3.0

24K 1.4K 356
                                    

Hellloo
Kaldığımız yerden devam askimlar. Şöyle ki şampiyonluk kutlamasına gitmediklerini farz edelim.
Tim olarak yemek yiyeceklerdi ya hah işte o bölümden devam
Keyifli okumalarrr diler ve Sarmaşık Zehri yazmaya giderrreeemm.
Bu arada yeni kurguya göz atın isterseniz plsssss🥺🤍

***

Masa da konuşulan konular gecenin başından beri karnımı ağrıtacak kadar güldürmüştü beni. Yağız ve timinin başına gelen inanılmaz komik anıları dinlerken çok fazla gülüyordum.

Yağız'ın kolu omzuma sarılı hediye ettiği kolyenin zinciri ile oynarken, "Lan susun," diye bağırdı sahte bir sinirle Oğuz ve Alper'e.

Timde daha önce tanışmadığım kişiler Zeynep ve Yiğit ikilisiydi yalnızca. Zeynep oldukça sıcakkanlı cana yakın biriydi. Yiğit'in ise fazla derbeder bir havası vardı. Her an masadan kalkıp gidebilecek bir adamdı.

Ve sanırım timin en uzun adamıydı. Yağız ve Bora abi gibi adamlar bile onun çenesine geliyordu ancak. Yağız'a boyunu sorsam kesin bana 'çok meraklısın' der ve cevap vermezdi. O yüzden kendimce 1.90 üzeri olduğunu düşündüm.

"... Ama varya Leyla yenge Bora komutanım olmasa nefesi gö- afedersiniz hiçbir yerden alamazdım." Küfür edeceği sırada kendini durdurmasına gülüp önümde ki beyaz şaraptan içtim.

Yemek yerken oldukça eğlenmiş ama doğru düzgün yememiştim. Çünkü balık bu hayatta en nefret ettiğim yemekti. Yağız'a söylesem dışarıdan alırdı bana yemek ama küçük bir çocuk olmadığım için böyle saçma şeylere gerek yoktu.

"Biz hastanede iken çok fazla hasta yakını-doktor kavgasına şahit oluyoruz ama ilk geldiğimiz anda yaşadığımız olay çok daha komikti." Mercan'ın söylediği anı aklıma gelince genişçe bir kahkaha çıktı dudaklarım arasından.

Hasta yakını bir teyze kocasının kafasında cam vazo kırmıştı ve bunun nedeni kocasının sabah onu erken uyandırmamasıydı. Doktor ile kavga sebebiyse kocasına 'benim kocam gerizekalıdır, beyinsizdir' yazılı rapor almak istemesiydi. Böyle bir şey tabi mümkün değildi ve insan ilk kez duyduğu şeyler karşısında ciddi anlamda hayret ediyordu. Ben ise gülüyordum.

Mercan benden önce davranıp olayı anlattı. Tüm masadan yükselen kahkaha sesleri içimi sıcacık etmişti resmen. Aile sıcaklığını yaşıyor gibiydim. Çok tuhaftı. Daha önce tatmadığım bu hisler kalbimin yerinden sökülecek gibi atmasına neden oluyordu.

Yağız'a baktım yandan yandan. Karşısında ki Bora abi ve Oğuz'a laf atarken gülümsüyor, gülümsedikçe çıkan gamzeleri ise onu öpmek istememe neden oluyordu. Ortamın sıcaklığı yüzünden alnı hafif terlemişti. Bir kaç saç tutamı terden alnına yapışıp onu daha da çekici kılmaya başlamıştı gözümde. Gülünce kısılan gözleri ve acı kahve kokusu içtiğim şaraptan bile daha çok etki ediyordu üzerimde. Sarhoş etmişti beni kendisine.

Ortamdan yükselen Müslüm Gürses-Unutamadım şarkısı ile masada herkes susmuştu birden. Yağız'a baktım. O zaten bana bakıyordu. Alnıma düşen saç tutamlarını iteleyip dudaklarını alnıma bastırdı ve, "Kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde," diye mırıldandı rakısını gözlerime bakarak kafasına dikerken.

Bende ona bakıp şarabımdan içtim ve, "Bir türlü kendimi avutamadım," dedim gülümseyip.

"Kaç gece ağladım böyle gizlice." Kafamı çevirip şarkıyı Mercan'a bakarak söyleyen Emir'e şaşkınlıkla baktım. Mercan ise önünde ki rakıdan içip, "Ne yaptımsa seni unutamadım," dedi ve Emir'in bakışlarına çöken yorgunluğa içim acıyarak baktım.

ÜSTEĞMENCİĞİM | Yarı Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin