Part Nineteen

423 25 20
                                    

Taehyung

"Sence iyi bir fikir mi?" SeokJin güven verircesine elimi tutup gülümsüyordu. "Eminim iyi karşılayacaklar." Tebessüm ettim ve adımlamaya başladım kapının girişine doğru. Uzun zaman olmamıştı sadece bir aydır uzaktaydık ama yine de hepsini özlemiş haldeydim. Öncelikle ailemi görmüş hepsiyle hasret gidermiştim. Oldukça tavırlı bir halde olsalarda beni gördüklerine sevinmiş gibiydiler. Babam her zamanki halinden farklıydı. O hala Namjoon hyung ile olan olaylar konusundaki huzursuzluğunu giderememişti. Olayları biraz eksik bilse de yine de sinirli görünüyordu bana. Ağır konuşmuştu ilk kez ve ağlamıştım giderken. Annem ise affetmeyi deniyordu. Namjoon hyungun ailesi ise hala kızgındı bana babam gibi. SeokJini de görmek istemiyorlardı. SeokJin'in ailesi de tavır almıştı ama sorun değildi. En azından şimdilik idare edebiliyorduk. Kuzenim ve abim olan yegane insandan uzaklaşmak içimde bir yerlerde bir şeyleri kaybetmeme sebep olsa da bu benim hatamdı. Her şeyin farkındaydım. Elden bir şey gelmiyordu.

Hayatım boyunca asla yapmayacağım bir şeyi bizzat yapmak ve asla pişmanlık duygusunu hissetmemek de garip bir şeydi. Genelde bunu ben yapmış olamam etik değil gibi olurdum. Ama asla bunu düşünmemiştim. SeokJine aşık olduğumu fark ettiğim an kaçtım. Gittikçe yakın olduğumuzda ise anlam veremiyordum onun neden benimle bu denli sıkı fıkı olduğuna. Derdini bana anlatıyor, Namjoon hyung geç geleceğinde artık benimle zaman geçiriyordu. Bolca film izledik ve birlikte içtik eğlenerek. Aslında ilk başlarda her şey normaldi. Aşkımı gömüp gizlemeye yemin etmiştim. Kesinlikle bunu kimseye yapma hakkım yoktu. Bilirisiniz. Sonrasında ise SeokJin de yaklaştı bana. Ben kaçarken adım adım ilerledi kalbimin derinlerine ittiğim sevgime. Bu ise garipti. Anlamadım. Aslında o da farkında değildi işte. Namjoon hyungun ilgisizliği ağır geliyordu belkide diye düşünüyordum. Bir arkadaş istiyor dedim kendi kendime.

Ama hayır konu bu değildi. O bana kapılmıştı. Benim yaptığım gibi o da benden saklıyordu. Hayatı boyunca tek düze yaşamıştı. Kısaca açıklamak gerekirse, bu adam sevgilim evet onunla evlenip ömrümün son demine kadar onunla olmalıyım diyordu. Mesela kabak sevmezdi. Ve sonsuza dek sevmeyeceğini düşünüyordu. Ama ben yaptığımda yemiş, oldukça da beğenmişti. Düşünce yapısından olsa gerek SeokJin biten aşkı ve aralarında artık asla samimi olmayan romantizmi kabullenmeye başlamıştı. O benim sevgilim ve evlenmek durumundayım vazgeçmek ayıp diye düşünüyordu. Asla da kendinde ayrılma cesaretini bulamadı. Patlama noktası o gece olmuştu. İkimiz için de. Tek bir keşkem vardı bu ilişkide. Keşke her şey bittikten, yani onlar ayrıldıktan sonra aramızda bir yakınlaşma olsaydı. Bunu her dediğimde ikimiz de pişman oluyor ve mahcup hissediyorduk. Evet boktan bir ilişkileri vardı, yolun sonu ise belliydi. Ama bu Namjoon hyunga ihanet etmeyi gerektirmezdi. Hoş, sadece öpmüştüm onu. Aslında öpmesem de kalbi artık benim için atıyordu. Bu da ihanet değil miydi zaten?

Namjoon hyung ise ilişkinin başından beri böyleydi. SeokJin gün geçtikçe inciniyor ve darmadağın oluyordu. Ona hep uzaktan baktım ve üzüldüm. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Onu karanlık yerden çekip almak istedim. Sevgi ne demek bilsin istedim. Damarları titreyene kadar hak ettiği sevgiyi vermek, sabahlara kadar aşkımı ilan edip delicesine onu ne kadar sevdiğimden bahsetmek istedim. Narinliğini konuşmak istedim mesela. Saçlarının güneş ışığında ne kadar güzel parladığını ve biçimli dudaklarının pembeliğinin ne kadar baş döndürücü olduğundan bahsetmek istedim. Namjoon hyung göremiyordu onu. Belki bedenen aldatmadı ama ruhen kaç defa yalnız bıraktı onu bilemiyordum. Hyungum iyi bir adamdı. Yalnızca iyi bir sevgili değildi. Olamadı. Yoongi hyunga hala kendini feda edecek kadar aşık olduğunu göremiyordu. Sorunu buydu. Gurur denilen şey sonu oluyor, gün geçtikçe onu daha da yakıyordu. Yoongi hyung ellerinden kayıyordu. Onunla birlikte tüm çocukluğu, lise anıları, başkanlık odasındaki kaçamaklar, arka bahçede olan su deposundaki gülüşmeler ve yetişkinliği boyunca sırtını yasladığı ruh eşini de kaybediyordu.

He's not coming home° NamgiOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz