~3

22.7K 1.3K 790
                                    

Bilincim yeni yeni geri geliyordu.
Yeni doğmuş gibiydim.  Kafam bomboş ve uyuşuktu. Sahiden neler oluyordu?
Yavaşça oturan bilincimle bulunduğum alanın farkına vardım. Yatmış bir pozisyondaydım, ve uzandığım alan gerçekten çok yumuşaktı.
En son ne yapıyordum? Nasıl bu hale gelmiştim ? Hareket etmeye çalışıyordum ancak, sanki vücudumu kontrol edemiyordum. Vücudum felçli gibiydi resmen. 

Hafızamı zorlamaya çalışıyordum. Yavaş yavaş gözümün önüne düşen sahnelerle kanım donmuştu resmen. En son hatırladığım şey burnuma tutulan bez, ardından da kafamdan geçirilen çuvaldı. Gerçekten ne olmuştu bana?
Ciddi ciddi kaçırılmış mıydım? Buraya nasıl geldiğim hakkında bir fikrim yoktu ve bu benim korkumu katlıyordu resmen.

Kulaklarım ince bir sesle çınlıyor, başım deli gibi zonkluyordu. Gözlerimi zorlukla aralamaya çalışıyordum ancak, yüzüme vuran ışık resmen canımı acıtıyordu. Gözlerimi açamıyordum. Sanki birbirlerine yapışmışlardı. Hatırladığım anlarla Korkudan ellerim titriyor, nefesim tekliyordu. Tehlike altında olduğumun farkındaydım. Ancak elimden bir şey gelmiyordu.

Başım deli gibi ağrıyordu. Ellerimle başımı ovmak istediğimde, bileğimdeki kelepçelerin farkına varmıştım. Zorlamaya çalışsam da ne benim gücüm vardı, ne de kelepçelerin çıkmaya niyeti. Çok korkuyordum...

Gözlerimi hafifçe aralamayı başarmıştım. Görüntüm inanılmaz bulanıktı. Gözlerim deli gibi ağrıyordu. Birkaç kez kırpıştırıp görüşümü netleştirmeye çalışıyordum. Birkaç denemenin sonunda görüşüm biraz olsun netleşmişti. Ardından dikkatlice etrafıma baktım. Dört tarafımda da siyah, iç karartıcı duvarlar vardı.

Buraya daha önce gelmediğime emindim.

Bulunduğum yatak epey genişti.
Neredeyse beş kişi rahatlıkla uyuyabilirdi.
Yatağın iki yanında birer komodin, üzerlerinde yine siyah masa lambaları, karşıda bir adet kapı, bir adet de ufak bir geçişle giriş yapılabilen giyinme odası, ve küçük bir puf vardı. Oda dolu bir oda değildi. Görüşümü ellerime çıkardığımda bileğimdeki kelepçeler yatağın demir başlığına bağlıydı. Neden bu haldeydim hiçbir fikrim yoktu. Kendi halinde yaşayan bir öğrenciydim. Düşmanımın olmadığına emindim. Kim üniversiteye giden bir gençle uğraşırdı ki?
Dilim damağım kurumuş, yutkunmak acılı bir hale gelmeye başlamıştı. Odanın bir duvarı camla kaplıydı, bu yüzden yüksek bir katta bulunduğumu  anlayabilmiştim. Hedefim ellerimi çözüp yüksekliği umursamadan camdan atlamaktı. Aklıma başka bir kaçış yolu gelmiyordu.

Ellerimi kurtarmaya çalışıyordum ancak bir türlü başaramıyordum. Gücümün olmamasının yanında , çelik kelepçe bileklerimi kesmeye başlamıştı.

Canım yanıyordu. Bileklerimin kenarlarından ufak kan damlaları yatağa damlamaya başlamıştı. Yine de kurtulma umuduyla canımın acısına rağmen bileklerimi çekiştirmeye devam ediyordum. Geniş yatakta boylu boyunca uzanıyordum. Üstüm dahi örtülmüştü. Her ne kadar bileğimdeki kelepçeler bunu onaylamasa da Sanki normal bir uykudan uyanmış gibiydim.
Hala kurtulmaya çalışırken birden sert adım sesleri kulaklarımı doldurmaya başlamıştı. Korkum katlanmaya başlamışken gözlerim  büyük bir hızla doluyordu. Adım Sesleri gittikçe yaklaşıyorken adımların tek bir kişiye ait olmadığını anlamıştım. Birden fala ayak sesi vardı.
" kapıda bekle."
O sırada tanıdık ve derin ses kulaklarımı doldurmuştu. Kime ait olduğunu sorgulamaya başlamışken, ikinci bir ses daha doldu kulağıma.
" Peki efendim."
Bu ses tanıdık değildi. İlk sesi tanımak için hafızamı zorluyorken, sesin derin ve uzaktan gelişi işimi gittikçe zorlaştırıyordu. Ses kesinlikle bir erkeğe aitti. Ve yakın çevremden birine ait olmadığı da barizdi.
Kapı yavaşça açılmıştı. Gördüğüm bedenle ağzım açık kalmış, şaşkınlıktan dilimi yutmuş bir hale gelmiştim.
Kapıdan giren kişi, aklıma asla gelmemiş olan  olan Kim Taehyungdu.

Mafia e il suo bambino.(TAEKOOK)Where stories live. Discover now