2.Bölüm

42K 1.7K 71
                                    

Hayallerimim suya düşmesi ile bozuk olan sinirim daha da bozulurken yüzümü asmıştım. Şimdi sen benim altım olsa idin ben ne güzel sana çektirecektim. Binbaşı konuşurken Albay Selim ve Yarbay Ali bana bakıyordu. Daha doğrusu yaralı bacağıma. O sırada Albay tam önümde durup timin tuhaf bakışlarına aldırmadan gür bir ses ile "ASKER! TEKMİL VER!" diye bağırdı. Tüm tim şaşkın ve tuhaf bir şekilde bakar iken onları takmayıp bir adım öne çıktım ve tekmil verdim. "YÜZBAŞI ASENA GÜNGÖR/MARDİN EMREDİN KOMUTANIM!"

Ala ismimi kendime saklıyordum o özeldi. Böyle bir şey ne kadar yasak olsa d ben kullanmıyordum. Ne kadar kayıtlara bakınca gözükse de biri ile konuşurken söylemiyordum. O sırada tim benim Yüzbaşı olduğumu duyması ile mors olmuşlardı. Asker olduğum akıllarının ucundan bile geçmemişti. Hatırlatın buna sonra güleceğim. Çünkü bacağımın sızısı ve baş dönmem artmaya başlamıştı. Bu sırada Keskin ve Geveze hemen koluma girip beni revire götürmeye çalışıyorlardı. Bu yalakalıklarına göz devirip Albayın konuşması ile ona baktım.

"Revire gidip temizlen Yüzbaşı ve yarım saate odamda ol. Binbaşı kısa süre içerisinde görev raporunu masama bırak." İkimizde aynı anda "Emredersiniz Komutanım." deyince Albay seri adımlar ile karargaha girdi. Keskin ve Geveze takma adlı askerlerin kolunda kurtulup revire doğru adımladım. Arada sırada seke seke gitsem de sağ salim revire ulaşmıştım.

                                                                                                    
Revirden çıkıp yine topallayarak Albayın postasının yanına gidiyordum. Bu sırada diğer askerler bana tuhaf tuhaf baksa da çoğu beni tanıdığı için kolay bir şekilde gidiyordum. Albayın postası beni görünce hemen ayağa kalkacaktı ki elimde durdurup odamın anahtarını istedim. Çünkü göreve gitmeden önce anahtarı Albaya vermiştim. Hasret kaldığım odama gidip dolabımı açtığımda karşımda bütün güzelliği ile üniformam ve bordo berem duruyordu. Bir süre hasret ile onlara baktığımda aklıma yarım saat içinde Albayın yanına olmam gerektiği geldi. Hemen temizlenip Albayın odasının önünde durdum. Postası zaten kapının önündeydi.

"Albay içeride mi asker?"

"Evet komutanım, zaten sizi bekliyor."

"Tamam sağ ol asker. Kolay gelsin."

"Sağ olun komutanım."

Hemen kapıyı çalıp içeri girdim ve tekmil verdim. "Yüzbaşı Asena Güngör / Mardin. Emredin komutanım." Albay üniformalı halime uzun uzun bakıp iç çekmişti. Söylemenize gerek yok Albayım bende sizi özledim. 

"Otur Yüzbaşı." Tabi ki oturmadım. Albay bunu deyince aklıma ilk oturduğum zaman bana verdiği ceza geldi. O cezayı asla unutamazdım. Bütün askeriyenin etrafında yerde ne kadar çöp ve çakıl taşı gördü ise bana elim ile onları toplatmıştı. O günler gene aklıma gelince tüylerim istemsizce gerilmiştim. Albay oturmadığımı görünce sırıtmıştı.

Muhtemelen anlamıştı. Çünkü bu cezayı bana  ta kendisi vermişti. Beş senedir bu askeriyedeydim -yarısında çoğu görev olsa da kayıtlarda tayin sürem dolduğunu gösteriyordu.- ve muhtemelen tayinimin çıktığını söyleyecekti. Yeni fark ettiğim ise Binbaşının da bu odada olmasıydı. O sırada Albayın her zamanki "Bu bir emirdir Yüzbaşı!" lafı ile hemen oturmuştum.

'Emir demiri keser.' diye meşhur bir laf vardır. O yüzden ikiletmeden oturmuştum. Bu sırada Albayın dediği şey ile tahminimde hem doğru hem yanlış çıktığımı anladım. " Asena bildiğin üzere buraya geldiğinde seni bir time verecektik. İşte o tim Ölüm timi. Zaten tayininde çıkacaktı Ölüm Timi ile birlikte Mardin'e gidiyorsun."

Bir süre ikisi de tepkimi ölçmek için yüzüme baktılar. Ama aldıkları sonuç yine boş bir surattı. Asık ve düz bir surat. Benim bu zamana kadar hiç öyle kalıcı bir eşyam olmadığı için sadece kıyafetlerimi alacaktım. Bir ailem veya yakın arkadaşım olmadığı için sakin ve sessiz bir yolculuk olacak idi. Albayın konuşması ile benimle özel bir şey konuşacağını anladım "Binbaşı diyeceğin bir şey yoksa çıkabilirsin." Binbaşı "Emredersiniz komutanım!" dedikten sonra bana ters bir bakış atıp odadan çıktı.

Ben ne yaptım lan?

"Asena seninle konuşmak istediğim bir konu var." Albay böyle ciddi konuşunca ister istemez gerilmeye başlamıştım. Hadi hayırlısı. "Dinliyorum komutanım?" Merak ile Albayın dediklerinin hayatımı sikeceğini bilmeden dinlemeye başladım. Albay boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı.

"Sen görevde iken beni aradılar. Telefonuna ulaşılamadığı için. Tuhaf bir tesadüf sonucu senin o günkü hemşire tarafından karıştırıldığın ortaya çıktı. Hastaneden aradılar DNA testi için yarın saat 13.00 'da Mardin'deki Özel Bozkurt hastanesine gitmen gerekiyor... Bak Asena biliyorum zor ama ailenin bir suçu yokmuş ben de olayı yeni öğrendim. Bu olayı benden değil de onlardan dinlemelisin. Sonra zaten onların bir suçu olmadığını anlayacaksın."

Hiçbir tepki vermiyordum daha doğrusu bu sefer veremiyordum. Aile? O ne? Baba? Anne? Kardeş? Abi? Abla? Bunların kavramların hepsi bana o kadar uzak ki ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Resmen kitlenmiştim. Albayın sesi ile kendime geldim. "Asena, İyi misin kızım?"

"İyiyim komutanım. İzninizle çantamı hazırlıyayım."

Albay bana cevap vermeye tenezzül etmeden eli ile kapıyı gösterdi...

Asker Kızın Yeni Hayatı -Düzenleniyor-Место, где живут истории. Откройте их для себя