27:Kayıp

337 29 0
                                    

Önümdeki boks torbasına dengesizce vururken kulağıma Patricia'nın öfkeli sesi geliyordu. Son zamanlarda olduğu gibi kafam fazla dağınıktı. Aklımdaki karmaşayı birileriyle paylaşamamak beni daha çok zor durumda bırakıyordu.

Koloni kurtlarının Mia'nın evini basmalarının ardından yaklaşık iki hafta geçmişti. İki haftadır Mia'yı görmüyordum. Bu süre içerisinde eğitimime odaklanmaya çalışmıştım. Bu vahşi dünyada hayatta kalabilmem için güçlü olmam gerekiyordu. Kurdumun gücü hakkında Lidya'yla konuşuyor, onun yönlendirmesiyle kurdumun gücünü daha çok keşfedebiliyordum. Artık yaraları daha hızlı ve daha az enerji harcayarak iyileştirebiliyorum. Bu biraz değişik bir duygu, her açıdan.

Bunun dışında kendimi kitaplara kapatmıştım. Bilmediğim bir şey kalsın istemiyordum. Aklımdaki soruları fırsat buldukça David'e soruyordum. Her ne kadar merakımdan şikayetçi olsada her soruma itinayla cevap veriyordu.

Mark son zamanlarda mutsuz gibiydi, eski enerjisi yoktu. Donald'ın ise anlam veremediğim, bir türlü üstünden atamadığı bir öfkesi vardı. Normalde yumuşak biri olduğunu söyleyemezdim. Ancak bu öfkesi kesinlikle normal düzeyde değildi. Lidya babasının ona verdiği görevlerle meşguldü. Bu sıralar herkes farklı kafadaydı.

Geçen gün dayanamayıp Mia'nın yanına gitme kararı almıştım. Ta ki Donald durdurana dek, yakında koloniler tarafından bir savaş başlatılacağını ve ormanların tehlikeli olabileceğini söylemişti.

Mia güçlü bir kurttu ancak sayıca kendinden oldukça fazla bir sürüye dayanabileceğini zannetmiyordum. Bu savaş onun ölümü olabilirdi, dolaylı yoldan benimde. Ondan her hangi bir haber alamıyordum. Eş bağımızdan konuşmaya çalışmıştım. Ancak cevap vermemişti. Onun için endişeleniyordum. Bu yüzden sabah Donald'a uğrayıp haber almayı aklımın bir köşesine yazmıştım.

Kafama ani bir darbe alırken acıyla inledim. Başımı ovuştururken, Patricia'ya döndüm. "Bugün dikkatin çok dağınık, bu hiç hoşuma gitmedi. Aklında dikkatinin dağılmasını sağlayan şeyden bir an önce kurtul yoksa ben beynini parçalayacağım."

"Ne kadar kibarsın." Patricia'nın Donald'ın bahsettiği gelecek saldırıdan haberi olduğunu düşünüyordum. Sonuçta merkez kalenin askeri biriminin başındaydı. Sürüyü savaş anlarında organize eden kişi Patricia'ydı. "Donald koloni saldırısından bahsetti."  Konuyu anlayıp başını sallayarak ellerini eşofmanının cebine soktu.

"Aklını kurcalayan şey buysa istediğini sor ve bir an önce devam edelim."

"Doğru mu söylüyor?"

"Donald'ın söylediklerinden şüphen olmasın. Dışarıda kolu uzundur. Böyle bir bilgiye ulaşması onun için zor olmamıştır, büyük ihtimalle bu saldırı gerçekleşecek."

"Ne yapmayı düşünüyorsun?"

Çevresine kısa bir bakış attıktan sonra bahçeye çıkan kapıya doğru ilerledi. Anlaşılan uzun bir konuşma olacaktı.

Alnımda biriken teri elimin tersiyle sildikten sonra onu takip etmeye başladım. Birlikte tenhaya doğru ilerleyip ağaçtan yapılmış bir bankın üzerine oturduk.

"İan'ın hakimiyeti altında ecelimizi beklemekten başka bir şansımız yok. Tanrı bizi cezalandırmak için İan'ı kral yaptı. Halkının ne durumda olduğunu görmüyor. Onun için önemli olan yalnızca dış otorite."

"Ne yani öylece ecelimizin gelmesini mi bekleyeceğiz?" dedim inanamayarak.

"Öyle görünüyor."

"Şaka yapmıyorsun?"

Yere bakan gözlerini bana çevirdi. Gözlerindeki çaresizliği iliklerime kadar hissettim. Patricia'yı geldiğimden beri ilk defa böyle görüyordum. "Eğer İan bir şey yapmaz ve gözünü gerçeklere kapatmaya devam ederse ölmeye mahkumuz. Koloni kurtları bizden daha doğal ve vahşi şartlarda eğitilip büyütüldüler. Saldırı anında bütün olmaya meyilliler. Ve en önemliside başlarında İan gibi düz kafalı bir lider yok. Çoğu bakımdan bizden üstünler. Saldırıdan haberdar olan bazı kurtlar kaçmaya başladılar bile, ancak benim gibi görevleri olan kurtlar burada kalmak ve kaleyi korumak zorunda." Tam ağzımı açıp itiraz edecekken, konuşmama izin vermeden sözüne devam etti. "Bir sürü kurt var Brian. Savaşçı kurtlar bir şekilde kendini koruyabilir. Ancak burada savunmasız, daha çocuk olan bir sürü kurt var. Onların korumak benim sorumluluğum."

Ölü DolunayOnde histórias criam vida. Descubra agora