"Çocuk gibisin Jongin." dedim önüme dönüp.

"Bunun çocuklukla ne alakası var?"

"Elde edemediğin şeyden tamamen uzaklaşıyorsun." dedim gözlerimi asansörüm düğmelerine kenetleyip. "Mesela komşunun oğlunun oyuncağı çok hoşuna gitmiş ama o oyuncağın senin olamayacağını biliyorsun. Komşunun oğluyla beraber oynayabileceğin aklına gelmiyor. Benim olmayacaksa umrumda değil diyip önüne dönüyorsun." asansör bi alt katta durunca Tao bindi.

"Hyung!" diyip boynuma atladı. Sırf Jongin var diye itemezdim o yüzden durup ayrılmasını bekledim.

"Bir şey mi oldu?" dediğimde ayrıldı.

"Hani şu geçen gün bahsettiğim komşu vardı ya, geldi. Sorun şu ki sapık herifin teki. Sürekli peşimde gerçekten bıktım. Hatta bi keresinde zorla öpmeye kalktı. Nereye gitsem karşıma çıkıyo, bi de biz bununla aynı okuldaymışız. Tanrım!" diyip yanıma döndüğünde gözleri sinirke kısıldı. "O sapık arkadaşına söyle, ben evine molotof kokteyli atmadan önce peşimi bıraksın!" şaşkınlıkla Jongin'e döndüğümde umursamaz bi ifadeyle omzunu silkti.

"Kris'ten bahsediyorsan seni yatağa atana kadar durmayacaktır." koruma  içgüdüsüyle Tao'ya belinden sarılıp sinirli gözlerle Jongin'e  baktım.

"Kendini tehlikede hissedersen bana haber ver, ben gelirim tamam mı?" Tao hevesle kafasını sallarken kolumu belinden çektim.

"Kendini tehlikede hissedecek ama sebebi Kris değil ben olacağım." dedi Jongin dişlerinin arasından. Gözlerim şokla açılırken kapı açıldı. Gözlerim koridora kaymadan önce Tao'nun "Tanrım!  Yine mi sen?" diyen sesi duyuldu.

"Bu bi kader bebeğim." gözlerim uzun siluetle buluştuğunda şu Kris denen kişiyi aslında tanıdığımı anladım. Geçenlerde maymun halimi gören şanssız kişiydi. Hani şu yükseklik korkum olmasa ölümüne yavşayacağım. Bi saniye! Bu da mı benden küçüktü? Apartmandaki herkes benden küçük olmak zorunda mı?! Ayrıca benden küçük herkes benden uzundu. Gel de sinir olma. Bakışlarımız buluşsa da bir şey demeden Tao'ya döndü. "Ayrıca nerdeydin sen 2 saattir seni arıyorum?"

"Yüzüne ne oldu?" dedi Jongin Kris'e doğru giderken. Ben de kendi evime doğru ilerliyordum.

"Beni öpmeye kalkınca yaptım. Bir dahaki sefere vurduğum tek yer yüzün olmaz haberin olsun!" diye çemkirip asansöre koştu.

"Sonra görüşürüz." diyip peşinden gitti Kris de. Yüzüne baktığımda Tao'nun fena geçirdiğini gördüm. Bakışlarım Jongin'e kaydığında yüzüme bile bakmadan evine girmişti. Sıkıntıyla iç çekip içeri girdim ben de.

Yaklaşık 1 saat sonra balkona çıkmıştım ama Jongin yine yoktu. Kahvemi tek başıma içip içeri girdim. Ona yaptığım kahveyi de olduğu gibi tezgaha bırakıp gecelik giydikten sonra oturma odasına geçtim. Puflara serilip televizyondan herhangibir şey açıp öyle boş boş baktım. Sonunda uyku beni ele geçirirken gözlerim kapanmıştı.

Çalan zille beraber uyuşukça gözlerimi açtım. Bu saatte kim gelirdi ki? Tao olabilirdi. O uzun çocuk ona bir şey falan yapmıştı kesin yine.

"Jongin?" gözlerimi ovuşturarak kapıyı açtığımda onunla göz göze gelmiştim. Sabahtan beri beni görmezden gelip gece evime gelmesi mantıklı mıydı? Belimden tutup dudaklarını dudaklarıma yapıştırdığında uyku sersemliğinin verdiği güçsüzlükle itemedim. Kendime geldiğim zamansa karşı gelmeme fırsat gelmeden elini göğsüme koyup içeri itmişti. İçeri girip kapıyı kapattıktan sonra oturma odasına ilerledi. Ne yaptığına bakmak için peşinden gittiğimde televizyonu kapatıyordu."Jongin sen kendinde misin?" dediğimde bana doğru ilerlemeye başlamıştı. Dibime gelip elini kaldırdığında irkilip gözlerimi kapattım. 'Klik' benzeri gelen sesle gözlerimi açtığımda yanımda bulunan ışık düğmesine bastığını gördüm. Evde kalan tek ışık koridorun ışığıydı. Koridorun elektrik düğmesine doğru ilerlerken 'acaba karanlıkta tecavüz etme gibi fantezileri mi var?' gibi paranoyak paranoyak şeyler düşünüyordum. Ev tamamen karanlığa büründüğünde derin bi nefes aldım. Koridor tarafında hiç pencere yoktu bu yüzden Jongin'in nerede olduğunu kestiremiyordum.

Adım sesleri dibimde bitince nefesim kesildi. Eli yüzümü bulduğunda parmaklarıyla dudaklarımın yerini tespit etti. Yüzü elimden kurtulunca karanlığın verdiği avantajla banyoya doğru kaçmaya başladım. Kaç yıldır yaşıyordum bu evde, neyin nerde olduğunu biliyordum tabiki. Eli bileğimi bulup sırtımı duvarla birleştirdiği zaman nefes nefese olacakları bekliyordum.

"Benden kaçma Kyungsoo." nefesini yüzümde hissederken sinirli bi sesle  konuştu. "Çünkü durum ne olursa olsun seni bulurum. Gözüm hiçbir yeri görmese dahi..." elimi tutup kalbine koydu "Burası bana yön gösterecektir." cevap vermemeyi seçip sessiz kaldığımda yüzünü biraz daha yaklaştırdı. Dudakları dudaklarıma değerken fısıldadı.  "Şimdi beraber uyuyabiliriz."

Dün eve gelince bölüm yazmıştım ama abim geri zekalısıyla kavga edince yayınlamaya fırsatım olmadı. (Sinirli halimi görseniz korardınız ashdhab)  Bunu da kontrol etmeden gönderdim hatam varsa kusura bakmayın adbdjdbs

NEIGHBOR√Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin