2

697 31 0
                                    


Dicle akşam yemeğini dışarda yemek için araştırmaları sonucunda en kaliteli ve lezzetli ayriyeten önerilen restorana kendisine ziyafet çektirmek için gelmişti. Kaburga dolmanın ve soğan kebabının tadına bakarken kendinden geçmişti. Öyle ki yedikçe doymuyor baktıkça da iştahı açılıyordu.

Çok yediğinin farkında olurken kendisine dinleme molası vermişti zira tatlı için de midesine yer ayırması gerekiyordu. Bulunduğu restoran tüm Mardin'i ayağına sererken aklı sabah yaşanılandaydı. Onunla beraber reyhani oynayan adamın bilerek müziği tekrardan oynatıp onunla oynamasını sağladığını pekâlâ anlamıştı Dicle. Ama içinde anlamdıramadığı tek soru adamın bunu niye yaptığıydı.

Genç adamın kart zampara olduğuna dair düşünceleri vardı. Kendisini etkilemek için bunu yapmış olmalıydı. Kim bilir kaç kızla reyhani oynayıp aklını çelmişti.

"Tatlınız efendim." Diyen garson, Dicle'nin önüne kahiye tatlısıyla dolu tabağı koydu.

Dicle, garsona gülümseyerek, "Teşekkür ederim. " derken garsondan cevap gecikmedi. "Rica ederim efendim, afiyet olsun."

Garsonun dediği gibi olup Dicle afiyetle tatlısını yedi. Hatta hızını alamayıp ardından mırrasını da içti. Kahve epey acıydı fakat güzel bir deneyimdi onun için.

Sonunda evin yolunu tutarak yorucu bir günün ardından üstünü değiştirip yatağına girdi ve ailesiyle kısa görüşmesinden sonra gözlerini kapatıp uykuya dalmaya çalışırken aklını kurcalayan toprak rengi gözleri bir türlü unutamıyordu.

Bir daha ne zaman karşılaşacağını bilmediği adam düşüncelerini oyalıyordu. Bu durumdan Dicle oldukça sıkılırken gün doğana kadar yatağında oflayarak debelenip durmuştu.

🧭


Konağa koşarak gelen Berze'yi kimse tutamıyordu. "Dayê*, Fırat amcam reyhani oynadı." Küçük Berze'nin sesini konakta duymayan kalmamıştı. Delal* kızının kendisine doğru koşusunu ve ağzından çıkanlara şaşırarak Fırat'a baktı.

"Bu deli kız doğru mu söylüyor Fırat?" diye sordu yengesi genç adama.

Fırat ise Berze'ye gözlerini kısarak baktı. Küçük cadı gördüğü her şeyi annesine ötmeye ne de meraklıydı. "Rast jinap*, kızın haklı."

Delal duyduklarına inanamadı. "Sen ve reyhani oynamak?" dedi şaşırarak. "Kardeşin Evin*, abinin düğününde senden kaç defa rica etti de reyhani oynamadınız karşılıklı. Günlerce görümcemin tribini çektin, şimdi nasıl oluyor da oynuyorsun Fırat?"

Yengesinin sorusuna karşılık güldü Fırat. "Bilmiyorum yenge, bir anda gelişti oynamak istedim."

"Birlikte oynadığı kız çok güzeldi dayê. Amcamın nutku tutuldu." Berze'nin ağzından bakla ıslanmazken küçük kızın ne ara genç kadınla birlikte oynarken gördüğünü fark etmemişti Fırat.

Delal'ın bakışları değişti. "Demek bir kızla oynadın," dedi imalı imalı.

Fırat gözlerini devirdi. "Başka kimle oynayacaktım yenge?"

Delal bıyık altından güldü Fırat'ın tepkisine. "Kimmiş bu kız? Tanıdık mı?"

Fırat'ın gözlerinin önüne kızın bakışları belirirken iç çekti. "Keşke tanıdık olsa, bırakmazdım peşini." derken bir anda ne dediğinin farkında olup kaşlarını çattı ve yengesinin kahkahalarını daha fazla duymamak için odasına çekildi. Üzerini değiştirip rahat bir şeyler giyerken akşam yemeği çoktan hazırlanmıştı.

Yemek masasına doğru giderken aile bireyleri masadaki yerini almışlardı. Başta babası İsmail Ağa, uzun masanın karşısında da eşi Hevi* Hanım oturuyordu.
Fırat'ın yanında kardeşi Evin, onun karşısında abisi Ferhat, yanında da eşi Delal ve kızı Berze oturuyordu.

MEZOPOTAMYA'NIN ÇÖKÜŞÜ (TÖRE)Where stories live. Discover now