ON BEŞİNCİ BÖLÜM

Začít od začátku
                                    

"Büyülü olan sensin Helena," dedi gülümseyerek. "Bir kadının bu kadar kısa zamanda ilgimi çekmesi hiç olmamıştır."

Gülümsedim. Aşk değildi bahsettiği. Bunu biliyordum. Mavi gözlerinde ilgi vardı ama aşk? Aşkın yavaş yavaş geliştiği, arkadaşlıktan sevgililiğe dönen bir ilişkide yaşamıştım. O zaman zarfında bile bana tam anlamıyla aşık olmamış bir adamdan sonra dört günde kimsenin bana bir şey hissetmesini beklemiyordum.

"Sizin Leydi Clune ile görüşmeniz gerekmiyor muydu?" diye sordum. Kadının adı geçince aramızdaki tuhaf gerilimin sonlanacağını düşündüm. Dük bana doğru bir adım daha attığında onun bakışlarıyla etrafıma kurduğu ağdan kolay kolay kaçamayacağımı anladım.

Artık tam karşımda duruyordu. Çenesi tam alnımın hizasında bahçeye doğru baktı. "Ben senin yanında olmak istedim." Sesi buğulu ve söylediğinden daha fazlasını vadeden bir tavrı vardı.

Parmak uçları yanağımda gezindiğinde nefesimi hızla içime çektim. Dokunuşu güçlü yapısına rağmen nazikti. Baş parmağı yavaşça alt dudağımda gezindiğinde bakışları dudaklarıma indi. Öpmüyordu ama sanki beni yavaş yavaş öpüyormuş gibi hissediyordum.

"Nefesimi kesiyorsun," dedi yumuşak bir sesle. "Benimle gece yarısı çalışma odamda buluş."

Onun benimle neden buluşmak istediğini düşündüm. Gece vakti bana yapacaklarını düşünmek titrememe neden oldu. Bu titremenin havanın serinliğiyle alakası yoktu. Ben tek kelime etmeden öyle durunca bana doğru eğildi. Elleri kollarımı tuttu. Ayın önünden bulut geçince teras ve bahçe karanlığa gömüldü bu yüzden yüz ifadesini göremiyordum. Kalbim sanki kulaklarımda atıyordu. Eğilip dudağımın sol kenarına ılık dudaklarını bastırdı. Burnuma tütün ve sabun kokusu geldi. Kendime engel olamadan dudaklarım aralandı. Dokunuşunun etkisi bedenimi esir almıştı. Sonra sağ köşesine dudağını bastırdı ve dilinin ucuyla dudağımın kenarını yaladı.

Bütün bedenimi bir ürperti kapladı. Bir yerlerde uyarı alarmları çalıyordu ama kendimi adamdan alamıyordum. Benden biraz daha uzaklaştı. Hala karanlık olduğu için yüzünü göremiyordum.

"Gece yarısından sonra bana gel Helena. Sana söyleyeceklerimi dinlemek istiyorsan çalışma odama gel."

Son kelimeleri söyledikten sonra kollarımdaki ellerini çekti ve geriye doğru adım attı. Dolunayı kapatan bulut çekildiğinde artık terasta yalnız olduğumu anlayacak kadar etraf aydınlanmıştı. Derin bir nefes alıp kalbimin sakinleşmesini beklerken adamın davetini düşündüm. Eğer ahlaksız bir amacı olsaydı onu yatak odasına çağırırdı ama çalışma odasına çağırıyordu. Benimle ne konuşacağını düşündüm.

***

Dük Charles terastan odaya geri döndüğünde onun nereden geldiğini tek fark eden Newsbury kontu oldu. Arthur yeri geldiğinde bir şahin kadar dikkatli oluyordu. Herkes birbirleriyle sohbet ederken uşağının onun için doldurduğu bir kadeh madeira şarabından aldı.

"Bunu yapmak istediğinden emin misin?"

Arkadaşının plan hakkında hala endişeleri vardı ama planın nasıl işe yarayacağını göremiyordu. Kadın güzeldi, ona ilgi duyuyordu hem de Sebastian tarafından aklı çelinmeyecek kadar olgun ve dik başlıydı. "Eminim Arthur. Sürekli bu soruyu sormaya devam edecek misin?"

Arkadaşı omuz silkti. "Ben seni düşünüyorum. Evlendiğin kadının bir çeyizi olmayacak."

Dük şarabından bir yudum almadan önce terastan sarsılmış yüz ifadesiyle çıkan Helena'yı gördü. "Çeyize ihtiyacım yok ben yeterince zenginim. Karımın getireceği para önemsiz."

Dük ile Beş ÇayıKde žijí příběhy. Začni objevovat