını dönmüş, yanımdan ayrılmıştı.

Önümden çekilmesiyle bakışlarım birkaç metre uzaklıkta olan Yoongi'yi bulduğunda benden tarafı baktığını fark etmiştim. Aramızdaki onca mesafeden bile ifadesindeki ciddilik belli oluyordu. Bakışlarını çevirip sevgili babacığıma doğru ilerlerken ben de ayırmıştım ondan bakışlarımı.

Arkamdaki ağaçtan destek alıp ayağa kalktıktan sonra yavaş adımlarla ağaçların arasında ilerlemeye başlamıştım. Bir yandan elmamı yiyor, bir yandan etrafımı izliyordum. Yeşil yapraklı ağaçların görüntüsü fazla güzeldi.

Kalabalığın arasından çıkmadan etrafta gezinmeye devam etmiştim. Güneş yerini aya bırakmasına az bir süre kalmıştı. Hava giderek kararıyordu.

Elimdeki elmayı bitirdiğimde kalan çöpü gelişi güzel yere atmıştım. Acaba her şey açıklandığında sevgili babamın üzerine çok gelirler miydi? Ya amcam olacak o şahıs? O ne yapacaktı kim bilir. Önünün kestirilmesi gerekiyordu.

Derin bir nefes alıp verdikten sonra geri dönmek adına arkamı dönmüştüm ki Yoongi'yi görünce ürkmüştüm. Geriye doğru gittiğim sıra ayağım kayınca dengemi kaybetmiştim.

"Dikkat et."

Belimden dolanan kol denge kurmamı sağlamıştı fakat Yoongi'yle olan yakınlığımı da artırmıştı. Omzu üzerindeki kumaşı sıkıca tutarken baktığım gözleri bir an olsun ayrılmıyordu benden. Ne yalan söyleyeyim.. bu klişe an hoşuma gitmedi değildi.

"Korkutmak istemedim."

"Dalgınlığıma geldi.. korkmam genelde.."

Gözlerimden ayrılmayan kahverengi küreleri giderek koyulaşıyor gibiydi. Hâlâ belimde olan kolu sıkı bir şekilde tutuyordu bedenimi. Ve ben.. giderek geriliyordum. Böyle derin bir şekilde bakarken diken üstünde gibiydim..

Veliaht Prens ᴹʸᴳHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin