33:Bana Söylediği Gibi

325 35 39
                                    

Gözlerimi araladığımda odanın içine giren güneş ışınlarıyla sabah olduğunu anladım. Yanıma baktığımda koca yatakta tek başıma olduğumu fark ettim.

Onun yanımda uyanmasını dilerken, koca oda da Mia'ya dair bir izin olmaması beni ister istemez tedirgin etmişti. Gözlerimi ovalayıp, hızla yataktan kalktım.

Hızlı adımlarla ilk önce giyinme odasına göz attım. Burada olmadığını görünce, banyoya ilerleyip yavaşça kapıyı araladım.

Sırtı bana dönük olan uzun saçlı kadınla derin bir nefes verdim. Belki de bu endişem haftalardır ondan mahrum kaldığım içindi, bilmiyordum. Yanımdan ayrılır ve ona bir şey olur diye ödüm kopuyordu.

Üzerinde siyah bir askılı tişört, altında ise aynı şekilde siyah bir eşofman vardı. Sağ eli sol kolunun üzerinde bir şeyleri inceleyip duruyordu.

Yavaşça ona yaklaştığımda, o kadar dalmıştı ki beni fark etmemişti bile. Önüne gelen siyah tutamları yavaşça geriye alırken, bir anda irkildi ve tamamen bana döndü.

"Korkuttun beni."

"Neye bu kadar daldında geldiğimi fark edemedin?"

"Hiç, bir şey düşünüyordum." dedi kollarından düşmüş hırkasını hızlıca üzerine çekerken.

Daha demin koluna bakarak dalması ve şimdide aniden hırkasını üzerine çekmesi beni şüphelendirmişti. Tuvaletin üzerine oturmuş kadının önünde, dizlerimin üzerinde eğilerek gözlerine baktım.

Gözlerini sık sık başka yerlere çevirmesinden ve benden kaçırmasından bir şey sakladığını anlamam çok da zor olmadı.

Elimi yanağına koyarak bana bakmasını sağladım. "Mia."

"Hm."

"Anlat bana güzelim, benden bir şey saklama."

"Gerçekten bir şey saklamıyorum. Hadi uyumaya gidelim saat daha erken."

Elimi sol koluna atarak "Koluna bakabilir miyim?" dedim.

Elimi anında ittirirken bir anda ayaklandı. "Brian uyumak istiyorum, lütfen."

Başka zaman olsa onu anlayışla karşılayıp hiçbir şey olmamış gibi davranırdım. Çünkü ona karışacak yakınlıkta değildim. Ancak şimdi ciddi anlamda eşimdi. Bu yüzden sınırlarımızı korumak zorunda değildik.

Tam banyodan çıkmaya hazırlanırken, sol kolundan tutarak kendime çektim. Kendime çektiğim gibi fayanslarda acı bir inleme yankılandı. Hızlıca hırkasını kollarından sıyırdığımda, gördüğüm görüntü tüylerimin diken diken olmasına yetmişti. "Bu ne zaman oldu?"

Sert çıkan sesim onu da tedirgin etmiş olsa gerek, kolunu benden kurtarmaya çalışmıştı. Onu kendime daha çok çekerken, kendini izah etmeye başladı.

"Bir yerde yaralandım. Pansuman yapmadığım için daha da kötü olmuş olmalı."

Yaraya daha dikkatli baktığımda, kesinlikle taze bir yara olduğunu söylemek doğru olurdu. Yine bir şey saklayıp, o buzdan duvarlarını aramıza çekiyordu.

"Kolundaki yara hiç öyle demiyor ama."

"Ne?"

Sesim istemsizce sert çıkarken, kendime hakim olmaya çalışıyordum. Her seferinde bir şekilde canı yanıyor ve bana hiçbir şey anlatmıyordu.

"Mia yara daha kabuk bile bağlamamış ne zaman oldu bu, kim yaptı?"

"Seni almaya gelirken, büyücülerle karşılaştım. Orada biraz yara aldım."

Ölü DolunayWhere stories live. Discover now