22:Kurt Yemini

312 24 6
                                    

Yüzüme vuran soğuk hava birazcık da olsun beni rahatlatırken, bu gecenin bir an önce bitmesini diliyordum. Mia'nın bakışları altında Lidya'yla dans ettikten sonra içecek bir şey alıp kendimi balkona atmıştım.

Büyük balkonda birkaç çift gülüşerek sohbet ediyordu. İçeride hala dans eden çiftler ve samimiyetsiz konuşmalar dönüyordu.

Lidya dans ettikten sonra babasının yanına gidip, vampir kralıyla olan muhabbete katılmıştı. Patricia ise Eric denilen kurtla dansa kalkmıştı. Onların bu hallerine gülüp duran Mark ise çok geçmeden salondan ayrılmıştı. Mia ise ortalıkta yoktu. Gittiğini düşünerek onu aklımdan atmaya çalıştım.

Yanıma yaklaşan David ile omuzlarımı dikleştirdim. "Nasıldı?"

"Ne, nasıldı?"

"İki kız kardeşin arasında kalmak?"

"Ne demek istiyorsun?"

Bedenini karanlık ormana çevirirken gülümsedi. Elindeki kadeh ve giydiği gri takımla oldukça asil duruyordu. "Boşver, iyi gibisin."

"İyiyim?"

"Mark, Mia'nın yanına gitti."

Söylediği şeyle istemsizce gözlerim büyümüştü. Şaşkınlığımı bastırmaya çalışarak onun gibi bedenimi ormana çevirdim. "Öyle mi?"

"Aralarındaki abla kardeş bağı çok güçlü. Mia'yı bilmiyorum ama Mark onu çok özlüyor."

"O halde neden Mia'yı yalnız bıraktı?"

David'in bakışları ağır ağır bana döndü. Bana bakmaya devam ederken yanlış bir şey mi sordum diye düşünmeden edemedim. "Zorundaydı, bu kadarını bilsen yeter."

Bakışlarını tekrar ormana çevirirken, dilimin ucuna gelen kelimeleri yutmak için kendimi zorluyordum. Sakin olmalıydım, Mia ile aramda adını koyabileceğimiz bir ilişkimiz bile yokken onun olduğu konularla ilgilenmemeliydim.

"Gecenin sonunda Eric'in yanına gitmeyi unutma."

Başımla onu onayladıktan sonra hızlı adımlarla balkondan çıktım. İçerideki boğucu hava ve yüksek samimiyetsiz sesler midemi bulandırırken, kendimi salondan dışarı attım.

Davet gereği koridorlar dahil her yer vampirler veya kurt adamlarla doluydu. Yıllardır yaşadığım duyguyu yeniden yaşamaya başlamıştım. Buradaki herkes benim için yabancıydı. Kendimi yalnız hissediyordum. Koca dünyada milyonlarca varlığın yanında kendimi yapayalnız hissediyordum.

Belki de sadece uyumaya ihtiyacım vardı. Duygularım bugün tavan yapacak kadar yoğundu. Kurdumu zapdetmek ve kafamdaki düşünceleri susturmak beni oldukça yormuştu.

Uzun koridorda ağır adımlarla yürürken, kenarda köşede konuşan vampir ve kurt adamların sesleri kulağıma ilişiyordu. Yanımdan hızlı adımlarla geçenler omzuma çarpıp, kısa bir özürle yollarına devam ediyordu. Onlar buraya alışıklardı, burada büyümüşlerdi, burası onların yuvasıydı. Sevdikleri ve sevenleri vardı. Anneleri, babaları, birlikte büyüdükleri kardeşleri vardı. Zor durumlarında sığınabilecek dostları ve eşleri vardı.

Yine o nefret ettiğim duygu tüm bedenimi sarmıştı. Yalnız hissediyordum, öyleydim. Yapayalnızdım...

~

Boş boş baktığım duvarla bakışmayı sürdürürken, gözlerim saate ilişti. Gece yarısına çoktan geçmişti. Dışarıdaki sesler azalmaya başlamıştı, Eric'i aramak için ideal zaman olduğunu düşündüğümde oturduğum koltuktan kalktım.

Seri adımlarla odadan çıkıp merdivenleri inerken, tanıdık yüzle derin bir nefes verdim. "Eric."

Onu aramak için uğraşmayacaktım. "Ah Brian bende seni arıyordum."

Ölü DolunayWhere stories live. Discover now