55- Bana Razı Olma

Start from the beginning
                                    

Doğa, çok da samimi olmayan bir şekilde Acar'a gülümsedikten sonra koridorun sonundaki odaya girdiğinde Acar, onun üzerini değiştireceğini anlamıştı. Birkaç saniye için olduğu yerde durdu. Artık bu konuyu konuşmak zorundalardı.

Verdiği ani kararla Doğa'nın girdiği odanın önünde adımlarını durdurdu ve kapıya alacaklı gibi vurmaya başladı. Doğa, çatık kaşlarıyla kapıyı açtığında Acar'a şaşkınca bakıyordu. "Acar?"

"Konuşmamız lazım," dedikten sonra kapıyı ittirip içeriye tamamen girdi ve arkasından kapatıp elini kapının üzerinden çekmeden söze girdi. "Bana kırgın olduğunu biliyorum."

"Acar, sana kırgın değilim. O gün gereksiz alınganlık etmiştim ve-..."

"Ama soğuksun," diyerek sözlerini yarıda kestiğinde Doğa'dan herhangi bir itiraz cümlesi yükselmemişti.

"Senin her zaman söylediğin şey," diye mırıldandı Doğa ağzının içinde. "O gün ben biraz fazla hassastım."

"Ve ben de o gün fazla kabaydım. İzin ver, özrümü dileyeyim. Bu saçma gerginliğe daha fazla katlanamıyorum."

Doğa, ellerini arkasında birleştirerek gözlerini Acar'ın yüzünde gezdirirken Acar, parmaklarını dalgalı saçlarına daldırdı ve "Özür dilerim," dedi. "Sana hep en sevdiğim kuzenim olmadığını söyler dururum. Çünkü gerçekten de en sevdiğim kuzenim değilsin. Ama bu senin teyzemle eniştemin çocuğu olduğunu değiştirmez."

Doğa'nın belirsiz bakışlarını yüzünde hisseden Acar, nihayet en büyük korkusuyla yüzleşmiş ve o gözlere bakmıştı. Henüz kaybolmaya başlamadan aklındakileri dile dökmeye başladı. "Sen en az Egemen kadar onların çocuğusun. Ama benim için sen... Sen benim..." Yutkundu, söyleyeceklerini toparlamaya çalıştı ve en sonunda "En yakın arkadaşımsın," diye mırıldandı.

Söyledikleri doğruydu. Doğa hayatlarına girdiğinde ikisi de 4 yaşındaydı ve her şeyi beraber deneyimlemişlerdi. Acar, onu dışarıdan gelen biri olarak görmüyordu ama akraba da değillerdi işte. Bir yanı aralarında hiçbir kan bağı olmadığını devamlı vurgulayıp duruyordu. Doğa, hiçbir zaman onun kuzeni olmamıştı. Küçüklüğünden beri en yakın arkadaşıydı.

"Çocukluk arkadaşımı sinir bozucu kuzenlerimle aynı kefeye koyamam elbette, değil mi?" Acar, hafifçe gülümseyerek kendi kafasını dağıtmaya çalıştığında Doğa'nın da gülümsediğini görmüştü. "Özür dilerim," dedi tekrardan. "Seni kırmak istememiştim. Çok üzgünüm, Doğa."

"Gerçekten de bunları duymaya ihtiyacım varmış," dedi Doğa hafiften titreyen sesiyle. Başını kaldırıp Acar'a baktığında açık kahve gözleri yaşlarla doluydu. Acar, telaşla sordu. "Ben yanlış bir şey mi söyledim?"

"Hayır, böyle olmak canımı çok sıkıyordu." Doğa, eliyle yaşaran gözlerini sertçe silip burnunu çekti. "Sen de benim en yakın arkadaşımsın, Acar. Kendimi bildim bileli her şeyimi seninle paylaşıyorum. Sen öylece dururken yanına gelip konuşacak cesareti bulamamak çok kötüydü. Sinirlerim bozuldu."

Doğa, ağlıyor olmasının saçmalığına gülerek gözlerini silmeye devam ettiğinde Acar, içine derin bir nefes çekerek ona doğru bir adım atmıştı. Elini Doğa'nın başının üzerine koyduğunda Doğa, kafasını epey bir kaldırıp Acar'ın yüzüne bakmaya çalışmıştı.

"Barıştık mı şimdi?" dedikten sonra genç kızın siyah saçlarını karıştırmaya başladı. Doğa, Acar'ın kafasını kaplayan elinden kurtulmak için geriye doğru bir adım attığında dizleri arkasındaki yatağa çarpmıştı. Arkaya doğru düşerken Acar, hızlı bir refleksle Doğa'nın belini kavrayıp onu kendisine doğru çekti ve genç kızın burnu Acar'ın göğsüne çarptı.

NAKAVTWhere stories live. Discover now