33. BÖLÜM: Aydınlanma Yolculuğu (FİNAL🙊)

559 75 39
                                    

Kimse onunla konuşmadı. Olduğu yöne bile bakan olmadı. Ömrü hayatı boyunca unutmayacağı bir şey varsa o da Büyük Usta Aysera'nın çalışma odasından çıktığı anda gözlerinde beliren o koyu grilikti. Hiç kimse görmemiş olabilirdi ama o görmüştü değişen rengi. Hiç merhamet yokmuş gibi görünen o güzel yüzündeki masumiyeti iyi bildiği halde iliklerine kadar korkmuştu Leon. Çünkü Büyük Usta arkasından çevirdiği her şeyi öğrenmişti. Çünkü Büyük Usta Aysera Doyle asla çocuk olmamıştı. Büyük sorumluluk için yetiştirilirken, bir yetişkin gibi büyümüştü. Leon'un korkması gereken kişi aslında hep Büyük Usta Aysera olmalıydı. Ama Leon bunu anlayamamıştı.

Ona verdiği sözü ve korkması gereken kişiyi unutmanın bedelini yediği tekmeyle değil, acımasızca kilitlenen güç eliyle ödemişti. Ama Büyük Usta Aysera Doyle asla basit düşünen biri olmamıştı. Çünkü Leon'un asıl cezası, ihanet ettiği Lemah halkının içinde yaşamak olacaktı. Asla acınmayacak, asla kabul görmeyecekti. Ama hiç kimse ona ihanetin bedeli olarak acı çektirmeyecekti de. Çünkü çok iyi biliyordu, en iyi ceza ihanet edilenin ile ihanet edenin yüz yüze olmasıydı. Böyle bir şey olmayacaktı tabii. Çünkü herkesin hiç var olmamış gibi onu yok sayacağını biliyordu.

"Kalk!" dedi Royan. "Seninle aynı yerde bile nefes almaya tahammülüm yok. Kalk ve ihanetinle yüzleş!"

Zorlukla ayağa kalktı. Öğrenciler dağılmıştı, avlu kimse yaşamıyor gibi terk edilmişti. Oysa biliyordu Leon, bu ve bundan sonraki sonsuzmuş gibi geçecek olan günlerin başlangıcıydı. Başı önde Royan'ın arkasından ilerledi. Artık tek düşündüğü, uğruna çok sevdiği Büyük Usta Aysera'ya ihanet etmek zorunda kaldığı kız kardeşinin, buna değip değmediğiydi. Çünkü isyancılar hala sözümü tutmamıştı. Bir pişkin pişmanlık dalgası sardı Leon'u. Keşke yüzsüzlüğünü takınıp Büyük Usta'dan son bir dilek dileyebilseydi.

*****

"Hiç içime sinmiyor bu durum. Aysera öğrendiğinde nasıl tepki verecek, hayal edemiyorum bile."

Endişeli genç adamı teselli edecek değildi Kaya. O da huzursuzdu ama kardeşinin iyiliği için böyle olması gerektiğini düşünüyordu. Epeyce ileride konuşlanmış Fagön Birliği'nin olduğu yere baktı. O kadar uzağı göremiyordu ama yoğunlaşınca toprağın üzerindeki hareketliliği algılayabilirdi. Dilini damağına vurdu istemsizce. Han ise bu küçük tepkiyi üzerine alınıp bir şey söyleyecekken Kaya, başını hafifçe yana yatırdı. "Bu sessizlik sizce de olağandışı değil mi?"

Han yaklaştı, Kaya'nın baktığı yöne sanki görebilecekmiş gibi dikkatle baktı. "Fagönlüler kurdun gözlerine sahip. Eminim şu an bizi izlerken gülüyorlardır," dedi.

"Buna şüphem yok," diye cevap verdi Kaya. Ardından gözlerini kapatıp aydınlanma noktasına ulaştı. Toprağı hissettiğinde bu kez tamamen bütün olabilmek için tüm gayretini verdi. Hisleri ilerledi, Fagön Birliği'ne yetişti. İki binden fazla savaşçı olduğunu ve de hareket halinde olduklarını anladı. Üstelik günün erken saatleriydi. Bunun bir anlamı olmalıydı. Ansızım gözlerini açtı ve "Saldırıya hazırlanıyorlar!" dedi.

Han ona emin olup olmadığını sormadı. Gözlem yerini terk edip koşarak babasının çadırına geçti. Birkaç dakika sonra hareketlilik başladı. Generaller kendilerine bağlı savaşçıları düzene sokmaya başlarken, Lord Fang ve oğlu savaşa hazırlanmaya başladılar.

Diğer yandan gürültüyü duyan Prens Vlad, ne olduğunu anlamak için çadırından yeni çıkmıştı. Zırh kuşanmış savaşçıları gördüğünde en yakın savaşçıya neler olduğunu sordu. Öğrendikleri hoşuna gitmemişti. Burada olması babasını durdurmaya yetmemişti. Belki de esir değişimi ile bir şeyleri değiştirebilirdi. Evet, kesinlikle umudunu yitirmemeliydi.

2. Buz ve Rüzgarın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin