14:Zorundayım

370 30 12
                                    

Bazı insanlara güvenemiyordunuz. Güvenmek isteseniz bile, evet artık güvenebilirim dediğinizde bile en ufak davranışıyla bu düşüncenizi yıkıyorlardı. Ancak bu durumun en çok dokunan yanı ise ardından gelen hayal kırıklığıydı.

Bakışları, onlara güveniyorsunuz. Evet, bu sefer ona güvenebilirim. Benim canımı yakmayacak dediğimde kalbimin bir tarafında oluşan boşluktan nefret ediyordum. Aklım ona güvenmem gerektiğini söylediğinde yine ısrarla güvendiğim o an, işte o andan da nefret ediyorum. Israrla güvenmekten, ısrarla tekrar ve takrar hayal kırıklığına uğramaktan nefret ediyorum.

Bu kadından da nefret ediyorum. Kalbimin bir yanının ona güvenmem gerektiği yalanına inanmaktan da nefret ediyorum. Tanrı aşkına şuan aldığı tavır bile aklımdaki düşünceleri kanıtlıyordu. Gerçekten de öldürmekten nefret ettiğine inanmıştım. İstemeyerek öldürdüğüne inanmıştım.

Salaktım, düpedüz ağır bir salaktım. Nefret ediyordum, bu kadına acımaktanda, ona inanmaktanda, en ufak tebessümünde karnımda oluşan kelebek hissiyatından da.

Bu kadına dair her şeyden nefret ediyordum.

Şu anda olduğu gibi bana haklıymışçasına bakan zehirli kırmızı gözlerindeki bakışlarından da nefret ediyordum. "Sana burada ne işin var dedim?!"

Kolumdaki ellerini sıkılaştırırken içimde iki yanımda hayal kırıklıklarıyla doluydu. Hayal kırıklığına uğramış diğer yanım kurdumdu. Onunda hayal kırıklığına uğradığını hissedebiliyordum. Sonuçta eşinin böyle olmasını istemezdi.

Belki kendi hayal kırıklığımla baş edebilirdim. Peki ya kurdum? Onun şuan sanki dört dar duvarın arasına sıkışmış, içine kapandığını hissediyordum.

Karşımdaki canavara baktım. Bu kurdumun eşi değildi, karşımdaki ölüm kurduydu. Kurdumun delicesine canının yandığını hissedebiliyordum. Belki ölüm kurdunun eşi olduğunu bilmese ona karşı gelebilirdi. Ancak karşısında eşi olduğu için bu durumu kabullenmiş ve boyun eğmiş olduğunu hissedebiliyordum.

"Yapma."

"Ne?"

"Onun canını yakıyorsun, yapma." dedim kurdumu kastederek.

Yaptığım imayı anladığında "Kabullenmesi gerekiyor." dedi.

Zehirli sözlerinin diken gibi kalbime hücum ettiğini hissettim. Sanki bilerek kurdumun canını yakmak istiyordu. Kendimden beklenmeyecek şekilde "Kapa çeneni!" diye bağırdım.

Göz göre göre kurdumun canını yakmasına izin veremezdim. "Seninde, aptal kurdununda bunu kabullenmesi gerekiyor. Söyle o ahmak kurduna onun eşi bir ölüm kurdu. Bunu çok önceden kabullenmesi gerektiğini söylemiştim ona, ama o ısrarla kurdumu rahat bırakmıyor."

Kollarından tutarak boş odada sırtının duvara çarpmasını sağladım. "Sana kapa çeneni dedim!"

Kurdumun incindiğini hissedebiliyordum. Bencil davranıyordu yalnızca kendini düşünebilecek kadar bencildi.

"Ne o kurdundan cesaret almış gibisin, ancak şunu unutma ben hala ölüm kurduyum. Belki eşi öldüremeyebilir ama ölüm kurdum bunu gözünü kırpmadan yapabilir."

Dişleri gözükecek kadar gulümsemişti. Gözleri... Gözleri kırmızının en açık tonunu almıştı. Korkunç bir narsist gibi davranıyordu. Kurdum içimde en tenha köşelere sıkışmış oradan sonsuza dek çıkmak istemiyordu. Yavaş yavaş göz yaşlarını dökerken, eşi sesini duyacak diye hıçkırıklarını susturmaya çalışıyordu. Onu böylesine acınası hissederken ağladığımı yine acımasız cümleleriyle farkettim.

Ölü DolunayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin