14

340 15 4
                                    

Gözü kararmış kadın adresini öğrendiği köyün girişine emin adımlarla yürüdü. Bu gece düğün gecesi değil bir kurtuluşun başlangıcı olacaktı.

"Dicle Hanım gözünüzü seveyim bir durun. İnsanların ailevi problemleri bizi ilgilendirmez. Lütfen biri bizi görmeden gidelim buradan." Volkan, genç kadını yalnız bırakmak istemediği için hemen arkasından gitmişti okul çıkışında. Gözü kararmış kadını inadından döndürmek güç olacaktı anlaşılan.

Dicle bir işe yaramayan Volkan'ın yüzüne yumruk atmak istiyordu. Vicdan yoktu bu adamda kesinlikle. "Korkuyorsanız gidebilirsiniz Volkan Bey. Ben sizi zorla arkama düşürmedim."

"Ne korkması?" diye sordu teessüf eder gibi Volkan. "Ben sadece size zarar gelmesinden korkuyorum."

Dicle'nin adımları durdu fakat arkasına dönmedi. "Ben kimseden korkmuyorken sizin bana zarar gelmesinden hiç korkmayınız Volkan Bey. Asıl korkunuzun sebebi bir kız çocuğun evlendirilmesi olsun."

Yoluna devam etti ve sonunda görmeyi beklediği evin önüne geldi. Hiç vakit kaybetmeden kapıyı çaldı. Eski tahta kapı gıcırtıyla açılırken başında yazması olan orta yaşlı kadın garipseyen gözlerle Dicle'ye baktı.

''Merhaba, Çiçek Yıldırım'ın evi burası değil mi?''

Kadın başını salladı. ''Evet, burası. Siz kimsiniz?''

''Ben Çiçek'in sınıf öğretmeni Dicle Karakum. Bugün okula gelmeyince merak ettim onu görebilir miyim?'' Kadın bir Dicle'ye bir de arkasında sıkıntılı ifadeyle bekleyen Volkan'a baktı. Tam ağzını açıp kızının burada olmadığını söyleyeceği sıra eteğinin arkasından çıkagelen Çiçek'le söyleyeceğini yuttu.

''Aa Dicle öğretmenim gelmiş.'' Diyerek şakıyan kız koşarak öğretmenine sarıldı. Dicle, öğrencisinin sarılmasına karşılık verirken küçük kızın eline yakılan kınayla kafasına sanki balyoz indirilmiş hissi verdi.

''Bugün okula gelmeyince seni çok özledim Çiçek. Ben de evine geleyim dedim.''

''Çok iyi yapmışsınız öğretmenim,'' Kızın mutluluğu parlayan gözlerinden okunuyordu. ''Akrabalarımız dün akşam bize geldiler, ellerime kına sürdüler. Annem de dedi ki yeni kına sürülen ellerle okula gidilmez arkadaşların kokusundan rahatsız olabilir dedi. Ellerimden kına kokusu ne zaman giderse o zaman okula geleceğim öğretmenim.'' Diyerek ellerine sürülen kınanın gerçeği yansıtmaz sebebini de açıkladı. ''Hatta kokusu çabucak geçsin diye de sürekli sabunla yıkıyorum.''

Dicle üzgün gözlerle öğrencisine baktı. Küçük kızı kandırarak ona kına gecesi yapmışlardı. Hiddetle Çiçek'in annesine döndü. ''Küçücük kızı kandırmaya utanmıyor musunuz? Eğitim hayatını bitirmeye yeltendiğiniz yetmedi üstüne onu kandırarak bir yalana inandırmaya çalışıyorsunuz. Yazık size.''

Kadın utançla başını yere eğdi. Karşısında ona gerçekleri haykıran öğretmene ne diyeceğini bilmiyordu. Gönlü el vermiyordu kızını kendinden yaşça büyük birine vermeyi fakat kocasının sözünün üstüne söz söyleme yetkisi ona ezelden beridir verilmemişti.

''Bu gürültüde ne?'' diyerek bağıran bıyıklı yaşlı bir adam yanlarına geldi. Arkasından da kendisinden uzun genç bir adam. ''Gül ne oluyor burada? Bunlar da kim?''

Dicle öne doğru adım attı. ''Ben kızınızın öğretmeniyim, buraya okula kaydını tekrardan yapmanız için geldim. Daha önemlisi onu zorla evlendirmenize engel olmaya geldim.''

Yaşlı adam Volkan'a döndü. ''Volkan bu kadın neler söylüyor?''

Dicle bu kadın demesine takılmamaya çalıştı. Volkan ise sıkıntıyla elini ensesine yasladı. Kabak başına patlayacak gibi görünüyordu. ''Dicle Hanım kızınızın okuldan kaydının silindiğini öğrenince buraya gelmek istedi. Bir de evlilik meselesini de duyunca sizi bu kararınızdan döndürmek istiyor.''

MEZOPOTAMYA'NIN ÇÖKÜŞÜ (TÖRE)Where stories live. Discover now