Kutay ile Behice🕊️

810 63 36
                                    

Kutay🕊️

"Bütün sınıflara sorduk değil mi?"

Ferdi ve Okan nefes nefese kalmış hâlde başlarını salladıklarında sıkıntılı nefes verdim üzüntüyle. Ona dair tek bir şeyim vardı elimde. Onu da kaybettim.

Evlenme teklifi edeceğim gün verecektim ona. Onu sevdiğimi söyleyecektim. Emanet bildim ben o bilekliği. Yok işte yok!

"Kanka zil çaldı. Hadi sınıfa gidelim."

Okan koluma dokunduğunda başımı salladım sadece. Tedirgin hâlde yüzüme bakıyorlardı. Dolu nefes verip sınıfa doğru ilerledim. Bizim kattaydık. Kapıyı açıp sınıfa girdim hemen. Gözlerim Behice'nin sırasına kaydığında Doğa ile konuştuğunu gördüm. Heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıyordu. Burukça gülümsedim. Sömestr tatili güzel geçmiştir umarım.

"Kutay, araban hayırlı olsun. Kızları istedikleri yerlere bırakırsın artık."

Duyduklarımla başımı çevirdim hızla. Muzaffer beni kaşı, diyor. Kaşlarımı çattım.

"Ne diyorsun lan sen?!" dediğimde yerinde dikleşti. Yanına yaklaştım. Gözlerinde bariz belli olan korku ile ağzıma gelen küfürleri yuttum. Behice'ye yaptığı yavşaklığı unutmuş değilim.

"Başımı ağrıtma benim. Çok pis döverim seni."

Yüzümü çevirdiğimde tekrar sesini duydum.

"Bir zamanlar Çağan seni çok pis dövüyordu."

Yüzüne baktım. Kaşları çatıktı ve korkuyordu. Gözlerimi yanında oturan Çağan kasıntısına çevirdim. Çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Umursamadım. Uğraşmaya değmez.

Sırama doğru ilerlerken duyduğum sesle duraksadım.

"Kutay..."

Başımı kaldırdığımda Behice bana doğru geliyordu. Bana geliyor?

Yutkundum. Tam karşımda durdu. Tedirgindi bakışları. Sonra ciddileşti.

"Teşekkür ederim." dedi gülümseyerek. Anlamaz hâlde kaşlarım çatılırken kolunu kaldırıp elini gösterdi. Neden anlamıyorum?

"Bilekliğime iyi baktığın için teşekkür ederim. Yerde buldum. Senin aldığını biliyorum. Çünkü..." Durdu. Gözlerimi yeni fark ettiğim bileklikten ayıramazken dudaklarımı araladım.

"Behice her şeyi açıklayabilirim." deyip başımı kaldırdığımda göz göze geldik. Işıldayan gözleri donuklaştı ve kaşlarını çattı. "Açıkla." dedi birden. Kolunu indirip dikkatini bana verdi. Kokusu burnuma gelirken kendimi toparlamak için boğazımı temizledim.

"Basketbol sahasının orda düşürmüştün. 9. Sınıfta ikinci dönem bir Beden Eğitimi dersinde basketbol sahasında toplanmıştık. Mehmet hoca basket atmayı öğretiyordu." deyip derin nefes aldım. Her şey ortada zaten. "Senden bir şey olsun istedim yanımda... Sana verecektim ama düşürmüşüm. Allahtan sen bulmuşsun." dediğimde durgunlaştı. Güzel gözlerini benden ayırmıyordu. Bir tek onun yanında kendimi güçsüz hissediyorum. Güçsüz olmayı sever mi insan?

"Beni ilk ne zaman gördün?" dedi birden. Bakışları kararlıydı. Duraksadım. Böyle bir soru beklemiyordum. Kalbim göğüs kafesimi zorlarken gözlerine takılı kaldım. O günü tekrar yaşıyor gibiyim. Sanki yeniden ayaklarımızla ritim tutuyorduk. Gülmemek için çaba gösterdiği o anlar. Başındaki mor şal yerine pembe şal var başında sanki. Yanakları al al olmuş. Babasının papatyası. Pamuk şekeri...

Gözlerini kaçırdığında irkildim. Sertçe yutkundum. Gözlerini tekrar bana çevirdiğinde al al olmuş yanaklarını fark ettim. Tedirgince gözlerime bakıyordu. "Bakma..." dedi fısıltıdan farksız sesiyle. Gözlerimi sıkıca kapattım. Gözlerimi araladığımda gözleriyle karşılaştım. Gözleri yaşardı. O an nefes almakta zorlandım. "Beni sevmeye yemin etmiş gibi bakma bana..." dedi ve gitti.

BehiceWhere stories live. Discover now