Ağzında kalan suyu öksürerek

"O nasıl oluyormuş? Devletin bir askeri masum bir insanı öldürecek ve kimsede kalkıp bir şey demeyecek? doğru mu duydum?"

"Gerizekalılar ne zamandan beri bir şeyi tekte anlar oldu. Sana şöyle açıklıyım. Muhtemelen buraya gelmeden önce beni araştırdın. Ve orada da deli raporum olduğunu görmüşsündür. Şimdi seni burada öldürsem bile deli raporum sayesinde nefsi müdafa olurum salak."

Evet deli raporum vardı. Ama aslında gerçek değildi sadece bir görev için deli rolüne girmem gerekiyordu. Adamlarda öyle hemen inanmayıp araştıracakları için bir doktordan görev olduğu için zorluk çıkmadan almıştık. O günden sonra ise vermeye gerek görmemiştik.

Adam bunları duyduğunda gözünden bir kaç saniyeliğine bir korku geçmişti. 

"Ben zaten öleceğim ki?"

Anlamadığım için kaşlarımı çattım.

"Ne diyon lan sen?"

"Sana sadece bir şey söylemem gerektiği söylendi. Sonrada bir ilaç enjekte edildi. Muhtemelen bir kaç dakika sonra ilaç etkisini gösterecek. Sana söylemememi istedikleri şey MAHO'NUN SELAMI VAR "

Dedikten hemen sonra gözleri tersine dönüp ağzından beyaz köpükler gelmeye başladı. Ben ise olayı çatık kaşlar ile inceliyordum. Az ince ne olmuştu. Tamam elimizdekileri bir değerlendirelim.

Maho diye yeni bir düşman edindik.

Bana tehtid mesajı yolladı.

Adamı konuşturmamam için ona ilaç enjekte etti.

Ve adam gözleri tersine dönüp ağzından köpük çıkararak öldü.

Çok iyi elimde hiç bir bok yokken ben bu iti nasıl bulacam? Sanırsam zamanla kendini gösterecek. Umarım bu süre zarfından çevremden birine zarar gelmez. Tek endişem bu.

.

.

.

.

Dedemden yardım alarak kimsenin haberi olmadan adamı halletmiştik. Şimdi ise karargaha geçiyordum. Offfff birde geç kaldım diye ceza yerim.

Heralde karargahta en çok ceza yiyen asker olarak ödül alıcam.

Hiç ceza yemeye niyetim olmadığı için bu olayı Kunt Binbaşı ya anlatmayı planlıyordum. Çünkü bu kol ile şu an hiç ceza çekemem. Zaten kovayı yanlışlıkla yaralı olan kolum ile kaldırmıştım.

Karargaha girdiğimde hemen odama çıkıp kamuflajımı giydim. Saate baktığımda ise 09.30 olmuştu. Şu an kavaltı da olmaları lazımdı. Binbaşı kesin ağzıma sıçacak. Yemekhaneye indiğimde timi masada kahvaltı yaparken buldum. Hemen Binbaşının yanına doğru yol aldım. O zaten bana çatık kaşları ile bakıyordu. Yanlarına geldiğimde hiç oturmadım direkt selam verip Binbaşıya döndüm.

"Komutanım, biraz konuşabilir miyiz?"

Binbaşı kafasını sallayarak tablotunu koyup geldi. Bende o sıra time afiyet olsun diyip binbaşının peşine takıldım. Bahçede çardaklardan birine gelince oturdu. Ama maleesef ben rütbe yüzünden ayakta kalmıştım. Bu binbaşının hoşuna gitmiş olacak ki hoşnut bir ifade ile

"Bu gün geç kalmanı açıklayacağını düşünüyorum Asena?"

Kafamı olumlu anlamda sallayıp bütün olayı baştan sona anlattım. Binbaşı ise beni çatık kaşları ile dinliyordu.

"Birincisi bu cezadan kaçacağın anlamına gelmiyor. İkinci olarak bu konuyu Albay ile konuşmayı düşünüyor musun?"

Kafamı olumsuz anlamda iki yana sallayıp

"Düşünmüyorum komutanım. Birde albaydan azar ve ceza yemeye niyetim yok. Eğer bu itin derdi benleyse yakın zamanda yeniden bir şey yapacaktır."

"Ben bu işe karışmıyorum. Ama albayla konuşmanı tavsiye ederim. Şimdi odana çık sana dosyalar göndericem onları halledersin."

Artık surat ifadem nasıl bir hal aldıysa Binbaşı daha da keyiflenip omzuna iki kere vurup kolay gelsin dedi. Ben ise arkasından göt gibi ortada kaldım.

Ben seni bir bulayım Maho senin belanı sikmessem bende Kızıl Gölge değilim.

.

.

Amk ne bitmez dosyaymış lan bunlar saate baktığımda ikiye çeyrek vardı. Bu yüzden anneme bu gün karargahta kalacağıma dair mesaj attım. O bütün aileye söylerdi heralde. Belimin ağrısı ile üstümü değiştirdim. Lavaboda işlerimi halledip kapıyı kilitleyip yatağa yattım.

Asker Kızın Yeni Hayatı -Düzenleniyor-Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang