Special Episode | SeokJin's Youth

170 9 0
                                    

Ne alaka, ya da kitabı diri tutmaya mı çalışıyorsun diyebilirsiniz belki. Ama amacım bu değil. İlgilendiğim ve henüz yayınlanmamış iki tane kurguya bölüm biriktiriyorum. Yayında olan diğeri içinse bölüm hazırlıyorum. Ama aklıma bir anda bu geldi. SeokJin diğer karakterle göre karakter gelişimi açısından daha önemli biriydi. Bir bakıma Namjoon ve Yoongi'nin çocuğu Jaeden bile önemliydi. Özellikle küçük de olsa yer verdiğim geçmişi ile en çok merak edilesi ve değeri hak eden karakter oydu. Ama onu dışladım. Galiba. Neyse. Aklıma geldi. Belkide SeokJinde geçmişe küçük bir yolculuğu hak ediyordur diye düşündüm. Küçük kesitler ile anlattığım Seo ve Seokjin geçmişte neler yaşadılar merak ediyorsanız buyrun. Pek hoş şeyler değilmiş sanırım. :/ 

❕❕Eğer Seokjin'in JoonSeo'dan bahsettiği yerleri yeniden anımsamak isterseniz 12. Bölümde Taehyung sigara içerken anlattığı balkon sahnesinden ve 15. Bölümde bulunan Taehyung'un evinde yaptığı konuşmadan itibaren yeniden okuyabilirsiniz. ❕❕

İyi okumalar 🤙🏻

"CEHENNEME GİT." Boğazı yırtılırcasına bağırdı Seokjin. Elleri titriyordu. Seo ise sadece gülüyordu karşısında dururken. "Söz vermiştin.." çenesi titremeye başladı yeniden. Boynundaki morluklar gözüne çarptıkça daha çok ağlıyordu. Ağlamak zayıflıkların başında gelirdi eskiden onun için fakat Seo ile ilişkiye başladığı günden beri göz pınarları kurumamıştı Seokjin'in. Aksine daha fazla yaşarmıştı. "Verdim." Dedi rahatça. Yeniden sarhoştu. Her gece olduğu gibi. "Senden nefret ediyorum." Ve her gece olduğu gibi başka bedenlerde hayat bulmuştu belliki. Soğuk Ekim ayındaydılar şimdi. Seokjin bu yıl özel bir üniversiteye gidecekti. Ama babasının birkaç şartı vardı. Serseri sevgilisinden ayrılması ve bir kadınla evlenmesi gibi. Seokjin ikisine de sıcak bakmamıştı. "Senden siktir olup ayrılacağım ve sonrasında üniversiteye gideceğim."

Seo alayla gülerken odalarına ilerleyen Seokjin'in bileğini tutmuştu sıkı sıkı. "Ne üniversitesindrn bahsediyorsun aptal?" Sertçe çekti bileğini Seokjin ama JoonSeo onu bir anda duvara itmişti. "Gidebileceğini mi düşünüyorsun sen?" Çenesini bir eliyle sıkıyor ve üzerine eğiliyordu. "Hadi git." Dedi alkol kokan nefesini çekinmeden ona doğru üflerken. Yüzünü buruşturdu ve itti onu var gücüyle Seokjin. "Gidiyorum. Bana inan ya da inanma. Sende siktir git orospuların ile mutlu ol piç kurusu." Tükürürcesine konuşmuş ve odaya girmişti hızla. Seo inanmıyordu onun gideceğine, gidebileceğine. Seokjin'i ondan gidemezdi. Gitmemeliydi. Yatağına hışımla bavulunu attı ve doldurmaya başladı ama hayır, Seo bunu izleyecek birisi olmamıştı. Yaklaştığını deri ceketinin hışırtısından anladı Seokjin. Üzerindeki boğazlı kahverengi kazaktan çekmişti onu bir anda. "Gebertirim seni." "Gebert!" Yeniden itti var gücüyle. "Aldattın beni." Yine dolmuştu gözleri ve duyguları karman çormandı toy Seokjin'in.

"Yine." Seo ağlayan bedene birkaç adım yaklaştığında onu kolları arasına almıştı şimdi. "Bebeğim.." kahve tutamların arasına dudaklarını bastırdığında burnunu çekmişti Seokjin. "İstemiyorum artık seni. Zaten mahalledeki tek bu durumdaki çift biziz. Bakışlar yeterince yoruyorken bir de sen..." Daha fazla konuşamadı göz yaşları nedeniyle. Boynunda hissettiği ince dudaklar onun ölümüydü ama bunu bilmiyordu. Gençliği ölüyordu. "Bitanem.. sana söz veriyorum." Dedi yeniden. Her gece söylerdi. Tek farkı bu gece çiçekler yoktu. "Bir daha olmayacak." Bozuk bir plak misaliydi onların aşkı. Aynı yerde. Aynı şeyi yaşarlardı sürekli. Dolgun dudakları öptü yavaşça JoonSeo. Seokjin karşı koyamadı yeniden. "Sana ihtiyacım var. Bu yola birlikte çıktık." Islak kirpikleri arasından zorulukla seçti yüzünü. "Sana inanmıyorum." "İnan o halde."

He's not coming home° NamgiWhere stories live. Discover now