13. KİM KAZANACAK

42 12 32
                                    

Artık olayı birinci kişili anlatımla yazacağım. Diğer türlü çok zorlanıyordum. Ama arada bir değişebilir bu.

Medya: Çiçeğimiz...

***

(Ma Ri)

Nihayet bir hafta bitmişti ve ben evime dönüyordum. Herkesi çok özlemiştim, o hariç...

İşimi de bir o kadar özlemiştim. Hastalarım burnumda tütüyordu ama umarım iyileşip taburcu olmuşlardır diye düşünmeden de edemedim. Havaalanından çıkarken gözlüklerimi takmayı ihmal etmedim. Tek başıma da olsam tatil iyi gelmişti. Uyurken gördüğüm kâbusları saymazsak tabii.

Bavulumu da alıp çıkışa yönelmiştim ki uzaktan tanıdık bir yüzün bana baktığını fark ettim. Asker kıyafetiyle bana doğru geliyordu. Jin... Ne yani saatlerdir burada beni mi beklemiş? Hayır, belki görevden yeni gelmiştir. Neyse sakin ol Ma Ri gözlüğünle ona baktığını anlamaz. Onu görmemiş gibi yapmaya karar verip sakince yanından geçiyordum ki bileğime dolanan parmaklar buna engel oldu ve bir iki adım geri gitmek zorunda kaldım. Pislik az kalsın düşüyordum. Aniden sinirle ona döndüm ve konuşmaya başladım, tabii buna konuşmak da denirse. Adeta kükredim.

"Ne yaptığını sanıyorsun? Bırak kolumu!"

"Sakin ol sadece seni eve götürmeye geldim." Kolumu kurtarıp konuşmaya başladım.

"Kendim gidebilirim."

"Ma Ri inat etme de gel. Zaten ev buraya bir saat uzaklıkta gece gece taksiyle mi gideceksin? Korkmuyor musun, ya kötü bir şey olursa?" Bu adam gerçekten en zayıf noktamdan vuruyordu. Güçsüz olmak ve her şeyden korkmak... Lanet olsun ki korkumu bana karşı kullanıyordu.

"Tamam gidelim o zaman." Diyip umursamaz tavırla bavulu da bırakıp yürümeye başladım. Ona da yardım etsin bir zahmet. Biraz süründürsem hiç fena olmazdı aslında. Ma Ri aferin kızım. Dışarısı karanlık olduğundan gözlüğü de çıkardım, zaten gece gözlük takmak da saçmaydı.

Ben yürürken arkamdan bana yetişmeye çalışması çok komik olsa da dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemeye çalıştım. Umursamayıp yürümeye devam ederken arkamdan seslendi.

"Yaa! Arabam diğer tarafta." Hiç bozuntuya vermeden diğer yöne döndüm ve yanından umursamaz bir tavırla geçtim. Arkamdan gülme seslerini duyunca heyecanlanmaya başladım ve içimdeki sese kulak verdim.

Kahkahalarını bile özlemişim.

Aniden kendime gelip birkaç adımda arabaya ulaşarak önünde bekledim. Daha uzaktayken arabasını anahtarıyla açınca ben de kapıyı açıp ön koltuğa oturdum. Dikiz aynasından da arkaya baktım. Şu anda bavulu almış bagaja koymaya çalışıyordu ve... Aşırı tatlıydı. Ben böyle boş düşüncelere dalmışken kapıyı açıp yanıma oturmasıyla kendime tekrar bir çekidüzen verdim. Bana döndü ama benim ona dönmeye hiç niyetim yoktu.

"Seni özledim." Gözlerim şaşkınlıkla büyürken aniden ona döndüm. "Ş-şey yani herkes seni özledi" diye düzeltti hemen.

Acaba o gerçek düşüncesi miydi? Beni gerçekten özlemiş miydi? Yok canım daha neler. Daha fazla uzatmadan yüzüme ciddi bir ifade takınıp konuştum.

"Ben de onları özledim." Ondan özellikle bahsetmediğim için şaşırmış görünüyordu. Tekrar o dolgun dudaklarını konuşmak için araladı.

"Peki ya... Beni?" Önüme dönüp cevap verdim.

"Bilmem, emin değilim."

"Ma Ri neden öyle davrandığımı sormayacak mısın? Bak açıklamama izin ver. Ben-"

The Soldier (Kim Seok Jin)Where stories live. Discover now