Part Fourteen

302 25 19
                                    

Bok gibi bir sabaha uyandım. Tamemen bok gibiydi. Hoseok soğuktu. Sade cevaplar veriyor ve benden köşe bucak kaçıyordu. İletişime girmemeye çalışıyor gibi görünüyordu. Deniyordum. Ona ait hissetmeyi ve kalbimi ona vermeyi. Kendimi parçalıyordum. Ama yeterli gelmiyordu. Ben de farkındaydım bunun. Ne yapabilirdim ki? Tüm benliğim ile onu istiyordum. Onun olmak ve tüm geçmişi unutmak. Ne kadar denersen deneyeyim yolun sonu yine Namjoon'a çıkıyordu. Elimde değildi. Beceremiyordum.
"Kahvaltı hazırmış." Duştan çıkmış öylece bornozum ile yeri izlerken Hoseok gelerek haber vermişti. Gözlerimi odaklandığım noktadan çekmeden onu onayladım. O ise bir anlığına yanıma gelecek gibi olsa da sonrada vazgeçip gitmişti anlaşılan. Ne bekliyordum ki? Haklıydı.

Üzerime salaş bir sweat geçirip altıma da bol bir pijama giymiştim. Saçlarımı kurutmadan karıştırdım ve aşağı indim. Dün gece uyuyamamıştım. Hoseok da uyumamış öylece tavanı izlemişti. Kesinlikle birbirimizle konuşmadık ama bakıştık ara sıra. Korkutucuydu. Fırtına öncesi sessizlik gibiydi. Ve ben o fırtınaya direnebilecek kadar güçlü hissetmiyordum. "Gelsene." SeokJin cömertçe teklif ettiğinde mutfaktan henüz kendime kahve almış ve onu kibarca geri çevirmiştim. "Aç hissetmiyorum. Teşekkürler." Kahvem ile birlikte yanlarına gelip sandalyemi uzağa çektim. Sigaramın dumanının onları boğmasını istemiyordum. "Hyung, başka yerde iç lütfen." Taehyung ciddiyetle yüzüme bakıp sertçe söylediğinde anlamayarak ona baktım. SeokJin ise panikle ona döndü. "Sorun yok bence. Hem duman gelmiyor bile." Omuz silkti. "Lütfen hyung. SeokJin hyung sevmiyor." Mükemmel. "Pekala. Rahatsızlık için üzgünüm."

Ayağa kalkıp en yakın yerde söndürdüm ve çöpe attım. Belkide odadan ayrılmak bile iyi bir fikir değildi. "Ben biraz odada olacağım." SeokJin suçlanmış bir şekilde ayağa kalktı. "Hey, lütfen. Taehyung sadece kibar olmaya çalışıyordu etkilenmedim. Otur hadi." Tebessüm ettim. "Cidden yorgun hissediyorum. Seninle ilgisi yok. Afiyet olsun." Taehyung da mahcup bir şekilde bakıyordu ama umrumda değildi. Tek istediğim odaya gidip sessizce ölümü beklemekti. Ve öyle de yaptım. Biraz kitap okudum ve kahvemi içtim. Maillerimi kontrol ettim. Gelen birkaç iş için mail attım. Sonrasında yatağa uzandım ve müzik dinledim. Başım ağrıdığı için ilaç içtim. Gerçekten henüz sadece iki saat olmuştu. Gün bitmiyordu ama benim enerjim çoktan bitmişti. Kapı aralandığında Jungkook'un geldiğini gördüm.

"Hyungie? Sana biraz atıştırmalık getirdim. İyi misin?" Başımı salladım nazikçe. "Teşekkürler aç değilim. Hoseok nasıl? İyi mi?" Tabağı komodine koyup yanıma oturdu. "İyi. Sohbet ediyor aşağıda. " Onayladım. "Berbat bir sevgiliyim. Onu suçlayamam. Daha fazla da acı çektirmek istemiyorum." Jungkook endişe ile baktı. "Bitirecek misin?" Yutkundum. "Bence o benden önce davranır. Yorulmuş olmalı." Burukça gülümsedim. "Bilirsin aşık olduğu adam ona aşık değil." İç çekti. "İkiniz de o kadar haklısınız ki suçlu bulamıyorum." Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. "Belki daireyi satar ve annemlerin yanına giderim. Çünkü burası artık beni boğuyor. Şirketten de istifa edeceğim. Daegu da annemlerle yaşayıp kedilerime bakarak gebermek istiyorum. Yeterince birikimim var." Güldü Jungkook. "Birikim? Milyarların var." Tebessüm ettim gözümü silerken. "Mutlu değilim ama." Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Hyung. Hani ben küçükken param yetmediğinde bana yeni bir telefon hediye etmiştin ya. O zamanlar yeni yeni ünün yayılmıştı. Öyle çok da paran yoktu. Bazı şarkı sözlerin çalınıyordu hatta." Başımı salladım. "Ben hala o telefonu saklıyorum. O kadar sevinmiştim ki. Kendimi ilk o zaman küçük kardeşin olarak görmüştüm. Jimin ile olan tüm tartışmalarımızda Namjoon hyung ve sen vardın destek olmak için. Hep kendime dünya bana sırtını dönse de Namjoon hyung ile Yoon hyung asla beni geride bırakmaz derdim. Siz benim süper kahraman olarak adlandırdığım insanlardınız. Dövme stüdyomu açmam için bile bana destek oldun. Şu anda ne kadar zenginsem hepsi senin sayende. Bizim ailelerimiz hiçbir zaman SeokJin hyungun ailesi kadar zengin olmadı. Sadece sen ve Namjoon hyunga sahiptik. Hala Taehyung'un okul harcını ödüyorsunuz. Namjoon hyung her ay ona düzenli para gönderiyor. Ve sen de öyle hyung. Siz bizim için çok önemlisiniz. " Onun da gözleri dolmuştu şimdi. "O yüzden. Lütfen gitme olur mu?"

He's not coming home° NamgiWhere stories live. Discover now