Part Eighteen

351 28 8
                                    

Bu sıralar Namjoon daha iyi bir hale gelmişti. İşine geri dönmüş hayatına bakıyordu. Ben ise hala aynı yıkıklık düzeyinde evde oturuyor asla insanlığa karışmıyor kendi halimde takılıyordum. İşe girip girmemek konusunda hala kararsızdım. Gerçi bunu kaldıracak bir mentale sahip değildim hala. Namjoon gayet iyiydi. Bazen arkadaşlarıyla içmeye gidiyordu ve eve geç geliyordu. Kapının deliğinden izliyordum. Bazen yanında başka kişiler de oluyordu elbette. Kendi hayatı kim ne diyebilir değil mi? En son birlikte uyuduğumuzdan beri küçük bir mesafe girmişti aramıza. Bu anlam bile veremediğim nedenini anlayamadığım bir şeydi. Fakat sorgulamadım. Artık o ve onunla ilgili şeyleri sorgulamak yoruyordu beni. Ki ben zaten yorgundum. Annem onun için biraz kimchi göndermişti dün. Onu vermek adına ayağıma şıpıdık terliklerimi giyip zilini çaldım. Umarım evde akşamdan birisi yoktur. Yoksa kendimi kendi imkanlarımla boğarım. "Yoon?" Gözlerini zorlukla açıp saçlarını karıştırdı. Tamamen alkol korkuyordu. Yüzümü buruşturup elimdeki kabı uzattım. "Ne bu?" "Annem sana kimchi göndermişti." Güldü ve aldı elimden. "Yoksa misafirim olduğunu görüp kapıyı çalmak için bir bahane mi buldun?" Komedi dükkanı. "Hayır?" Sırıtıyordu alayla. Ve açıkçası son günlerdeki halleri cidden gerici olmaya başlamıştı. "Eminim öyledir." "Namjoon sikik beynin uyanmamış sanırım çünkü ben sadece sana bunu vermeye geldim." Kabı geri verdiğinde şaşkınca bakıyordum. "Teşekkürler gerek yok." Nasıl gerek yok? "İyi misin? Kafanı bir yerlere falan mı çarpt-" "Yoongi bak hayatım şu anda güzel gidiyor ve eğleniyorum. Maalesef ki bunun içerisinde seni istemiyorum. Sen demek ciddiyet demek, sen demek eski tartışmalar demek. Anlıyor musun? Endişe duyuyorum. Bundan memnunum. O yüzden arada birbirimize selam versek yeterli diye düşünüyorum."

"Ne bu ? Depresyonun herkesin ağzına sıçıp dağıtma evresi mi?" Güldü. "Zeki olmana bayılıyorum." Senden tiksiniyorum. "Ne bok istiyorsan." Hızla kapımı açmaya başladım. "Ve Yoon." Cevap vermedim ve içeriye girip kapıyı yüzüne kapattım. Dönüştüğü şey cidden iğrençti. Pişman olacağı günü iple çekiyordum. O kadar miğdesiz davranıyordu ki bunun Namjoon olduğuna inanmak bile zordu. Benim kalbi güzel ve kimseyi incitemeyen sevgilim neredeydi? Uyanıp yanımda gördüğümde bana güç veren ve buradayım diyip gülümseyen tatlı sevgilim neredeydi ? Kendimi her zamankinden daha berbat hissediyordum şimdi. SeokJin böyle hissettirmemişti. Mutlu olmasına mutlu olmuştum. Şu anda ne yapıyordu? Neden paramparça etmek için uğraşıyordu ki.

Amacı neydi mesela? Canımı yakıyordu. Ve bunu seviyordu sanırım. Başka açıklama bulamıyordum. "Benden ne istiyorsun?" Ellerim titrerken alnımı tutarak göz yaşlarımın akmasına izin verdim. Bugünü tamamen silmek istiyordum çünkü anlamsızca kırılmıştım. Sebebi yoktu ve ruhum cayır cayır yanıyordu. O gece bir şeyler düzelir diye düşünüyordum. Ne ondan kopabilmeyi ne de onunla olmayı başarabiliyordum. O halde ne yapmalıyım diye sordum kendime fakat hiçbir sonuca ulaşamadım. Kapısına dayanmak, ne istiyorsun benden sikik herif diye yakasına yapışmak istiyordum şu anda. Ama bu güç bende yoktu biliyordum. Canımın yanması ile oracıkta kalıyor sessizce ağlıyordum ben. Sadece buydu hepsi. Aşk korkunçtu. Aşk güzeldi. Baş döndürücü, tatlı, acı, delirtici bir şeydi aşk.

Kafam sadece uçukken iyi hissedebiliyordum. Sarhoş olmadan onu göremiyordum. En azından hayalimde iyi hissedebilmek güzeldi. Mentalim boka dönüyor, bir yandan da magazinde aptal haberler ile gündeme geliyordum. Rus bir manken ile ilişkim olduğunu öğrenmiştim geçen gün. Gay olmam dışında bir sorun yoktu elbette. İnsanlar sikinden uydurdukları hakkında konuşuyor, yan dairemdeki aşık olduğum adam tanımadığı insanlarla yiyişiyordu ve hayatım oldukça renkleniyordu bu sayede. Huzur kitabımda yoktu. Huzur kelimesi asla benim için kullanılacak bir şey değildi.

Yüzüme bakmaması sorun değildi. İsterse onu sonsuza dek yalnız bırakırdım. Canımı yakan tanımadığım adamların yanında yüzüme bakmamasıydı. Onlar kim oluyordu ki? Hiç değerim yok muydu? En azından anılara saygı duyar diye düşünüyordum. Elbette düşündüğüm gibi olmamıştı. Sonunda yine kaybeden olmak güldürdü beni. Üretemiyordum. Şarkı yazamıyordum. Kendime bakamıyordum. Aynaya bakamıyordum. Ağlamadan duramıyordum. Her şey başa sarmıştı. Kendini tekrar tekrar çalan bir plak haline gelmiştim.

He's not coming home° NamgiWhere stories live. Discover now