8

402 19 0
                                    

Grup Roj - Tu Buyi Helbestamın

🧭

Günler sonra Dicle hafta sonu çarşıya çıkmak için giyinip arabasına bindi. Mardin'in çarşısına ne zamandır uğramıyordu. Bu kısa geziyi de hafta sonuna bırakmıştı.

Fırat ile son konuşmasının üzerinden 1 hafta geçmişti ve adam onun sözünden dönmeyip bir kez bile karşısına çıkmamıştı. O gece şehvet iplerinin tamamen kopacağı gündü. Fakat genç kadın bunun önüne geçmişti.

Dicle yasaktı Fırat'a.

Fırat ise kor ateşe elini uzatacak kadar aşkından tutuşmuştu.

Uzun elbisesi ılık rüzgârın esintisiyle uçuşurken çerezciden kendisine badem şekeri aldı Dicle. Dayanamayıp yanında da cezerye alıp yolda badem şekerlerini yerken yürüdüğü yolda bütün kızların bakışları üzerindeydi. Önce bunun bir yanılsama olduğunu düşünse de dikkatli bakınca yanılmadığını anladı. İyi de neden ona bakıyorlardı?

Şekerini yavaş yavaş dişleriyle ezerken bir giyim dükkânın içine girdi ve yeni sezon elbiseleri inceledi. Mağazada da bakışlar üzerindeydi. Kısa kırmızı bir elbiseyi eline alıp dikkatini verirken arkasındaki kızların konuşmalarına kulak misafiri oldu.

"Bu kadın Fırat Ağa'nın karşısında reyhani oynayan kadın değil mi?" dedi bir kız.

Arkadaşı ise, "Evet ta kendisi. Videolarda yüzü pek belli değil de ama şimdi bakınca tam da ağaya yakışacak kadar güzel." dediğinde diğer kız ona sert bir tavır sergiledi.

"Neresi güzel Aysel? Senin arkadaşının yanında onun güzelliğinin bahsi bile olamaz."

Arkadaşı güldü. "Yiğidi öldür hakkını yeme demişler Müge. Kadın senden daha güzel."

"Daha fazla moralimi bozmadan çıkalım bence buradan Aysel. Yoksa sinirden köpürmeme az kaldı."

Müge ve Aysel söylene söylene mağazadan çıkarken Dicle duyduklarını düşünüyordu. Geçen geceki düğün oynanan reyhani demek ki tüm Mardin halkının gündemindeydi. Fırat Ağa'nın seveni çok olduğu kadar düşmanı da olmalıydı. Ve bu videolar Dicle'nin lehine oynatılıyordu. Özellikle genç kızların sevgilisi olan ağanın yanında kadına herkes bıçak bilemiş durumdaydı. İnsanların kinini kaldıracak hâlde değildi Dicle.

Morali bozuk şekilde mağazadan çıkarken meydana doğru yürüdü. Büyük bir topluluğun etrafını sardığı takım elbiseli adamı görür görmez tanıdı genç kadın. O toprak rengi gözleri şu 1 haftadır arıyordu. Şimdi karşısındaydı ve halkına gülücükler yağdırıyordu.

Fırat, halkın sevgisi karşısında mahcup olurken kafasını kendisine seslenen yaşlı dedeye döndürdü. "Buyur bey amcam söyle bakalım bana şikâyetini."

Yılların vermiş olduğu buruşuk elini, Fırat'ın toy elinin içine yerleştirip sıktı. "Delikanlı oğlum, hanımla oturduğumuz evin temizliğini tek başımıza yapamıyoruz. Çocuklar desen hepsi dışarda kendi ailesini kurmuş yılda bir defa geliyorlar. Sen şu yaşlı çiftin evine temizlik yapılması için görevliler çağırsan da bizim de hayır duamızı alsan olma mı?"

Fırat, kendisine yaşlı gözlerle bakan ihtiyar adamın ellerinden öptü. "Sen istersin de olmaz mı dedem. Benim şoföre adresini ver hemen bugün eviniz temizlenmeye başlanılacak."

"Allah senden razı olsun oğul."

"Allah hepimizden razı olsun dedem."

Fırat başkalarının da şikâyetlerini dinlerken bakışları her taraftaydı. Ve sanki kendisine itinayla bakan bir çift yeşil gözün farkındaymış gibi başını kaldırdı.

MEZOPOTAMYA'NIN ÇÖKÜŞÜ (TÖRE)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon