1.0

740 90 82
                                    

Elimde tuttuğum kâğıt parçasıyla başında dikildiğim göldeki yansımama baktım. Nayeon Kral'la konuşmuş, saraydan ayrılmıştı. Şu an kendimi hiç hissetmediğimim kadar yalnız hissediyordum. Açıkçası bundan sonra tam olarak ne olacağını bilmiyordum. Annemi bir yerden aramaya başlamalıydım. Tek kişi ne kadar hızlı olabilirdim bilmiyorum.

Kral'dan yardım alabilseydim çok iyi olacaktı aslında ama ortalığın karışmasından korkuyordum. Kim olduğum ortaya çıkarsa annemi bulamadan ölecektim. O zaman bütün uğraşım çöpe gidecekti.

Nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdiğim sıra yanımdaki hareketlilikle bakışlarım sağ tarafımda kalan bedeni bulmuştu. Gözleri elimdeki kâğıtla yüzüm arasında mekik dokuyan Jungkook'u görünce kâğıdı kıyafetimin içine sokup ortadan kaldırmıştım.

"Bir sorun mu var?"

Çattığı kaşlarıyla bana bakarken başımı iki yana sallayıp "Yok." demiştim. Yüz ifadem nasıldı bilmiyorum ama bana olan bakışları değişmemişti. Bakışları hâlâ soru doluydu.

"Birkaç gündür dalgınsın bayağı, bir sorun olmadığına emin misin?"

Duraklarımı birbirine bastırıp gözlerimi etrafta gezdirdim. Kimse olmadığını görünce Jungkook'a bir adım daha yaklaştım. Kral olmazdı ama Jungkook olurdu. O bana yardım edebilirdi. Yani.. ederdi herhalde. Başka yardım isteyebileceğim kimse yoktu.

"Senden bir yardım istesem olur mu? Ama aramızda kalacak?"

"Peki.."

"Söz mü?"

"Söz, söyle hadi."

Derin bir nefes alıp az önce sakladığım kâğıdı çıkartıp ona uzatmıştım. Ne kadar yardımı dokunurdu bilemem. Fakat etrafı benden daha iyi biliyordu. Bu yüzden beni yönlendirmesi yeterdi.

Elimdeki kâğıdı alıp açtıktan sonra ters çevirip annemin resmine bakmıştı. Anlamamış gibi bana döndüğünde "Annem." demiştim kısık bir sesle. Kaşları yay gibi gevşerken bakışlarını tekrardan kağıda çevirmişti.

"Onu bulmamda bana yardım etmeni istiyorum. Yani.. eder misin?"

Bakışları bir kez daha beni bulurken elindeki kâğıdı bükmüştü.

"Bu bende kalsın madem. Resmi çoğaltmamız gerek."

"Yardım edecek misin?!"

Tebessüm edip resmi kıyafetinin arasına sokarken başıyla onaylamıştı beni. Şu an gerçekten mutlu olmuştum. Sanırım sarayda pek de yalnız kalmayacaktım. Jungkook'la anlaşabilirdik aslında. Kim bilir.. belki de çok daraldığım bir anda sırrımı paylaştığım ilk kişi olurdu.

"Gölde balık var mı?"

Sol tarafımdan gelen tanıdık sesle başımı aşağı eğip selam verirken sesin sahibinden tarafı dönmüştüm. Başımı kaldırıp, kaşları hafiften çatık olan Kralın yüzüne bakmıştım. Bakışları elimdeki kılıca indiğinde kaşları daha da çatılmıştı sanki.

"Var Majesteleri, fakat çoğu yavru henüz."

Bakışlarını Jungkook'a çeviren Kral sessiz kalıp başıyla onaylamıştı. Bir garip davranıyordu sanki.

"Bu akşam yemekte balık istiyorum. Aşçılara ilet."

Başımla onaylayıp ayrılacağım sıra "Sen değil.." diyerek duraksamama neden olmuştu. "Jungkook." diye devam ettiğinde bakışlarım tekrardan yüzünü bulmuştu. Bakışlarından bir şey anlamıyordum. Oldukça ifadesiz bakıyordu.

Jungkook yanımızdan ayrıldığında başımı aşağı eğip bir şey söylemesini beklemiştim. Bir ihtimal aramızda geçen konuşmayı duymuş olabilir miydi? Belki de ondan değil de Jungkook'dan yardım istediğim için böyle davranıyordu. Koskoca Kral bunun için trip atacak değildi tabi ama aklıma başka bir şey gelmiyordu.

Veliaht Prens ᴹʸᴳWhere stories live. Discover now