39:Lanet

233 25 6
                                    

Yerde dizleri üzerinde oturan kadın dolu gözleriyle Mia'nın kolları altında küçüldükçe küçülmüştü. Mia usul usul Nancy'nin saçlarını okşarken, ilk defa benim dışımda başka birine böyle şefkatli davrandığına şahit oluyordum.

"B-ben özür dilerim."

Hıçkırarak söylediği cümleyle Mia saçlarına bir öpücük kondurdu. "Hayır, özür dileyeceğin bir şey yok. O sınırını koruyamadı."

Nancy hızla başını iki yana sallarken merakımı daha da körükleyen cümle dudaklarından döküldü. "Biz hiçbir zaman eskisi gibi olamayacağız. Onun kokusunu dilediğim gibi soluyamayacağım. Yüzüne doya doya bakamayacağım." Umutsuzca sarf ettiği sözler eşliğinde sakince göz yaşı dökmeye devam ediyordu.

Mia ne diyeceğini bilemiyor olsa gerek yalnızca saçlarını okşamaya devam etmekle yetindi. Sessizce sakinleştirmeye çalışırken, onları yalnız bırakıp dışarı çıktım. Kulübenin duvarına oturarak sırtını yaslamış Donald'ı gördüğümde hızla yanına gittim. Bir dizimi yere koyarak onunla aynı hizaya gelmeye çalıştım. Elimi ağladığı için hafifçe sarsılan omzuna koydum. İkisininde aynı sebeplerden ötürü ağlaması ve aralarında yalnızca bir duvarın olması boğazıma koca bir yumrunun oturmasına neden oldu.

"Doğru söylüyor, biz bir daha eskisi gibi olamayacağız."

Destek olmak adına omzunu patpatladım. Ancak ne için destek verdiğimi bile bilmiyordum. Bunu daha sonra konuşmaya karar verip sessizce yanındaki varlığımı hissettirdim.

Bakışlarını yerden ayırmayan Donald'ın gözlerinden yaşlar akıyordu. İfadesiz yüzü aksine gözlerinden akan yaşlar nasıl hissettiğini belli ediyordu. Kurtadamların ağladığı çok az görülürdü. Önem verdiğimiz bir gururumuz ve itibarımız vardı. Ağladığımızda bunların yok olacağına inandığımız için çok nadir ağlardık. Ağlasak bile bu yanında güvende hissettiğimiz birinin yanında olurdu.

Donald'ı ilk defa ağlarken görüyordum. Öyle sessizce içli içli ağlıyordu ki, sanki ağladığını biri duyacak diye deli gibi korkuyor gibiydi.

"Bize yaşattıklarım için beni affet."

Sessizce konuşmasına rağmen içeriden tüm ormanı inleten bir çığlığın kopması Nancy'in duyduğunu gösteriyordu. Çığlık Nancy'e değilde başka bir yaratığa ait gibiydi. Yüksek çığlık sesiyle Donald oturduğu yerde titredi. Kollarını daha çok kendine sararken, bir çocuk gibiydi.

Tam hızla içeriye girecekken, kulağıma Mia'nın sesi doldu. "Donald'ı alıp git."

Doğrudan kulağıma gelen sesle eş bağımızdan konuştuğunu anladım. Tereddütlü gözlerle bir yerde oturan Donald'a birde kapalı olan kapıya baktım. "Emin misin?"

Tedirginliğimi sesimede yansıtmış olsam gerek "Merak etme bana bir şey olmayacak." dedi sesini yumuşatarak.

"Eğer bir şey olursa beni çağırıyorsun?"

Kulaklarıma dolan küçük gülüşüyle gülümsedim. "Tamam eğer zor durumda kalırsam çağıracağım."

Aldığım cevap beni tatmin ederken, kollarını kendine çekmiş, bu haliyle aynı bir çocuğu andıran Donald'a baktım. Yanına yaklaşıp, elimi omzuna koydum. "Donald gitmemiz gerekiyor."

Ağlamaktan kızarmış gözleri bir anda eski haline döndüğünde afalladım. Yanaklarındaki yaşları silerek ayağa kalktı. Yüzüme bakmadan hızla kurt formuna dönüşüp, ormana girdi.

Aklım Mia'da kalsa da Donald'ın peşinden gittim. Kurt formuma dönüşüp siyaha dönük kurdun peşinden gittim. Her şeyden kaçmak ister gibi koşuyordu. Şuanda yanında olmamı istemiyor olmalıydı. Ancak ona göz kulak olmam gerekiyordu, bu haliyle ne yapacağını kestirmekte güçlük çekiyordum.

Ölü DolunayDove le storie prendono vita. Scoprilo ora