28:Bende Özledim

340 38 14
                                    

Adını duyduğum gibi kalbim deli gibi atmaya başladı. İçimde abartı olduğunu düşündüğüm bir heyecan seli oluştu. "Ne zaman haber aldın?"

Çevresine kısa bir bakış attı. Bulunduğumuz yer tenha bir koridor olduğundan rahatça konuştu. "Az önce. Bu akşam seninle konuşmayı düşünüyor."

"Buraya mı gelecek?"

"Sanmıyorum. Yine de hazırlıklı ol ve saçma salak bir şey yapmaya kalkışma. Sesi gayet iyi geliyordu, endişelenme artık."

Rahatça, derin bir nefes aldım. Tanrım şükürler olsun. Onun güvende olduğunu duymak beni inanılmaz derecede rahatlatmıştı. Ancak hala yüzünü görüp, sesini duymadığım için endişeliydim. Neden bir anda ortadan kaybolduğuna anlam veremiyordum.

"Yalan söylemiyorsun değil mi?"

Bakışlarını tavana çıkartıp derin bir nefes aldı. "Kaç gündür işim başımdan aşkın, birde bunun üzerine senin bakıcılığını yapmak zorundayım. Beni sınama."

"Agresifliğinde hiç çekilmiyor. Bir cevap vereceksin altı üstü." Hiçbir şey demeden düz bakışlar attığında gerilmiştim. Bu adamın bir ortamı germek için özel bir çabaya ihtiyacı yoktu, varlığı oldukça yeterliydi. "Beni bu kadar sevdiğini belli etme lütfen, kalbim kaldırmıyor."

"Elimde değil kusura bakma." dedi yapmacık bir gülümsemeyle.

Güvendeydi. En azından Donald öyle söylüyordu. Onu çok özlemiştim. Son zamanlarda büyük bir duygu yoğunluğu vardı üzerimde. Annesinden ayrılmış bir çocuk gibiydim. Yuvam da değildim. Evet buna kendim bile inanmak istemesem bile Mia benim yuvamdı. Eşim ve belki de hoş duygular beslediğim kadındı.

Bunu kendime itiraf etmekte çok zorlanmıştım. İki haftadır ayrı kaldığımızda oluşan boşluk duygusunu hiç sevmemiştim. Her yerde onun kokusunu arayıp duruyordum. Kalbim onun verdiği huzuru istiyordu. Ve onun yanına gidene dek bu duygu geçmeyecekti.

Beni, Brian'ı kabul etmeyebilirdi. Sonuçta en başından yalnızca kurtlarımızın eş olduğunu bizim aramızda hiçbir şeyin olamayacağını söylemişti. Bunu kendime çok kez tekrarlayıp durmuştum. Ancak boşluk hissi geçmiyor, onun yerine hüzün geliyordu. Sabah onu düşünerek uyanıyordum, gece tekrardan acaba şuan nerede başlıklı sorular altında zar zor uyuyabiliyordum. Onsuz yapamıyordum, farkında olmadan kendimi bu kadına bağlamıştım işte.

"Esasında tüm işleri kolaylaştırıp Lidya'yla evlenebilirsin."

"Benim zaten bir eşim var."

"Senin değil, kurdunun bir eşi var. Mührünü kazıtmak o kadarda zor değil."

"Mia'yı aradan sıyırmaya çalıştığının farkındayım. Ama unut o işi, kuzenine fena halde tutuldum."

Muzip bir ifadeyle "Hangisine?" diye sordu. "Donald." diye uyardığımda ise gülümsemesi silinip eski haline döndü. "Daha kötü bir kombinasyon hayal edemezdim."

Gülümseyerek "Hadi ama o kadarda kötü sayılmayız." diye mırıldandım.

"Bir yanda ölüm kurdu diğer yanda ölüm kurdunun kardeşiyle evlenmek üzere olan yeni ve aptal çocuk."

Farkında olmadan ikimizi hayal etmeye başladım. "Mükemmel değil mi?" diye mırıldandım ister istemez.

"Mükemmelinde ötesinde dehşet verici." dedi yapmacık bir heyecanla.

Ancak o an onun dediklerine değilde daha çok aklımın kurduğu hayal ürünü olan bizi düşünmekle meşguldüm. "Bencede... Hey bir dakika az önce kötü bir şey mi söyledin sen?"

Ölü DolunayDonde viven las historias. Descúbrelo ahora